Bırakma Beni Zafer

816 73 62
                                    

Son uzun bölüm. Hatta en uzunu.
Ama merak etmeyin bundan sonrası daha kısa bölümler gelecek...

Keyifli okumalar ❤️

***

Bugün haftanın son günü, yani pazardı. Okul olmadığı için erken kalkmak gibi bir zorunluluğumuz yoktu. Sabah gözümü açtığımda, duvardaki saate baktım. Henüz kalkmak için çok erkendi. Ama kalkmak istedim. Yataktan bacaklarımı sarkıtıp ayağa kalktım ve perdeyi kornişlerden kurtardım.

Gökyüzüne baktığımda hava çok güzel görünüyordu. Dün akşam hafiften kar yağmasına rağmen çok etkili olmamıştı. Sadece çatılarda az biraz vardı. Şimdi ise güneşliydi. Dışardaki havayı koklamak için pencereyi açtığımda, buz gibi hava, aniden dört bir yanımı esir aldı.

Neyse ki rüyamda Zafer ile olan öpüşmemizi görmüştüm. Bu yüzden daha bir mutlu uyanmıştım. Yüzüme yarım bir gülüş koyup pencereyi tekrar kapattım ve salona geçtim. Soba daha yakılmamıştı.

Elimle gözlerimi ovalayıp kedime baktım. O da soğuktan olacak ki ona yaptığımız evine daha bir sinmiş gördüm. Birde sanki dünyanın bütün derdi onunmuş gibi kafasını altındaki battaniyesine koymuş, düşünüyordu. Gerçi annesini kaybetmişti. Bu dertlerin en büyüğü değilde neydi...

Neyse gülümseyerek yanına yürüdüm. Kucağıma alıp önce başından öptüm birkaç kez. Kucağıma geldiği gibi başını göğsüme yaslattı. Tekrardan başına bir öpücük kondurdum. Ve kendimle beraber dışarı çıkartacaktım bu sabah.

Biraz temiz hava alması iyi olacaktı. Birde küçücük bedeniyle kedi saldırısına uğradığı için dışarı çıkınca hemen tedirgin oluyor, hemen içeri girmek istiyordu.

Memo'nun odasına baktığımda, kapısı hala kapalı duruyordu. İçeride fosur fosur yatıyordu hala pezeveng.
İstinasız bu sobaya hep ben odun atıyordum. Neyse ki şikayetçi değildim. Çünkü o da külünü atıyorudu ama birgün erken kalkıp sobaya odun atsa, kedimizde üşümese iyi olurdu da işte Memo. Böyle kabul ettim. Böyle başıma bela etmiştim...

Belimi biraz büküp kapının yanındaki kovayı parmaklarım arasına aldım. Kapıyı açarak kedimle beraber kendimizi dışarı bulduk sonunda.

Biraz kapının önünde oturdum. Kemiklerimiz biraz güneş alsa fena fena olmazdı. Yaklaşık bir beş dakika kadar oturup kalktık. Odunlukta, birkaç tane odun kovaya koyup içeri geçtik. Kapıyı kapattığım gibi, koşar adım odunları sobaya koydum. Odunları yaktıktan on dakika sonra, içerdeki buz gibi havanın yerini, sıcak havaya aldı...

Kediyi yerine koyduktan sonra, mutfağa bıraktığımız güğüme de su koydum. Sonra da ısınması için sobanın üstüne yerleştirdim. O suyla hem çay yapacaktım. Geri kalanla da banyo yapmak için kullanacaktım.
Çünkü akşam saat sekiz gibi Zafer'le buluşacaktım. Tam tamına iki gündür işlerinin yoğunluğundan olsa gerek görüşemiyorduk.

Herşey hal olduktan sonra, koltuğa oturdum. Kedimde yanıma yaklaşarak onu kaldırmamı bekledi. Aldım kucağıma bir güzel sevdim.

Bu kediye de artık bir isim vermek lazımdı. Amına koyayım sanki nüfusumuza alacaktık kediyi. Memo günlerdir isim bulmaya çalışıyordu Ayşe'yle. Sürekli 'O olmaz bu olur. Diğer gün hayır bu isim demode. Bu olmaz, başka isim bulalım' deyip duruyorlardı.

Güğümdeki su kaynayınca, kedimi tekrar yere indirdim. Ardından mutfağa gidip demliği aldım getirdim. Güğümdeki suyu demliğe koyup sobanın üstüne tekrar indirdim.. Ve demliğe de biraz çay atıp kaynamasını demlenmesi için sobaya bıraktım.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin