Libido Katili

3.4K 157 60
                                    

Berkan'la aynı evde yaşıyor oluşumun bir sonraki gününde hayatta kalmanın sırlarını yavaş yavaş açığa çıkartıyordum. Vahşi doğadaydım, tek başımaydım, param yoktu ve yırtıcılar içerisindeydim. Gerçekten bir adaya düşmüş olmaktan hiçbir fark yoktu bu arada ve Berkan da gerçekten de bir hayvandı.

Ama her şey yolundaydı çünkü modern çağda hayatta kalabilmenin ve her ne kadar mutluluğu satın alamasa da mutluluğun yolunu satın alabilen parayı kazanmanın yolunu bulacaktım. Bu sabah aslında gerçekten de bunu düşünüp bir yerlerden para kazanmam gerektiğini anlamıştım. Ama beynim şu lanet hayatta hiçbir yeteneğimin olmadığını, boş beleş bir ömür sürdüğümü, vasıfsız bir angut olduğumu, acınacak halde olduğumu, bu cehennemden ikimizi de kurtaracak kimse olmadığını; bilgisayar oyunları ve aşk romanlarıyla küçülüp suyunu çekmiş olduğu o bitap suretiyle bunu bana hatırlatmıştı.

O an önümdeki duvarı izlerken bir bir çarpmıştı yüzüme bunlar ve gerçekten de beynimi eğer ki fiziksel bir şekilde -özellikle bir insan sureti olarak- görebilseydim beş gün susuz kalmış biçimde yerde sürünürken bana onları söyleyeceğinden emindim. Hatta olası birkaç küfür tamlaması da ekleyebilirdi cümlelerine.

"Eee? Konuşmayacak mısın?"

Beynimin bana yaptığı bu zorbalığından sonra nefes nefese kalmıştım. Bir hayvanla aynı evde yaşıyordum ve onun insafı yoktu. Açlıktan ölebileceğim ve Berkan ayısının bana bir parça hamburger bile vermeyeceği gerçeği bana panik atak yaşatırken titreyen parmaklarımla elim telefonuma gitmişti. Yüzlerce flörtüm arasından en zengin olmasa da en anormal ve bir o kadar da salak olanın numarasını silmediğimi fark etmiştim.

"I-ıh."

Ama maddi durumu kötü değildi. Allah'ın beni çok sevdiğini biliyordum. Allah benim bu hallere düşeceğimi bildiği için önceden Şükrü'yle çıkartmıştı beni ve şimdi ise onunla oturduğum bu yemek masasında beni destekliyordu.

Boğaz temizleme sesiyle fütursuzca gömdüğüm hamburgerden başımı kaldırdım ve Şükrü'yle göz göze geldim.
Derdi neydi bu yavşağın? Susmuyor ki pativenk iki dakika yemek yiyelim şurada!

Gözlerimi devirerek hamburgeri önüme koydum ve sandalyemde dikilerek Şükrü'ye diktim bakışlarımı. Evet, adı çok lazım değil ama dünya çapında bir sürü şubesi olan hamburgercilerden tekindeydik. Şükrü'yle buluşur buluşmaz gözüme burası çarpmıştı ve tutturmuştum girelim diye. İlk başlarda her şey çok düzgündü -benim için- ta ki hamburger önüme geldiğinde kendimden geçip camış gibi yemeye başlayana kadar.

Napabilirdim ki aç olmak benim suçum değildi hani. Biraz empati ve biraz insanlık.

Bana bakarken parmağıyla ikide bir dudak kenarını kaşıyıp duran Şükrü'nün parmağına kayıp duruyordu gözlerim. Başımı biraz sola yatırdım ve çenemi sıktım. Sinirli ve agresiftim, uzun zamandır hamburger yemiyordum ve bu son derece sağlıksız olup bir o kadar da lezzetli bağımlılık yapıcı şeyden daha fazla uzak durmak istemiyordum. Buna takatim yoktu ve uzun zamandır sigara içmemiş tır şoförü gibiydim, daha nasıl anlatabilirim!

"Ne var lan?" Diye çıkışıverdim birden. Bu konuşma tarzı hiç benlik olmasa da heteroseksüel modum açlığımdan kaynaklı çıkıvermişti içimden bir yerlerden. Şaşkındım. Vallahi hiç benlik de değil valla dünyanın en gay insanıyımdır.

"Şey, dudağın... Kenarında mayonez kalmış."

Gözlerim kısılırken işaret parmağımı gösterdiği yerime dokundurup mayonezi parmağıma topladım daha sonra da o parmağı bir güzel emdim. En ufak zerresini ziyan edemezdim çünkü günahtı ayrıca beleşe yediğim bir şey de ekstra lezzetli olurdu.

Erkek Arkadaşın Olmak İstiyorumWhere stories live. Discover now