1. BÖLÜM

4.1K 107 35
                                    


13 mart 2023.

Doğan güneşin penceremden içeri girmesiyle gözlerimi açtım yavaşça. her sabah olduğu gibi duvarımda asılı olan, Fenerbahçe takım fotoğrafıyla göz göze gelmiştim yine. Şu renklerdeki asalete bakar mısın hele...

küçücük bir çocukken büyülendim heybetinden...

En iyi hayat arkadaşım, Fenerbahçe'ydi. En iyi kanser sebebim, Fenerbahçe'ydi. En güzel yıllarımın hem katili, hem de bu kadar güzel olmasının tek sebebi, Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe hayattı.

Ama Fenerbahçe dışında, ruhuma kanser etkisi yaratan bir şey varsa, o da iç sesimdi. Namı diğer
boş boğaz. Bunca zaman, kendimi bildim bileli normal hayattan daha fazla diyaloğa girmiştim onunla.

Ben kollarımı iki yana açıp hayvan gibi esnerken, baş ucumdaki telefon çalmaya başladı o an. Hızlıca telefonu elime alıp arayan kişiye baktım. Ekrana baktığımda yüzümde güller açmıştı sanki bir anda. en yakın arkadaşım Ebru, daha doğrusu kardeşim Ebru, sabah sabah yine arama perilerini çağırmıştı belli ki. Hemen telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Günaydın Ardenişkom!." Dedi neşeyle.
"Günaydın ebrum," sahte de olsa aynı neşeyle cevap vermeye çalışmıştım. Migrenim başıma baskı yapıyor, gözlerimi karartıyordu.

"Ay heyecandan ölebilirim, ne oldu senin şu iş?" Dedi Ebru heyecanla. Şu an eli kalbinde, ayakları halıda sallanırken benimle konuştuğuna yemin edebilirdim. Çünkü o her zaman öyleydi. Artık birbirimizi tanımanın da ötesine geçmiştik. Kaşlarımı çattığımda ne demek istediğini anlayamadım. Ne işinden bahsediyordu?

"İş mi? Ne işi?" Dedim anlamamaya devam ederek. Bu kez Ebru daha sinirli bir ses tonuyla konuşmuştu. "oha Arden ya, tuttuğun takımın başvurusunu hangi aklınla unutuyorsun acaba?" Diyerek gürledi.

O an aklıma gelen şeyle, gözlerim açılmıştı, elim gözlerimin üstüne kapanırken nasıl böyle bir geri zekâlı'ya dönüştüğümü merak ediyordum Kabul olmaz diye başvurduğum bir işti. Sonuçta bu işi isteyen binlerce insan vardı. O kadar seveni, hayranı, taraftarı ve ailesi varken beni almazlar diye düşünüyordum.

Tam o sırada ekrana düşen bir mesaja gözlerim kaydı. Kaşlarım bu seferde heyecanla havaya kalkarken, gördüklerimin gerçek olup olmadığını anlamak için bir kaç kez kendime tokat attım."beni, yani rahmetliyi nasıl bilirdiniz?"

"Ney?" Dedi Ebru mal gibi bir şaşkınlıkla.

"Kanka, vallahi billahi ölüme doğru yelkenler açtım gidiyorum. Geri döneceğim ben sana. Dönmeyen kürttür!" Diye bağırıp Telefonu kapattım ve mesaj atan kişiye baktım.

Kimden: Fenerbahçe Sk

Merhaba!

Yaptığınız tercümanlık başvurusu, tercüman gerekliliğimiz dolayısıyla kabul edilmiştir. Detaylı bilgiler için müsait olduğunuz bir zamanda sizleri adresimize bekliyoruz. Adresimiz, E-posta adresinde yazmaktadır. Yeni işinizde başarılar ve İyi günler dileriz!

Gördüğüm mesaj karşısında ellerim ve ayaklarım zangır zangır titriyordu. Ben, Fenerbahçe erkek futbol takımının tercümanlığını mı yapacaktım?

"ALLAHIM, AÇTIM KOLLARIMI İKİ YANA, SANA GELİYORUM!" Diye bağırıp odada dört dönmeye başladım. Vallahi bende akıl denilen şeyin tanesi bile yoktu ya...

Sağol kulağımın zarı patladı

Şu an cidden bu salak sesle uğraşamayacak kadar stresli ve heyecanlıydım. Hemen yataktan kalkıp üstümü değiştirmek için gardıroptan uygun şeyleri aldım. Üstüme siyah bir crop, beyaz bir gömlek, altıma da siyah bir eşofman giydim.  Elimi yüzümü hızlıca yıkadım ve hafif makyaj yapıp evden çıktım. 'Metroyla mı gitsem otobüsle mi' düşüncesine bile kapılacak vaktim yoktu.

Hemen metro kartımı bastım ve raylara doğru gelip, tam önümde duran Metro kapısından kendimi içeri attım. Kadıköy yönüne giden bir toplu taşıma aracında boş yer bulmak elbette zordu. Stadyumumuz evime bayağı uzaktaydı ama bu benim için bir sorun değildi. Nerde olsa giderdim, umrumda değildi.

1 saat sonra Kadıköy'e varmıştım ve insanlara çarparak hızlı adımlarla koşuyordum. Kalbim göğüs kafesime baskı yaparken en sonunda soluk soluğa stada geldim. Siyah ve çelik gibi sert demirden oluşan arka bahçenin kapısından girdim ve sandalyesinde oturmuş, çayını yudumlayan bir güvenlikle karşılaştım. Başımı gülerek salladığında, "hoş geldiniz." Dedi. "Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Hoşbulduk." Nefesim neredeyse götümden çıkıyordu. Ne diye bu kadar koşmuştum ki? Adamlar saat bile belirtmemişti! "Tercümanlık başvurum kabul edilmiş. Görüşmek için buradayım."

"İçeri geçelim, Selahattin bey geldiğinde konuşmak için odasına gidersiniz." Dediğinde çoktan içeri girmiştik. Başımı olumlu anlamda salladım ve odada göz gezdirdim. Resmen sarı lacivert renklerle kaynıyordu.

Duvarda Alex de souza fotoğrafları, takım fotoğrafları, bayraklar, atkılar her şey vardı. Odaya göz gezdirmeye devam ederken duvarda ki Arda Güler'in fotoğrafına gözüm kaydı. Yine tüm güzelliğiyle bana bakıyordu...

Ah şu kumrallar, her zaman kendinize haran bırakmak zorunda değilsiniz...

Yarım saat sonra, meyve vermeye başlamışken Selahattin bey geldi. Odasında konuştuk ve imzayı attım. O kadar heyecanlıydım ki, alacağım bir kuruşu bile önemsemiyordum. Tek önemsediğim onlardı. Fenerbahçe. resmen Fenerbahçe erkek futbol takımının tercümanlığını yapacaktım. Antrenmanlara çıkmak, deplasmanlara gitmek, takım otobüsüsüne binmek. Sabah, öğle, akşam yemeklerini onlarla yemek... elbette her birini göreceğim için çok heyecanlıydım. Her biri benim ailemdi, yuvamdı.

Ama en çokta onu görmek için can atıyordum: Arda'yı. Küçükken televizyona bakmamın tek sebebi olan o lanet çocuğu...

Neredeyse tüm çocukluğumu ona vermiştim. U19'dan bu yana sanki beraber büyümüştük. Arda'nın haberi bile olmadığı varlığım, kendimi bildim bileli onun için can atıyordu.

Sana hayran olmak, dünyanın en zor şeyiydi...


İlk bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

Sizce arda ile arden nasıl tanışacak?

Kötü iyi yorumlarınızı bekliyorumm💗   💬

Sahalardaki Aşk *FENERBAHÇE*Where stories live. Discover now