Zafer'in kokusu

831 86 44
                                    

Gözlerimi açtığımda güneş henüz doğmuştu. Üstümde battaniye olmasına rağmen, Zafer siyah paltosunu da üzerime örtmüştü.

İlacın etkisi ise gitmiş, akşama göre daha iyi hissediyordum yani en azından yürüyüp eve gidecek kadar....

Oturur pozisyonuna gelip, hafif yumruk yaptığım ellerimi her iki yana yasladım.

Yüzümü sol tarafıma çevirdiğimde, Zafer'in üzerinde siyah bir gömlek vardı. İçerisi buz gibi olduğundan kollarını birbirine kenetlemiş, öylece uyukluyordu. Neden paltosunu giymeyip, benim üzerime atmıştı ki!! Neyse, bunları düşünmeyecektim. Çünkü öfkem ve sinirim hala geçmemişti. Lakin onun da buz gibi odada bu şekil uyuyor olmasına gönlüm el vermedi. Ağzımın kenarıyla bütün olanlara lanet ederek ayağa kalktığımda hafif başım döndü. Malum kaç saattir uzanıyordum. Birde Zafer'in, bana içirdiği ilacın da etkisi de olabilirdi...

Üstüme attığı paltosu elime alıp iki adımda Zafer'in yanına vardım. İstemsizce kaşesini kokladığımda çok güzel kokuyordu. Paltosunu burnumdan çekmeden başımı milim kırmadan öylece yüzünü izledim bir süre. Çok masum duruyordu. 'Keşke hep böyle olsaydı' diyordum içimden. Amcama yaptıkları aklıma geldiğinde paltosunu direkt burnumdan çektim.

En önemlisi de ocağa geldiğim günü kimseye anlatma dediğim halde Ramo'ya anlatmaya çalıştığı gelince paltosunu yavaşça uzandığım yere bırakıp ona görünmeden adım atıyordum ki, Ramo geldi aklıma.

Dur bir saniye. Bu Zafer piçi dün Ramo'ya herşeyi söylediyse ve beni alıp buraya getirdiyse, E Ramo neredeydi? Umarım susması için dövmemişlerdi çocuğu!!

'Siktir, siktir, siktir'

Eğer Ramo onlardan kurtulduysa, kesin derneğe gitmişti. Yada giderdi. Bir an önce Ramo'yu bulmam lazımdı. Eğer söylememişse bile beni görünce kesin öterdi. Ayağımı kaldırıp yere değdiriyordum ki, Zafer bileğimden tuttuğu gibi kendine çekti. Ne olduğunu anlamadan korkuyla onun üzerine tam düşüyordum ki, ellerim refleksle oturduğu koltuğun yanlarına gitti.

Fakat dudaklarımız arasında bir santimlik bir mesafe kalmıştı. Nefes almadan gözlerine baktığımda, onunda bakışları gözlerimde takılı kalmış baygın baygın bakıyordu. Gözleri ondan izin almıyormuş gibi aşağıya inerek dudaklarıma kayıp yutkundu.

Elindeki bileklerim şuan alev gibi yanıyordu. Onu da sinir, öfke ve hırsıma bağladım. Bu adamda farklı bir enerji vardı, kokusundan mıydı? Başka birşey mi tam emin olamıyordum.

Neyse herşeyi siktir edip gıcırdayan dişlerimle "Bırak lan kolumu!" sesim istediğim dışında hafif çekinceli çıkmıştı.

"Nereye? Daha tam iyileşmedin. Bir iki saat daha kal. Kahvaltıdan sonra sana ilaç vereceğim" bakışlarını dudaklarımdan çekmeden konuşmuştu.

Ellerini katiyen bileklerimden çekmiyordu. Tutulan yerde dakikalardır farklı bir yanma hissiyle yaratmıştı. Sertçe yutkunarak "Sana kolumu bırak dedim değil mi! Daha gidip Ramazan'ı bulmam lazım. Yoksa hiç iyi şeyler olmayacak"

''Haa'' deyip kaşlarını kaldırdı ve gözlerini dudaklarımdan çekip gözlerime baktı. Alay eder gibi "O mesele. Hallettim. Merak etme kimseye söylemeyecek" deyip dudaklarına yaramaz bir ifade kondurdu.

"Ne yaptın lan çocuğa? Niye sürekli ondan nefret ediyormuş gibi bakıyorsun. Senin derdin ne?"

Bu durum Ramo'yu cidden tedirgin ediyordu. Geçen gün Ayşe ve Memo'yla oturduktan sonra eve gitmek için ayaklanmıştı. Herşey iyi hoş derken eve gitmek için ülkü ocaklarının ordan otobüs durağına gitmesi gerekiyordu. Tam o sıralarda da bu göt kurdun bakışlarına maruz kalmıştı. Sonra da çekine çekine bana anlattı bu durumu. Yeri gelmişken bunun da hesabını sormak istiyordum.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now