İçine Kapanmak

462 66 18
                                    

Beş gün sonra

Tam beş gündür ne ben Zafer'i görüyordum. Ne de o benim karşıma çıkıyordu. Yarın ise Mesut'un nişanı olacaktı. Perihan teyzede çay yapmış, bizimkileri aşağıya bekliyordu. Saat ise akşam yedi olmuştu.

Bende, sahilde biraz turlayacağım diyerek dışarı çıkacaktım. Cemal ısrarla benimle gelmek isteyince koluna takıp kendimle beraber götürdüm...Zaten onun Zafer'den, Zafer'in ondan haberi vardı. Yani çok da problem etmiyordum. Allah'tan Memo ısrar etmemişti.

Cemal yerinde titreyerek "Havada buz gibi be oğlum. Bu soğukta hava mı alınır" diye sorunca yüzümü Cemal'e çevirdim. Saat henüz erken olduğundan gülümsemekle yetindim. Burası Mersin değildi. İstanbul'da hayat bitmezdi. Tabi ekmeğinin peşindeysen, nerde yaşadığının bir önemi olmuyordu ama ben bir öğrenciydim. En önemlisi de bu koca şehire sığamayacak kadar, sevdiğim adama ait olan bir kalp taşıyordum. Kalbim birtek onun için çarpıyordu. Bana 'Sevdam birtek sana yakışıyor' demişti. Bilmiyordu ki kalbim onsuz bir hiçti. Ona nasıl bu kadar bağlandım inanın bende bilmiyorum ama onsuz bir hayatın anlamı yokmuş gibi geliyordu bana

"Zafer'in haberi varmı geldiğinden?"

Cemal soru sorunca başımı hafifçe salladım. Niye gittikçe içime kapanık oluyordum. Biri daha duyacak diye artık ödüm kopuyordu. Herkes Memo, Cemal yada Ramazan değildi ki.

"Konuşmayacak mısın? Hep böyle içine kapanarak mı sevdanı yaşayacaksın Bışar'ım?" gözlerimi Cemal'in gözlerine diktim. İyi niyetini biliyordum. Bana iyi gelmek istiyordu ama nereye kadar olacaktı. Nereye kadar benimle ilgilenecekti. Ne zamana kadar dinleyecekti...

"Zafer'le ile geldiğimiz gün buluştum. Ondan sonra hiç görmedim" diye karşılık verdim Elini kaldırıp omzuma attı. Bende bir elimi cebime diğerini Cemal'in sırtına koyup o şekil sahile kadar yürüdük. Allah'tan daha çok erkendi. Yani sahilde, gece yarısına kadar insanlar olurdu. Bu da iyiye işaretti bizim için. Bol bol gezebilirdik.

Sahilde biraz yürüdüğümüzde az biraz ilerde sıcak salep saten bir araba gördüm. Elimi cebime atarak parayı çıkardım ve Cemal'in kolundan tuttuğum gibi oraya doğru yürüdük. İki tane salep aldım. Ardından sahile sıfır olan bir kayaya oturduk. İçimiz ısınsın diye salepi içip sohbet etmeye başladık. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama saleplerimiz yarıya inmişti. Gözlerim dolu bir şekilde Cemal'e baktım.

"Cemal ben Zafer'i çok seviyorum. Amcam duyarsa ne yapacağım ben!" öyle içten söylemiştim ki, ben bile bu kadar Zafer'i sevdiğimin farkında değildim. İçim dışım Zafer olmuştu.

Cemal bir süre yüzüme baktı. Konuşmadan önüne döndü. Sıcak salebini ağzına götürüp bir yudum içti. Samimi bir dille "Gerçeği öğrenmek istiyorsan düşünüp kendini yiyip bitirmekle değil! Yaşayıp görmeye ihtiyacın var herşeyi"

"Nasıl yani?" diye sorduğumda yüzünü bana çevirdi "Bışar'ım, diyorum ki, kendini yiyip bitirerek bir çözüme kavuşamazsın. Olumsuz düşüncelerini zihninden bir an önce def et. Yoksa o olumsuz düşünceler canavar olup, seni bitirecek" dedi.

Oflayıp salepimden bir yudum aldım. Sanki benim elimdeydi amına koyayım. Cemal'e tekrar baktığımda bakışlarını boğazın karşı tarafına çevirdi.

"Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen?"

"Sahi nedir sevmek, bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı?"

Gülümseyerek başını bana çevirdi ve devam etti. Ben ise, bu gece sadece onu şiir gibi çıkan sesini dinlemek istiyordum

"Yani demem o ki Bışar'ım. Hayatın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim olmayı denesen...Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın"

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now