Kıskançlık

840 87 28
                                    


Evet ne alakaydı şimdi. Niye mal gibi bu soruyu sordum. Madem sordum, niye gözlerim şaşkınlıktan yuvalarından çıkacak gibi olmuştu. Hayır bir de sanane abi kimin, kiminle arasında ne varsa. Tabi Zafer, açtığım kapıyı tekrar sert bir şekilde kapattı. Hayırdır anlamında göz kırparak

"Şşt, sana sordum. Ömer ne alaka! Ömer'le, aramda ne olabilir?" dedi otoriter bir sesle

Korkudan titreyen kirpiklerimle, başımı ondan çevirecektim ki buna müsade etmeden elini çeneme atıp, gözlerimin içine dikti mavilerini. E ben ne uyduracaktım şimdi. Madem sıçtım sıvamayayım bari diyerekten yutkunup öyle cevap verdim. Ama bakışlarım, onun gözleri hariç her yerde geziniyordu.

"Ne bileyim, sana çok yakın duruyor sana. Ona da mı fakülte başkanlığı vereceksin?" dedim.

Bu söylediğime inanmamış olacak ki, dilini dişlerinin arasına alıp, ısırdı hafifçe. Ardından kısık mavileriyle kafasında birşeyler tartmaya başladı ama gözlerini benden ayırmıyordu bir türlü.

Onun bu halinden istifade edip, elimi kapıya attığım gibi açtım, arabadan indim. Son sürat adımlarla, eve doğru yürümeye başladım. Eve yaklaşmak üzereyken arkamı döndüğümde, Zafer eline sigarasını almış, dışarı çıkmış ve kapıya yaslanarak Sigarasını içiyordu. Bir iki fırt çektikten sonra izmariti yere atıp bastı. Belini büktü, izmariti yerden alarak  çöp kutusuna götürüp attı. Bu hareketi nedense çok hoşuma gitmişti.

Ardından benden bakışlarını alarak arabasına bindi. Bir adım daha atmadan dakikalarca birbirimize baktık.

Peki neden şuan ona karşı, sinirli veya öfkeli değildim. Neden daha çok izleyesim vardı!! Neyse önüme döndüm. Eve yaklaştığımda, bir daha arkama bakmadım. Zafer'de arabasını çalıştırıp, gitti.

İçime derin bir nefes nüfuz ederek kapıyı çaldım. Kapıyı çalmamla, karşımda sinirden öfkeye dönmüş Memo'yu görmem bir oldu. Hemen arkasında Ramo varlık gösterdi. Oda endişeliydi.

Göz göze geldiğimizde, gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm. Hızlıca, Memo'yu es geçerek, Ramo'nun yanına gittim. Yüzüne koluna bacağına bakıyordum birşey yapmışlar mı diye!! O piçlerden herşey beklenirdi çünkü.

Elimi Ramo'nun çenesine atıp, hafifçe yukarı kaldırdım "Sana birşey yaptılar mı Ramazan?" diye sordum fakat Ramo bir süre sesini çıkarmadı.

Sinirlenip "Konuşsana oğlum. Ne dediler sana? Niye ağlıyorsun böyle?"

Arkamdan, kafama şaplağı yememle Memo'ya döndüm. Birşey demedim. Haklıydı. O da bana fena halde sinir yüklüydü. Gözlerinde çokça tedirgin ve endişe vardı. Ağzımı açacağım sırada omzumdan tutup beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Ağzından küçük bir hıçkırık kaçtığında başını omzuma koyup, ellerimle belini sıvazladım sakinleşsin diye.

Tek kime etmede bir müddet o şekil bekledik. Eğer ağzımı açıp dudaklarımı birbirine değdirirsem Memo'yu biliyordum. Hiç beklemeden, Devrim başkana koşar her şeyi anlatırdı.

Memo benden ayrılınca, elimi yanaklarına götürüp başımı hafif eğdim ve sadece Memo'nun duyacağı bir sesle "Tamam oğlum, yok birşey sakin ol. Bak Ramo'yu daha da endişelendireceksin"

Elimi son kez yanağına götürüp yanağında ki ıslaklığı silerek Ramo'ya döndüm ve onu da kendime çekip, sarıldım.

Hay anasını ya, Ramo, Memo'dan iki kat daha duygusal biriydi. Gelse sakinleştir şimdi. Bana sarıldığı gibi oda ağlamaya başladı. Sakinleşmesi için, saçlarına öpücük kondurdum. Niçin ağladığını az çok tahmin edebiliyordum. Beni o şekil bırakmak zorunda kaldı. Kim bilir ne ile tehdit ettiler de susup buraya gelmişti.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now