8. BÖLÜM

1.6K 60 21
                                    

Arden'in anlatımıyla:

Dün gecenin ardından kendimi yatakta bulmayı beklemiyordum. Takımca tesiste oturup sohbet etmiştik ve Emre'nin omzunda uyuya kalmıştım. Büyük ihtimalle odaya beni Emre getirmişti.

Hemen kalkıp üstümü değiştirdim ve kahvaltı yapmak için aşağı indim. Bugün antrenman vardı, ve çok çalışmamız gerekiyordu. Yani çalışmamız değil, takımımın çalışması gerekiyordu.

Çok fazla yemek yemeden hemen Jesus'un yanına gittim ve antrenman için hazırlık yapmaya başladık. Takımımız da antrenman'a geldi ve önce yeleklerini giydiler, ardın da koşuyla başladılar. Şampiyonluk hem bizim hemde taraftarlarımız için çok önemliydi. bu yüzden çok çalışmamız gerekiyordu.

Antrenman devam ederken, benim ve Jesus'un yanına topallayarak gelen Serdar Aziz'e kırgın bakışlar attı Jesus. Sakatlandığını söylemişti ve bu bizim için çok kötü bir durumdu çünkü stoperlerimizin neredeyse hepsi sakattı.

Yarın bizim için çok önemli olan Beşiktaş maçına kendimizi iyi hazırladığımıza emin olduktan sonra antrenmanı bitirdik. Saat'e baktığımda altı'ya geliyordu. Bugün enerjimin düştüğünü fark etmiştim. Nedenini de bilmiyordum ancak garip bir baş ağrısı vardı.

Duş alıp üstümü değiştirdim ve tekrar aşağı indim. Takımın yanına geldiğimde gözüm Arda'yı aradı ancak yoktu. Nerdeydi acaba?

Gözler bahane Arda şahane

Allah belanı versin ama ya

"Kiminle konuşuyorsun bakayım sen?" Yan tarafımdan gelen Altay'ın sesiyle, dehşetle ona baktım. "Nasıl yani?" Dedim kaşlarım çatıkken. Güldü.

"Beddua okudum kendi kendine." Gülmemek için işaret parmağını dik bir şekilde ağzına kapattığında, utanç dalgası tüm vücuduma yayılmıştı. Nasıl ulan, ben dışımdan mı dedim onu? Allah seni kahretmesin iç ses hep senin yüzünden. Rezil olduk gül gibi adama...

"yok sana öyle gelmiştir." Şu klişe laflardan nefret ediyordum ya. Cidden, ne zaman sıkışsam hep aynı bahane...

"İyi öyle olsun bakalım." Allah'tan alttan alınıyordum, yoksa cidden işimiz zor.

Önüme döndüm utançla. Arda hala yoktu. Neredeydi acaba? Öf, pöf ve de pof! Neyse ya bana ne? Ne yapıyorsa yapsın.

Sıkılmıştım. Oflayarak yerimden kalktığımda, sabah olmasına rağmen sadece ışıkla aydınlatılan koridora girdim. İster istemez gelen bir soğukla ürperdiğimde, ışıkların sönmesiyle irkildim. Her yer karanlık ve sessizdi. Ellerimle denge kurarak odamı aramaya çalıştım ancak hiç bir şey göremediğim için imkansızdı.

Cebimden ürkekçe çıkardığım telefonun kilit ekranı açıldığı an, bembeyaz bir ışık yüzüme patladı. Gözlerimi rahatsızca kıstığımda, flaşı hemen açıp ileri tuttum. Tuttuğum gibi karşımda Arda'yı görmemle çığlık atarak geri doğru sıçradım. Kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi atmaya başlamıştı.

Vicdansızın oğlu! öyle çıkılır mı?

Korktuğumu gördüğü anda bana doğru bir kaç adım atarak aramızdaki mesafeyi sıfırladı. Şu an korkudan mı yoksa yakınlığından mı kalbim hızla atıyordu, inanın emin değildim. kollarımdan tutup kendine doğru çekti. Kalp atışlarım ritmine kavuşamıyorken fısıldayarak, "korkma, benim." Dedi. Yakınlığımız beni terletmeye yeterken Arda'nın bakışlarıyla daha da terlemeye başladım.

"Arda..." dedim nefesimi kesen bir gülüş ortaya attığında. "Sen..." ne diyordum ben böyle? Bu kelimeler ağzımdan nasıl çıkıyordu? "Ben..." aklım cidden gitmişti. Sanki o an, bırakmıştı beni.

"Biz." Diye fısıldadı, aynı şeyi söylemek için ağzımı araladığımda. Bir eli belimde, bir eli de kolumdaydı. Şu an nefesim götümde atıyordu ve inşallah o bunu duymuyordu.

"Gitmeliyim," diyerek ondan bir adım daha uzaklaştığımda, ellerini ceplerine yerleştirdi ve bana doğru sırıtıp odasına girdi.

Çok fazla duramadım orada. Hemen odama girdim ve kendimi yatağa attım. Yaşadığım şeyleri düşünürken kendi kendime sırıttığımı fark ettim. kafamı dağıtmak için üstüme bir tişört altıma da siyah bir şort giydim ve kahve yapıp balkona çıktım.

Yav kardeşim Allah için sal beni

Tam rahatladım derken, yine karşıma çıkıyordu. Balkonunda duran lacivert sandalyede otururken, elindeki telefonla bir şeyler yapıyordu. Sandalyemi düzelttim ve dizlerimi kendime doğru çekip kahvemi içmeye başladım. Başını çevirdiğinde, gözlerimi hızlıca kaçırmıştım ancak beni görmüş ve gülümseyip önüne dönmüştü.

Ah ulan ah...

Arda ben geldikten yaklaşık on dakika sonra içeri girdiğinde, bende üşüdüğümü fark edip içeri girdim. Kahvemi çalışma masamın üzerine koydum ve hızla gardırobuma yöneldim. Üzerime geçirdiğim şort ve tişörte boy aynasından bakıp biraz daha makyaj yaptıktan sonra takımla yapacağımız akşam antrenmanı için aşağı indim.

Aşağı indiğimde, tüm takımın sahada, telefonla konuşarak Jesus'u beklediğini gördüm. Tam demirlerin, yani antrenman malzemelerinin olduğu yere gidecekken, bana doğru gelen Emre'nin silüetini görmüştüm. Yanıma gelip kafamı yavaşça karıştığında, göz devirip güldüm. Bu çocuğu gerçekten çok seviyordum. Ne zaman mutsuz olsam beni güldürmek için şakalar yapıyordu.

Antrenman sahasına girdiğimde gözlerim benden izinsiz Arda'yla göz göze geldi. Yaşanan ufak çaplı zelzeleden sonra bana bakıp gülümsemesi, utançla başımı eğmeme ve tüm vücudumu utançla doldurmama sebep olmuştu.

İnkar edemezdim, bana böyle bakması içimi eritiyordu...

Yaklaşık iki saat antrenman yapmıştık. Belki de herkesin en çok yorulduğu gün bugün olmuştu, çünkü basit malzemelerle ve taktiklerle değil, zorlu çalışma aletleriye antrenman yapmıştık. Odalarımıza bile sendeleyerek çekilmiştik hepimiz. Odaya zar zor çıktığımda, beni hazırda bekleyen pijamalarımı giyip yatağıma girdim.

Yarın erken kalmak istediğim için sabah altıya alarm kurdum, ve gözlerimi kapattım.







EVEEET BİR BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİKKK

BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZZZ?

İYİ VE KÖTÜ YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM💗💬

Sahalardaki Aşk *FENERBAHÇE*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin