IV

55 3 0
                                    

Okuyuculara çok teşekkür ederim. Beğenilerinizi görmek beni mutlu eder. Yorumlarınızı bekliyorum.

***

Beklenen geceye az kaldı. Efesliler, Tanrıçaları Artemis için toplanıyordu. Büyük Tiyatro dolmak üzereydi. Misafirlerle sohbet ediyordum. Eyaletin önde gelenleri Efes'e akın etmişti. Sahne arkasını karış karış gezdim. Büyük emek vermişler. Topluluğun yüzlerce çocuğu gösterileri için koşuşturuyordu. Roma'nın yaşayan en büyük sesi Diva Thrud'u duymak için sabırsızlanmıştım. Onca koşturma arasında kenara oturup biraz yalnız kalmak istedim. Güç sahibi babaların, imparatorların, komutanların yani bileği kalın erkeklerin egemenliğine inat kadınları konu etmesi içten içe hoşuma gitmişti. Efes'in Artemis'ine de bu yakışırdı. Sesi, soluğu duyulmayan kaderi Efes'ten geçmiş mühim kadınları düşündükçe alkışlamaya değer tiratlar bizi bekliyordu. Yokluğum anlaşılmadan konukların yanından dönen arkadaşlarımın yanına oturdu. Önümüzden geçen nedime boş ellerimize bakınca tepsiyi uzattı. Şarabımızı alınca, "Dışarıdaki izdihamı tahmin bile edemezsiniz. İte kaka ancak girebildik," dedi İonnia. Şarabını yudumlayınca kadehe dikkatle bakıp, "Şu kadehe dikkatle bakın. Dışarda dağıtılıyorken inceleme fırsatım olmamıştı. Kesinlikle pahalı duruyor. Bu gece için bir servet dökmüş olmalıyız," diye ekledi.

Decimus beğenmemiş olacak, "Pahalı duruyor, gümüş işlemeler fena sayılmaz. İyi niyetle, seçkin bile diyebilirim. En azından sade ahşap değil. Sanki üstüne daha çekici bir kabartma veya desen işlenseymiş," diye geveledi. Heyecanımdan ona bulaşmak istemedim. Bugün yeteri kadar onunla uğraşmıştım. Çaktırmadan sahneye taşınanları süzüyordum. Vakit geçmek bilmiyordu. Oradan buradan laflarken sahneyi artık boşalttıklarını fark ettim. Gölge yayılıyordu, gecenin serinliği hissediliyordu. Her zamankinden biraz daha fazla esiyordu. Sahne binasının pencerelerinde yüzlerce küçük kandil alevlendi. Hüzünlü bir armoni yayıldı. Tüm sahneye hemen kaplayan beyaz duman yayılıyordu. İlk sıralardan sahneye yükseliyordu. Binlercesinin dili tutulmuş olmalıydı. Tahmini yirmi dört bini aşkın insandan çıt çıkmaz oldu. Bulutlar şaşkınlık, merak taşıyordu. Dürüst olmak gerekirse ellerim titriyordu. Sıkıca yumup kumaşın altın gizledim. Dostlarım en az benim kadar gergindi. Decimus kısık tonda, "Hazır olun, Artemis'in güzel ellerine gelen kadınların kadim hayatlarına tanık olmak üzereyiz," dedi. Gecenin bir yerde sahibi sayılırdık. Şehrin önde gelenleri pür dikkat sahneye kitlenmişti. Gururlandım. İmparatorluğun en prestijli tiyatro topluluğu Efes'te kandillerini yaktı. Ne büyük andı! Bağbozumu vaktinde atlarımızı, şehrin koruyucusu Tanrıça Artemis'i gururlandıracak muhteşem festivalin en önemli gecesiydi. Vediuslar olarak tüm sorumluluk bendeydi. Onca uğraştan sonra elbette böylesi Roma'nın şanına yakışır bir gece olacaktı.

İonnia kulağıma eğildi, "İçimden bir ses, onlarca yıl konuşulacak, eşi görülmemiş bir oyuna şahit olmak üzereyiz diye fısıldıyor. Bu duman da neyin nesidir. Ne kokuyor, ne geniz yakıyor. Kandillerin dumanlar arasından hareket etmeye başladığını görüyor musunuz? Dualarım kabul oldu, Artemis gör bizi. Hayâlimin ötesinde bir giriş bu. Sahne arkasından ezgileri duyuyor musunuz? Müziğin sesi yükseliyor gibi. Sanki uzaktan bir şeyi geliyor gibi hissettim. Çalgıların düzeni, ezgi, ne kadar farklı? Ne kadar gizem dolu? Değil mi?" dedi.

Decimus çivilenmişti, "Böylesi bir başlangıcı hiç görmedim. Dumanlar arasında insan sanki sis basmışta ormanda kaybolmuş gibi hissediyorum," dedi. Seyircilerin uğultusu iyice yükselen müziğe karışıyordu.

Bize hiç görünmeyen Artemis, böyle büyük bir şerefe tanık oluyordur diye umuyordum. Bunu örtmek maksadıyla, "Işık olsun. Yüceltsin yaşayan Tanrıça ruhlarımızı," dedim yüksek sesle. Ön sıralardan ufak bir alkış yükseldi. Bizimkilere kısık sesle, "Akıbetimiz artık Thrud'un iki dudağı arasında. Küçük bir alkışın vaktiydi. Konuklar en az bizim kadar şaşkın ve büyülenmiş durumda," dedim.

İonnia Yunanca, "Sis basmış gizemli bir ormandayız, yüksekler yükseği Olympos'un kapısında," dedi ve daha güçlü bir alkış yükseldi. Müzik, duman ve sahnedeki ufak ateş oyunları derken sahneye dizilmeye başladılar. Yanıp sönen cılız ışıkların arasından yürüyen gölgeleri fark edebiliyordum. Dumanlar arkasından ışığı öyle bir vuruyorlardı ki, gölgeler büyüyerek üzerimizden uzayıp yükseliyordu. Sahnede yakılan kimi kandillerin arkasına parlatılmış aynalar oynatıldıkça gölgeler sırlar üzerinden dans ediyor gibiydi. Dönüp dikkatlice bu ışık, gölge, duman oyununu izledim. Hafif aralanan kapılardan oyunun oynanacağı ön sahneye doğru onlarca kadın ve erkek ağır ağır yürümeye başladı. Askeri takım gibi dizildiklerinde müzik iyice susuyordu. Son olarak davullara vurulan sert tokmaklar da kibarlaştı. İyiden iyiye sessizleşti.

Sahne evin orta kapısından sahne önüne ve sahneye kadar dizilen yüzlerce genç kız ellerinde tutukları kandilleri peşi sıra yaktılar. Sanki bir nehrin üzerinde yüzen kandiller gibi göründü. Dizilenlerin gerdiği mavimsi kumaşlarla o dalga etkisini oluşturdular. Müziğin dalga sesini andırmasıyla hepimiz kandile nehrine odaklandık. Dumanlar yine yükseldi. Bir alev nehri oluşturdular. Kandillerin aydınlığı dumanlar arasında süzülüşüne baktıkça çenem tutuldu. Müziğin yarattığı his, yanaşan tanrıçanın karşılanması marşı gibiydi. Artık sahnede kimse hareket etmiyor olsa da elden ele verilen kandiller sayesinde sanki hareket ediliyormuş hissini yaratıyorlardı. Birden şiddetli rüzgârlar sahneyi ablukasına aldı. Bu rüzgârı nasıl oluşturdular inanın hiç anlamadım. Makara, çıkrık seslerini ayırt edebilmiştim. Asılı kumaş parçaları havalandı. Korodakilere ışık vurdular. Ağızlarını mendille kapattılar. Gencecik kızların ıslıkları pek geçmeden yüksek kayalıkların yağmurlu uğultusuna dönüştü. Ormanın üzerine, kayalıklara çıkarttılar.

Efeslilerin Byzantium MasalıWhere stories live. Discover now