XXIII

36 0 0
                                    


Yemeğini bitiren Hoca yanıma geldi, "Neler konuşuyordunuz? Şişlerin azalmış, nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

"Merhemler kesinlikle çok etkili. Artık yürürken daha rahatım. Şişlikler pek ağrımıyor, ama halsizliğim devam ediyor," diye cevapladım.

Petronia uzandığı koltuktan kalktı. Diğer hekimler de gelince önüme paravan çektiler. Paravan başına dikilince, "Yakılan Zeugma'dan ve son on yılın kayıplarından bahsediyorduk," dedi.

İtzhak hekim, "Gallienus son elli yıldır devam eden imparatorluk kavgalarını biraz da babası sayesinde kırabildi," dedi. Muayeneye başlamışlardı. O ağlamaklı halinden çıkıp sohbete eşlik etmesi akıllıcaydı.

Hoca doğrular gibi kafasını salladı, "Evet son elli yılda belki yirmiye yakın imparator görmüş olduk. Güç savaşları, oyunlar, suikastlar ve Roma'ya karşı güçlenen düşmanların dışında toplumun ruhu da değişiyor. Binlerce yıllık gelenekler tehdit altında," dedi.

İtzhak, "Biz İbranilerin hiç böyle korkuları yok. Yahudilerin kadim usullerine sımsıkı bağlı kaldıkça hiçbir şey kolayca çözülmeyecektir," dedi. Oldukça eski bir dinin mensupları olmanın güveni içinde olsa da bu değişim rüzgârları aslında Judea'dan onların memleketlerinden yayılmaktaydı.

Petronia, "Siz gelmeden önce aynı konuyu konuşuyorduk, ama sözümü tamamlamamıştım. O vakit şimdiymiş. Yozlaşma başlayınca çözülme kolaylaşıyor. Ne kadar eski bir topluluk olursanız olun değişim kaçınılmaz. Üstelik bu değişimin kaynağı zaten sizin o değişemez dediğiniz dininizin insanlarından çıkmıyor mu? Tam da bu anda İmparator babasıyla uzun yıllardır tahtı paylaşan Gallienus taşlaşmış kalbinde vicdanını unutarak taht için kimine göre müthiş bir fedakârlık, kimine göre de korkakça bir tavır sergileyerek yepyeni bir düzeni oturtmaya çabalıyorken, çok da zor zamanlardayız," dedi.

Akimos Hoca, "Tahtı elinden kimse alamasa da Gallianus batıda Hispania *(1) ve doğuda başta Zeugma olmak üzere toprak kaybeden adam olarak hatırlanacak. Ama tahtta oturduğu şu güne kadar yaptığı her manevrayı takdir ediyorum. Daha geçen seneye kadar Baba İmparator Valerian'ın ölümünü halka bildirmedi. Çünkü Romalılar kendi kaderlerini imparatorun yazgısına benzetmeye pek severler. Zayıflıkların bahse düşmemesinin sebepleri çok aşikâr. Bu kararının arkasında yatan neden, halkın kendi kaderlerinin yükselmesinin ya da düşmesinin İmparatorun kaderinin yükselmesi ya da düşmesi ile bağlantılı olduğuna inanmasıydı. Devrilmiş bir imparatorun anlamı kesinlikle tanrıların Valerian'ı dolaysıyla da Gallienus'u terk ettiği olacaktı. Halkın imanı üzerinden onların algısını şekillendiriyorlar, *(2)" dedi.

"İsa'nın ve havarilerinin Yahudi olduğu doğrudur. İseviliğin uzaktan yakından Yahudi icadı olduğunu söylemek meseleyi anlamamaktan kaynaklanıyor," dedi İtzhak. Dinlerin, inançların sularına dalmıştık. Her sözü altın değerinde sayıp aklıma işliyordum.

"Hristiyanlar her ne kadar yasaklı olsalar da kiliseler gün geçtikçe daha da güçleniyor," diye ekledi Petronia. Zulmün, bitmez yasakların işe yaramadığı aşikârdı.

Odanın diğer köşesinden homurdanan zincirlere vurulmuş adam kendini daha da tutamayarak kahkahalar atmaya başladı. Başında bekleyen askerin boynundaki zinciri hızla çekmesiyle sesi kesildi. Hoca ayağa kalkıp elini kaldırınca asker adama rahat verdi. Uslanmaz bir inatla ayağa kalkan adam, "Sonuç... Aptalların öğretmenidir," dediğinde tüylerim diken diken oldu.

Sylvia sandalyesinde doğrularak, "Gem almayan atın ölümü yakındır," dedi. Bakışlarında zavallı delinin bu korkusuz budala cesaretine şaşırdığını gözlemlemek mümkün. Nedense adamın bu hailinin onun menfaatine olduğunu inanıyordum.

Petronia, "Az önce bu adam Livius'dan alıntı mı yaptı?" diye şaşkın şaşkın sorunca lafa,

"Tam da dediğin gibi oldu sevgili Petronia," dedim.

Şaşkınlık içinde İtzhak arkasını dönüp adama bakarak, "Kim bu adam?" diye sordu.

Hekimin sorusu üzerine adamın buruk ama gür kahkahaları susmak bilmedi. Nefesi tükeninceye derin derin iç çekti. Hepimiz ne diyecek diye onu susturmaktansa dinlemeyi tercih ediyorduk. Sonunda sesi kesilene kadar ağlayıp uykuya daldı. Ayaklarını karnına çekiştire çekiştire küçülüp sustu.

Elimdeki kaşığı kadehime vurarak, "Olanlardan hayata önemli birkaç kehaneti getirmek için geldiğimi sanmak pek kolay bir tercih olurdu. Rahiplerin kehanet merakı beni ölümüne zehirledi. Rüyaların anlamını ben de merak ediyorum ve bunu kim merak ediyorsa o da bunun yolculuğumuzun bir parçası. Umarım haklıyımdır. Adamcağızın dediği gibi umarım ben de aptallar gibi öğrenmek zorunda kalmam," dedim.

Hoca, "Elbette aptallar gibi hatanla yüzleşip ders çıkaracak değilsin. Felakete sürüklenmeden olacakları engellemek için bu gemideyiz. Öfkelenme evlat, Efes'te dedikodular yokluğumuzda azalacaktır. Pek yakında din adamlarının ve halkın gündeminde olmayacağız. İnsanların zihninde yer tutabilmek için başka manevralar yapacaklardır. Bu ne bir başlangıcın ne de bir sonun yolculuğu... İyileşeceksin ve vakti gelince her şey normale dönecek," dedi.

Zincirlere vurulmuş meczup adamı zihnimde bir yana koyuyorum. İtzhak'ı tam anlamıyla tanımıyor olmama rağmen yabancılık hissetmedim. Hekimliği dışında daha yakından tanımak isterdim. Sylvia'ya gözle işaret ederek hekimi gösterdim. Teftiş vakti olduğunu anlar anlamaz yerinden kalkıp Hoca Akimos'un ayakucuna oturdu. Petronia asık suratla ne yapmaya çalıştığımızı pek anlamamış halde gözlerini belerterek ikimize bakıyordu.

İtzhak derin uykuda olan adamı kontrol ediyorken Sylvia hocanın ayaklarını ovalamaya başladı. Birden kalkıp İtzhak Hekim'in yanına gidince ister istemez gözleri üstüne dikildi. Çömeldi. Zincirleri gevşetiyorken, "Bu adam nasıl bu hale gelmiş olabilir ki? Uzaktan bakınca, sizce de meczupluğundan aklını yitirmiş gibi görünmüyor mu?" diye İtzhak'a sordu. Bu cevabı hepimiz bekliyorduk. Hoca neyi ima ettiğimiz çoktan anlamıştı. Ödevlerine özenle çalışmış küçük kız talebenin övgü duyması gerekiyor edalarındaydı. Petronia da her şeyi anlamış olacak ki ikizinin yanına gelip, "Kardeşim, seni bu hassasiyette bir insana dönüşmen beni hep gururlandırıyor," dedi. Konuşmaların tuhaflığını sezen hekim konuşmaları pür dikkat dinler halde yerine oturdu. Yorumsuz kalışının altındaki nedeni artık hepimiz duymak için meraklanıyorduk da.

Hoca uzattığı ayaklarını toparlayıp, "Asıl bu asaletinizi izledikçe ben gururlanıyorum," dedi ve hekime dönüp ikizleri göstererek, "Gece daha uzun. İkizleri tanıdığımız ilk güne sürüklendim," deyip bana baktı.

Amacım hekimin geçmişini öğrenmekti. Anılara dönmek beki onu da konuşturur diye iç geçirdim. Aklımı okuyan ikizler en az benim kadar meraklandıklarını hissediyorum. Sohbetin kontrolünü elimde tutmanın zevkiyle, "Sanırım yirmi yıl geçmiş olmalı. İonnia ve annesi şafak sökerken Artemis Tapınağı'nın kutsal bahçesine heyecanla geldiklerini hep anlatırlar. Limana yaklaşmış gemide onlarca kimsesiz kız çocuğu tapınağın hizmetine adanmak için getirilmişti," dedim ve kafamı ikizlere çevirdim.

1- Günümüzde resmi adıyla İspanya Krallığı'nın eski Latince Eyalet ismi olarak kullanılırdı.

2- [A H M Jones, Ammianus ve Historia Augusta, The Clarendon Press, Oxford, 1968]

Efeslilerin Byzantium MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin