Kanlı Pazar

494 58 21
                                    

Bu şarkıyla okumanızı tavsiye ederim...
Çünkü bir eyleme hazırlayacaksınız kendinizi 🙃

Keyifli okumalar ❤️

***

16 ŞUBAT 1969 ( KANLI PAZAR )

Günlerdir Zafer'e her ne kadar dil döksem de sonuç olumsuz olmuştu. Ve ne kadar istemesem de bugün 16 şubat pazar günüydü artık. Eylemin olacağı gündü

Amcam güneş çıkar çıkmaz montunu üzerine geçirip dışarı çıktı. Bende yataktan kalkarak perdeyi kornişlerden biraz çektim. Dışarıyı gözlemlediğimde Devrim başkanın arabasını gördüm. Devrim başkan huzursuz doluydu. Elindeki sigarasını tam içmeden yere atarak ayağıyla ezdi ve amcam ile tokalaştı. Amcam sonra da başka birileriyle tokalaşarak arabaya bindi.

Hayır bunca tehlikenin olduğu günde burada öylece durup elim kolum bağlı bekleyemezdim. Zafer'e yada amcama en ufak birşey olsa ölmekten bir farkım kalmayacaktı.

Bildiğim kadarıyla eylem saat on gibi olacaktı. Çünkü dün akşam Ben, Cemal, Memo, Ramo ve Mesut ile dışarı çıkacağımız zaman amcam yanımıza gelmişti. Özellikle yarın saat on'dan sonra evden çıkmamamızı tembih etmişti. Hemde defalarca kez uyarısını yapmıştı. Bende ona defalarca kez neden diye sormama rağmen Nuh deyip peygamber dememişti...

Amcamlar gittikten sonra, odanın bir köşesine kullanmadığımız ama sürekli aynı yerde duran sandalyeye geçip kalçamı yasladım. Bacağım benden izinsiz olarak makinaya bağlanmış gibi dakikalarca sallanmaya başladım. İçimdeki bu kasvet bir türlü geçmek bilmeyince sandalyeden kalkarak sıkıntılı bir şekilde salona geçtim.

Başımı çevirip koltuğa baktığımda babaannem kedimi kucağına almış, bir eliyle göz yaşlarını siliyor diğer eliyle de kedinin sırtını okşuyordu. Nenemi bu şekil görünce gözlerimi sıkıntıyla yumuldu

Yüreğim paramparça olmuş gibiydi sanki. Nasıl ki ben hem Zafer hem de amcam için bu kadar kasvet doluysam. Ninem de oğlu için aynı duyguları besliyordu. Çünkü, o bir anneydi. Sanki bugün kötü birşey olacağını hissediyor gibiydi. Gözlerimi açarak titrek dudaklarımı dişlerim arasına kıstırdım. Ardından yavaş adımlarla ninemin giderek zorda olsa dudaklarımı araladım. "Pamuğum neden buradasın. Bak saat daha çok erken değil mi? Hem salonda buz gibi olmuş" salonu gerçekten keskin bir hava esir almıştı.

Demek ki amcam çıktıktan hemen sonra ninemde salona gelmişti. Ninem dolu gözleriyle önce bana bir müddet yüzüme baktı. Sonra da hiç birşey söylemeden tekrar kedime bakarak iki eliyle kucağına yaslattı. Dayanamayıp odama gittim ve kalın battaniyemi yaptığım gibi getirdim. Ninenim üzerine attığım. Vakit kaybetmeden sobanın içindeki kovayı aldım ve içindeki külü boşaltmak için götürüp çöplüğe boşalttım. Sonra balkona giderek içine biraz kömür ve odun ekleyerek tekrar sobaya koydum ve kibritle yaktım. Birkaç dakika sonra içerdeki buz gibi hava yerini sıcak havaya bıraktı. Kedimi alıp sobanın yanındaki yatağına indirdim.

Ninem çatallaşmış sesiyle "Oğlum kedi açtır. Git biraz süt getir" dedi.

Nineme kısaca bakarak başımı salladım ve mutfağa giderek süt ve biraz su karıştırıp bir kaba koydum. Ve hızlıca salona geçtim. Çünkü şuan bir dakika bile bana o kadar kârdı ki acele etmem lazımdı.

Salona geldikten sonra süt dolu kabı kedimin önüne koydum. Kedi de çok acıkmış olmalı ki, önüne koyduğum sütü anında bitirdi. Bu hareketi ninemin keyfini biraz da olsa yerine getirmişti. Bende güldüm ve mutfağa giderek biraz daha süt getirdim.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now