26. BÖLÜM

1.8K 130 22
                                    

BİNBAŞI ALPARSLAN TÜRK

Hayat uzun ve meşakkatli bir yol olmuştu benim için.

Aile sevgisi görmemiş yetimhanelerde büyümüştüm. Asi, sinirli bir çocuktum hep

Çocuk aklı işte mutlu olmayı,gülmeyi aileme yaptığım haksızlık olarak görür, öfkeli sinirli bakardım etrafa

Çocukluğumun belli bir bölümü ailemin ölümü ile sarsılmıştı. Yetimhaneden kaçıp kaçıp onları aramaya çalışırdım. Bir gün yetimhaneye yeni gelen öğretmenlerden biri beni ailemin mezarına götürmüş ve artık onları aramamam gerektiğini onların gösterdiği toprağın altında yattığını söylemişti.

O an unutamayacağım anların başında gelir. Şokla toprağa bakıp onları çıkarmama çalışmış başaramayınca da yere çöküp saatlerce ağlamıştım. Mezarlıkta gerçeklerle yüzleştikten sonra her şey benim için daha farklı olmuştu.

Daha çok içime kapanmış , zaruri olmadıkça kimseyle konuşmamıştım.

Biraz daha büyüdükten sonra okuldaki spor hocasının yönlendirmesi ile askeri liseye gitmiş o saatten sonra ise hep vatanım için savaşmayı düşünmüştüm.

Asker olduktan sonra ise arkamda kimse olmadığından en tehlikeli görevlere girmiş çok yaralanmış ama çok kalleş indirmiştim. 2 ay süren bir görev sonucu büyük bir örgütü patlatmış aralarında en yetkili kişiyi yakalamıştım. Bunun sonucu Binbaşı rütbesini almıştım.

Salı akşamı rutin bir günden sonra telefonumun çalması sonucu Albay olduğum bir adam bana kardeşimin yaşadığını söylemişti. Başımdan aşağı kaynar sular dökülürken put gibi kalmış sesimi çıkartamamıştım.

Yarın için sözleşip telefonu kapattığımda ise olduğum yere çökmüş ikince kez hüngür hüngür ağlamıştım. Kız kardeşim , Gecem yaşıyordu demek

Sabaha kadar uyumadığım bir gece sonrası koştur koştur gittiğim Şükrü Albayın yanında gerçekleri öğrenmiştim. Üstelik askerdi. Başarılı bir özel kuvvetler askeri.

Ama Şükrü Albayın anlatırken uzun uzun daldığı bir kaç durum vardı. Anlattığına göre yanında kaldığı adam yani amcamız ona kötü davranmıştı. Ne kadar detay vermesini istesem de kendisinden öğrenmemi istemiş ben de üstelememiştim.

Saniye bile düşünmeden tayinimi Hakkâri'ye aldırmış ve yanına gitmiştim. Onu uzaktan gördüğüm ilk anı anımsıyorum. Uzun sarı saçları dikkatimi çekmişti ilk önce bir kadına göre uzun olan bacaklarını saran askeri üniforma ona çok yakışmıştı.

Yanındaki askerin omuzunu sıkıp bana doğru döndüğünde ise nefesim kesilmişti. Uzun zaman sonra annemi görmüş gibi olurken olduğum yerde kalakalmıştım. Gülümseyen suratı neredeyse benimle aynı renkte olan gözleri ile ay gibi parlıyordu.

O salına salına askeriyeden içeri girip gözden kaybolana kadar arkasından bakmış olduğu yerde put kesilmişti.

Ona kendimi kabullendirmek için epey uğraşmış sonucunda da başarmıştım. Benim de bir ailem vardı artık.

Canımdan çok sevdiğim kız kardeşim vardı.

Uzun yıllar birbirimizden ayrı yaşasak da sanki her daim yanımdaymış gibi hissediyordum. Saçının teline zarar gelse üzülüyor onu mutlu etmek için elimden geleni yapıyordum.

Ben bu kadar gözümden sakınıyorken o yüzbaşı bozuntusunun Gecemin etrafında dönmesi beni deli ediyordu. Gecenin de ona bir şeyler hissettiğini anlamasaydım bir dakika yanına yaklaştırmazdım fakat Gecenin ona bakarken parlayan gözleri elimi kolumu bağlıyordu.

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin