2.BÖLÜM

2.2K 85 48
                                    

uzun koridorlar, lüks koltuklar, renkli duvarlar ve daha bir çok güzel şey... yaptığım başvurunun kabul edilmesinin ardından 3 saat geçmişti ve benim heyecanım hâlâ mal gibi yerinde duruyordu.

Bir tarafım heyecanla, tutkuyla atarken, bir yanımda ona eşlik etmemek için direniyor gibiydi. Neden böyle yaptığı hakkında en ufak bir fikre sahip değildim, ama umrumda değildi. Şu an olmam gerek tek yer, buraydı. Hissetmem gerek tek duygu, mutluluktu.

Başım yere eğik bir şekilde yürürken, başım sert bir şeye çarptı. Baklava hissettim ben orada ha... içimden geçirdiğim şeye başka zaman olsa kahkahalarla gülebilirdim ama şu an stresten dudağımı kemirmekten başka bir şey yapmıyordum. Hemen başımı kaldırıp baktığımda çarptığım kişinin Ferdi Kadıoğlu olduğunu gördüm. Uzun kirpikli, siyah, kıvırcık saçlı, yakışıklımı yakışıklı Ferdi... Fenerin Ferdi...

Nefesim yine bir taraflarımda atmaya başlarken, rezilliğim karşısında yutkunmuştum. Sanırım birazdan ölüme doğru bir yol alacağım ama hadi hayırlısı...

"Özür dilerim, biraz gergindim önüme bakmadım, benim hatam. Gerçekten çok özür di-" sözümü kesen tek şey, hem burada duyduğum ilk ses, hem de hayatımın değişeceğini bana fısıldayan o sesti.

"Sakin ol, neden kendini açıklama gereği duyuyorsun?" Dedi, tatlı, kibar sesi. Karşımda gülümserken domatese dönmüştüm. Ferdi Kadıoğlu'na çarpıp, bide üstüne çok konuşup kendimi rezil etmiştim. Allahım beni yanına al lütfen..

O da özür dilemedi, ikinizde orman, ağaç, kütüksünüz.

Ferdi bana anlamak istediğini belli eden gözlerle bakmaya başlamıştı. "yeni misin? Daha önce senin görmedim."diyerek bana bir soru yöneltti. Elimle saçımı kaşıyıp hemen cevap verdim. "Evet, yeniyim." Gülümseyerek söylemeye çalışmıştım.

"Görevin ney?" Dedi tekrar.
"Tercümanım."

Kaşları havalandığında, neden bu kadar şaşırdığını anlamamıştım. Ellerini beline yerleştirdiğinde, kalbim kesik kesik atışlarını biraz da olsa düzeltmişti. "O halde akşam oynanan maç için sende bizimle geleceksin değil mi?" Dedi son konuşmalarımızı yaparken.

Dudağımı büzdüm. Hiçbir fikrim yoktu."Evet, yani sanırım." Dedim ancak külliyen yalandı. Ne bir fikrim vardı, ne de bir bilgim.

                                            ~~~

Otuz iki dakika önce eve gelmiş, bir sırt çantası hazırlarken orada yaklaşık 2-3 gün kalacağımıza dair bir mesaj almıştım. Sabahtan beri bir Kadıköy'e, bir eve, bir Kadıköy'e, bir eve derken kıçımdaki kurtlar ölmüştü. Kaç kere gidip geldim şu Kadıköy'e, cidden hatırlamıyordum. Şimdi ise otobüsteydim. Metrodan sonra rahatlıkla önüne geçmek için binmiştim.

Bilin bakalım nereye gidiyorumkine...

Kafamdaki saçma düşüncelerden kurtulduktan sonra, başımı otobüsün direğinden kaldırıp etrafa baktığımda çoktan geldiğimizi fark ettim.
Otobüsten inip bahçeye bir adım attığımda, Fenerbahçe takım otobüsünü stadın önünde görmek elimi ayağımı titretmeye zorlamıştı.. İkinci sevmediğim huy; el ve ayaklarımın olay seçmeksizin titremesiydi..

Maçın başlamasına 5 saat vardı. Otobüsle uçağa gidecektik ve ordan da kader maçı, yani Trabzonspor maçına gidecektik. Evet, bugün derbi vardı ve Fenerbahçe ligde çok iyi gidiyordu. Yani kazanacağımızı düşünüyordum, içten içe. Tabii her zaman olduğu gibi umutlanmamaya çalışıyorduk. Ne de olsa sevdamız, Fenerbahçe'ydi.

Otobüse adımımı attığımda, gülüşen tüm gözler bana dönmüştü. İnsan bir bekler, bir ortama alışmaya çalışırdı değil mi? Yok, Allah korusun başıma bir iş falan gelirdi, direkt olarak gözlerim tam karşımda oturan Arda Güler'e kaydı. bana dikkatli bir şekilde baktığında, kalbim duracak gibi olmuş, hatta durmuştu ancak o, duran kalbime suni teneffüsün en acı halini yapmıştı. Gözlerinde hiçbir duygu yokken, önüne döndü.

Şu an kafamda sadece, nereye oturacağımla alakalı sorular dönüyordu.

"Bir çok oyuncumuzun yanı boş. İstediğin kişinin yanına oturabilirsin."

Sanki içimi okumuş gibi bana açıklama yapan Mert abiye, minnettarca kafa sallamakla yetindim. Hemen otobüse göz gezdirdiğimde Arda Güler, Enner Valencia, Ferdi Kadıoğlu ve emre Mor'un yanları boştu. İlk günden Arda'nın yanına oturacak cesaret'e sahip değildim, bu yüzden bana en yakın olan emre Mor'un yanına oturdum.

Sıcak bir gülümsemeyle bana baktı. Beklemediğim kadar sıcak bir bakıştı hemde... "Demek ailemize yeni gelen güzel kız sensiz." Dedi. Heyecanla gülümserken, uzattığı elini tuttum. "Arden," dedim kendimi ona tanıtma hissi duyduğumda.

"Hayatında görüp görebileceğin en yakışıklı erkek." Sözleri büyük bir kahkaha atmama neden olmuştu. Çok iyi anlaşacaktık, buna emindim.

"Güzel isim, sana yakışmış." Yanaklarıma akım etmişti sıcaklık. Bu kadar iltifatı ömrüm boyunca hiç bir arada duymamıştım. Hatta bir arada değil, hiç duymamıştım. Ben gülümseyerek önüme döndüğümde, saçlarımı karıştırması beni daha da güldürmüştü.

Yolculuk boyunca müzik dinledim ve camdan baktım. Zaten kimse kimseye bir şey söylemiyordu ki. Herkes çok sessizdi. Normalde böyle olamadıklarına emindim, bunu biliyordum. ancak maç stresinden dolayı herkes susmayı tercih ediyordu.

En sonunda Havaalanına gelmiştik. Seri bir şekilde ilerleyip hızlı adımlarla uçağa bindiğimizde, tam yerime oturacakken Jesus'un çağırmasıyla yanına gitmek zorunda kalmıştım. Arda'nın yanındaydı...

Hızlıca yanlarına gittim. Kalbimdeki stres artıyordu çünkü ikisinin de suratı resmen sirke satıyordu. Jesus Arda'ya bir şeyler söylemeye başladığında, duyduklarım karşısında kasıldım. Jesus sinirli bir şekilde anlatırken bende not tutuyordum. En son cümlesini söyledikten sonra bana baktı ve kafasıyla 'sende' işareti yapıp gitti.

Jesus'un Arda'ya tüm söylediklerini harfi harfine ona söyledim.

"Arda, bu kadar dalgın olmaman gerekiyor. İlk 11'de başlayacaksın ancak bu dalgınlığın devam ederse senin yerine başkasını koymak zorunda kalırım. Kendine gel ve bu maçı kazanmak için çaba göster!"

Arda ona söylediklerim karşısında ilk önce durdu, boş gözlerle bana baktı, daha sonra da önüne döndü. Sanırım gitsem iyi olacaktı çünkü gerçekten çok gergindi.

İkinci bölüm hakkında ne düşünüyorsunuzzz?

İyi ve kötü yorumlarınızı bekliyorumm💗💬

Sahalardaki Aşk *FENERBAHÇE*Where stories live. Discover now