2| ''Don't you love me anymore?''

2.5K 283 141
                                    




2: "Don't you love me anymore?"


Yer: Seul

Saat: 06.30

Jeon ailesinin ilk uyanan üyesi, ailenin en büyüğü olan Jungkook'tu. Gözlerini zorlanmadan aralamış ve uykulu halinden saniyeler sonra sıyrılmayı başarmıştı. Buna hem eşi, hem de kendisi oldukça alışkındı. İki çocuk babası olmaları sebebiyle bazı şeyleri aşabilmişlerdi. Özellikle Jungkook uyumayı hiç sevmediği için şanslıydı. Kollarında uyuyan güzeller güzeli eşi ise, ona göre biraz daha bu konuda huysuzlanabiliyordu. Yine de mesele çocukları olduğunda Taehyung için uyanmak oldukça kolay bir hale gelirdi.

Jungkook'un bakışları karşısında, aile fotoğraflarıyla süslü olan duvara sabitken, kendi içinde bir savaş halindeydi. Özellikle fotoğraf karesinde aynı anda kollarını sarmış olduğu, oğlu, kızı ve eşine bakarken bu mücadele git gide artıyordu. Jungkook masum ve mutlu ailesini inceliyor, ardından kendi yaptıklarını sorguluyordu. O anlarda ise aklına gelen tek şey, "Sen bu aileyi hak ediyor musun?" sorusuydu. Jungkook bu sorunun cevabını gerçekten çok merak ediyordu. Bu eşsiz aileyi, Jungkook hak ediyor muydu?

Bu sorunun cevabını kendisinin vermesi, onun için içler acısıydı. Çünkü ona göre ne kollarının arasında uyuyan eşi, ne de her gece itinayla onu bekleyen çocukları kendisini hak etmiyordu. Jungkook ailesinden sırlar saklayan, kendisine yakışmayacak türden işler yapan ve bundan para kazanan biriydi. En basitinden çocuklarının amca dediği Seokjin bile aslında bir şirkette genel müdür yardımcısı değildi. Fakat hem çocukları, hem de eşi bu gerçeği yanlış biliyordu. Seokjin'in üç tane şirketi olduğundan, milyonlar ve hatta trilyonlar kazandığından, aynı zamanda ise bunu yalnızca illegal yollar aracılığıyla yaptığından, habersizlerdi.

Bunu bir tek Jungkook biliyordu çünkü bu yolda kardeşine yardım eden ve adım adım gelişmesini seyreden kişi, bizzat kendisiydi.

Jungkook artık düşünceleriyle baş edemeyeceğini anladığında ani bir hareketle yataktan kalkmak istemişti. Bununla birlikte sol kolunda yatan eşini unutmuş, Taehyung'un sıçrayarak uyanmasına sebep olmuştu. Bir süre korku dolu gözlerle etrafa bakan eşi, ürkek bir kedi yavrusunu andırıyordu. Jungkook eşinin gözlerinin içine bakarken, ne kadar korktuğunu hissedebiliyordu. Kendisinden dört yaş küçük olan eşi, onun gözünde hâlâ minicikti.

Eşinin alnına düşmüş sarı tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırırken, "Özür dilerim, miniğim." demişti, yumuşak bir ses tonuyla.

Bu şefkat dolu ses bile Taehyung için yeterli olmuştu. Çattığı kaşları düz bir çizgi haline gelirken, "Neden aniden kalktın?" demişti, boğuk ve kalın sesiyle. "Korkuttun beni."

O anlarda Taehyung, uyku sersemliğinin etkisindeydi. Bu yüzden aklında dün gece yaşananlar yoktu. Dolayısıyla eşine kırgın olduğunu unutmuş, dün hiç yaşanmamış gibi davranmaya başlamıştı.

Zaten dün yaşadıklarını unutmamış olsa bile Taehyung'un karakteri oldukça sevecen ve anaçtı. Ailesine karşı sevgi doluydu, kin beslemeyi beceremiyordu. Olayları çok çabuk unutuyor, unutmamış olsa bile, örtbas ederek hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.

Ona göre kat ve kat sinirli olan kocasını yatıştırma görevini üsleniyor, eğer yatıştıramazsa da üstelemek yerine sessizce bir köşeye sinmeyi tercih ediyordu. Zaten Jungkook'un siniri saman alevi gibiydi. Çok çabuk parlar fakat miniğim diye sevdiği eşini gördüğü anda her şeyi unuturdu. Taehyung ise, birçok insanın aksine o anlarda bağırıp çağırmazdı. İçine atar ve gülümseyerek kocasının onun için açmış olduğu kolları arasına girerdi.

Jungkook bunu Taehyung'un henüz yirmi yaşında evlenmiş olmasına bağlıyordu. Taehyung hem aynı sene ailesinden ayrılıp, Jungkook ile yeni bir hayat kurmuş, hem de o zamanlar beş yaşında olan Jihyo'ya babalık yapmaya başlamıştı. Bu yüzden çok çabuk olgunlaşmış, hayata, daha da önemlisi aile kavramına erken adapte olmuştu.

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now