Baran'ın Katilleri

629 65 81
                                    

Ramo ile final sınavına girmek için kampüse doğru yürüyorduk. Memo'nun bugün sınavı yoktu. Zaten son bir sınavı kalmış, onu da üç gün sonra girecekti. Yani bize göre daha rahattı. Bizim de bugünkü sınavla beraber iki tane daha kalmıştı. Haftaya herhangi bir dersten kalmaz isek yirmi günlüğüne Mersin'e gidecektim. Ama Zafer daha az kalmamı istiyordu. Benim de niyetim o yöndeydi elbette ama Memo'dan önce nasıl gelecek isem!!

Bu arada Ramo ile hem şakalaşıyor hemde onun yalandan da olsa yumruklarına maruz kalıyordum. Dakikalar sonra nihayet kampüsün girişine vardık. Girişe baktığımda Baran'ı solcular tarafından hırpalanırken gördüm. Sinirden derin bir nefes alıp onlara doğru yürüdüm. Çünkü cidden yeterdi. Tamam ihanet etmiş olabilirdi ama bile isteye yapmamıştı. Tehdit edildiği için yapmıştı. Bunu kaç kere onlara söylememe rağmen anlamak istemiyorlardı. Devrim başkana da anlattım durumu. Dinlemedi bile.

Mesut'tan duyduğuma göre Baran babasına çok düşkün biriydi. Babasının ağır bir hastalığı olduğundan iş arıyormuş ama bir türlü kimse iş vermemiş kendisine. Öyle ya insanın başına bir dert gelmeyiversin. Herkes anlaşmış gibi umursamazlığı seçerdi. Tabi bunu farkeden kurnaz Turan, babasına durumu anlatmış. Babası da çocuğun peşini bırakmamıştı

Koşar adımlarla Baran'a yetiştiğim gibi elimi omzuna koyup arkama sakladım. Tir tir titriyordu. Çocuğun yüzünü resmen mahvetmişlerdi. Bir de duyduğuma göre sınavlara gelip giriyor ama solcu gençlerin korkusundan hiçbir şey yazamadan çıkıyormuş.

Burnumdan soluyup "Yoldaşlar! bu yaptığınız derneğe hakarettir. Baran dernekten çıkmış olabilir. Lakin siz bu şekil davranarak diğer gençleri de dernekten soğutuyorsunuz haberiniz olsun!"

"E ne yapalım yani!! Bunun yaptığı yanına kâr mı kalsın? Utanmadan birde gelip sınavlara giriyor hain"

Anlık gözümü kapatıp içimden ne geldiyse saydırdım karşımdaki heriflere. Kendime de lanetler ediyordum. Bir an gaza gelmiş bulunup ifşa etmiştim. Hemde sonunu düşünmeden...

Onların yanında daha fazla durmadan Baran'ı kollarım arasına alarak beraber kampüse giriş yaptık. Az ilerde çeşme vardı oraya götürdüm. Elimi suya attığımda deri soyacak cinsten soğuktu. Buz gibiydi. Ama mecburen elini yüzünü yıkaması gerekiyordu. Utandığı için başını yerden almıyordu. Bende rahatlaması için elimi götürüp omzuna attım ve dostane bir hareketle sıktım.

Utançtan solmuş çehresiyle sesini dahi çıkaramıyordu. Bir ara başını yerden kaldırıp yüzüme baktığında gözleri dolmuş, dudakları feci şekilde titriyordu. Ağlamayı bile kendine haram kılmış bir şekilde kendini sıkıyordu.

Suçluluk psikolojisiyle yutkundum. "Yok bu böyle olmayacak. Devrim başkan ile detaylıca bir daha konuşmam gerekecek galiba"

Bunu söylememle Baran'ın ağzından kısık bir hıçkırık koptu ve bir anda bana sarıldı. Sonra da ıslanan yanaklarıyla  birşey demeden elindeki kitapları sinirle yere fırlatarak kampüsten koşarak çıktı.

Ah ulan sınavımda başlayacaktı birazdan. Keşke Memo burda olsaydı onu yollardım arkasından ama kimse de yoktu. Umarım kendine kötü birşey yapmazdı diyordum içimden. Müthiş tedirgin oldum. Çünkü gözlerindeki ışık sönmüş umut edecek hiçbir yer bırakmamışlardı çocukta. Lanetler gelsindi bana...

Ramo elini koluma atarak telaşla "E bu sınava girmeden gitti! Kesin hocalar dersten bırakacak" diye konuştu.

Oflayıp gözden kaybolan Baran'ın arkasındaki boşluğa öylece baka kaldım. Kolum tekrar çekiştirilince Ramo'nun koluna girip daha da birşey söylemedim.

Devrim başkana gerekirse on defa da olsa anlatacak yalvaracaktım. Zaten o emir vermişti. Yoksa diğerleri bu kadar üstüne gitmezdi. İstese bir lafıyla herkesi susturabilirdi ama bilerek yapmıyordu işte.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin