4.BÖLÜM

6.9K 311 69
                                    




İnsan doğar büyür yaşar  ve ölür peki benim yaşamım nasıldı. Doğmuş belli bir yaşa kadar güzel bir yaşam sürmüş sonrada gaddar birinin elinde sürüklenip durmuştum. Aslında ben yaşarken ölmüştüm. 

Sahi yaşarken nasıl ölünür.

 Duyguların çalınırsa ölünür, sevgi görmezsen ölünür, annesiz babasız kalırsan ölünür. Ben bu hayatta ne kadar ölüm varsa yaşadım her gün öldüm her gün tekrar doğdum ama yaşadım şimdi ise şanlı Türk ordusunda hizmet eden bir Türk askeriyim. Belki de ilk defa yaşadığımı hissediyorum ilk defa bir şeyler başardığımı ve mutlu olduğumu bir işe yaradığımı hissediyorum.

Yüzbaşıyla konuşmamızdan sonra ilk defa onun tabularını kırdığımı görmüştüm. Sanki o yıkılmaz sarsılmaz duvarları benimle birlikte biraz çatlamıştı. Beni yavaş yavaş kabul ediyor benimsiyordu. Tabi ki hala kalın duvarları vardı ama aması vardı işte gözlerindeki sert ifade sanki bana bakarken yumuşuyordu. Yada ben öyle görmek istiyordum.

Ben ise onunla konuşuyorken kediye dönüşüyordum bütün bildiklerimi unutuyor, sert tavrımı bir türlü ona gösteremiyordum. Bana baktığı an 5 yaşındaki çocuğa geri dönüyordum. Korumaya ihtiyacı olan sevgiye ihtiyacı olan küçük bir kız çocuğuna sevgi göstermesini istiyordum.

O ise sanki bunu fark ediyor benimle konuşurken sesi yumuşuyor göz bebeklerindeki o asilik gidiyordu. Sert herkesin korktuğu Yüzbaşı Asrın Kurt gölge timindeki tek kadın olduğum için mi yumuşatıyordu sert siyah gözlerini bilmiyordu gece şu an bilmek de istemiyordu açıkçası,  şayet düşünmekten kafayı yemek üzereydi. Dikkatli olmalı hata yapmamalıydı ne olursa olsun o komutanıydı aralarında labali bir ilişki olamazdı silkelendi ve ayağa kalktı üstüne siyah bir pantolon ve düz trikolarından birini giyip saçlarını açık bıraktı.

Merkeze inmeli ve Yusuf'un düğünü için hem kıyafet hem de takı almalıydı. Saate baktı 6 ya geliyordu. Hızla odadan çıkıp 2 gün önce teslim aldığı arabasına doğru adımladı. Arabasına binip askeriyeden çıkıyordu ki kapının önünde bekleyen yüzbaşıyı gördü. 

Arabayı durdurup camı açtı kafasını eğip " Komutanım gideceğiniz yere kadar bırakabilirim " siyah gözleri ile buluşturdu mavi gözlerimi, tek bir söz söylemeden kapıyı açıp koltuğa oturan yüzbaşıya baktım. Bende onun sessizliğine ayak uydurmuş tek bir kelime söylemeden sürmeye başlamıştım. 

" Komutanım nereye bırakayım sizi" kafasını bana doğru çevirmiş şeklide konuştu.

" Sen nereye gidiyorsun " 

"Merkeze iniyorum komutanım bir kaç ihtiyacım var " neden açıklama yaptığımı bilmiyorum ama onunla konuşmayı seviyordum.

"Tamamdır sen merkeze doğru sür ben ineceğim yeri söylerim."

Hafifçe kafa sallayıp arabayı sürmeye devam ettim. 15 dakikalık sessiz yolculuğumuzdan sonra merkeze inmiş arabayı park etmiştim. Beraber arabadan inerken  arabayı kitleyerek ona döndüm.

Arabaya yaslanmış beni izliyordu. Elimle ileriyi doğru gösterek " Benim biraz işim var sizin ne kadar sürer sizi almamı ister misiniz" kafasını sağa sola salladı.


"Gerek yok asi bundan sonrasını kendim hallederim işim uzun sürer sen işini hallet ve fazla geç olmadan alaya geri dön gece yollar tehlikeli olur"  benim bir şey söylememi beklemeden arkası dönmüş ve gözden kaybolmuştu. İlk defa üniformadan başka bir kıyafetle görüyordum onu ve her haliyle oldukça dikkat  çekici bir adamdı. Hala onun arkasından baktığımı farkedip arkamı döndüm önce bir kuyumcuya girip takımı aldım. 

Ardından da fazla bir seçeneğim olmadığı için tek tük olan mağazalara girip kendime uygun abiye alıp çıktım. Alaya geçip odama girdim. Yarın yorucu bir gün olacaktı bu yüzden duş alıp kendimi yatağa attım.

ASİWhere stories live. Discover now