16| ''What ruined our marriage, Jungkook?''

1.2K 159 70
                                    


16: "What ruined our marriage, Jungkook?"


Taehyung gözlerini açtığında yatağın kenarında birinin ayakta, öylece dikildiğini, boş boş kendisini incelediğini fark ettiğinde yerinden sıçradı. Bir anlığına bu geniş omuzlu, uzun boylu, simsiyah, gür saçlı adamı babası değil de bir tehdit olarak algılamıştı. Kalbi yerinden çıkmak ister gibi güçlü şekilde atmaya başladı. Neden bu kadar korktuğunu bile anlayamadı. Başı belada olacak türden bir insan değildi. Hiç kimse onu tehdit etme amaçlı evine girmez, yanında uyuyan dört yaşındaki oğluna zarar vermeyi aklının ucundan bile geçirmezdi. En azından Taehyung, bunu böyle sanıyordu. Eşinin kendisini ne tür tehlikelere attığından ve bunun sonucunda, çocuklarının ve kendisinin tehdit altında olduğundan habersizdi.

Taehyung sol elini oğlunun göğsünün üzerine koydu ve yavaşça okşadı. Jihoon yumruk yaptığı ellerini, başının iki yanından yastığa koymuştu. Tıpkı bir bebek gibiydi. Eski alışkanlıklarını pek kaybettiği söylenemezdi. Dudakları hafif aralık, siyah saçları rastgele dağılmış vaziyetteydi. Taehyung soluna döndü ve oğlunu inceledi. Onun iyi olduğunu, yanında olduğunu fark ettiğinde rahat bir nefes aldı. Yattığı yerde dik bir konuma geldi. Sırtını yatak başlığına yasladı.

Bu sırada diktiği bakışları babasındaydı. Tüm soğukluğuyla ona, "Bir sorun mu var?" diye sordu.

Seongho'nun dudakları alay ve kinayeyle kıvrıldı, "Nasıl bir sorun olabilir ki? Biricik oğlum, çocuklarını da alıp babasını ziyarete geliyor... Yalnızca mutluluğumu dile getirmek ve günün ilk saatlerinde, seninle bahçemizde baş başa kahve içmek istiyorum. Bu yüzden yanındayım."

Eskiden olsa Taehyung bu davranışları samimi bulabilirdi. Babasını seviyordu. Kendisine yapmış olduğu her şeye rağmen, değerlerine sahip çıkan ve insanlara kin beslemeyi beceremeyen bir adam olarak babasına karşı herhangi bir nefret duygusu beslememiş, tersine, onunla elinden geldiği kadar vakit geçirmeye çalışmıştı. Babasına dik dik baktı ve başını iki yana sallayıp güldü. Acı ve öfke karışımı, Taehyung'un zihnini allak bullak ettiğinde, artık mantıklı düşünmek ve konuşmak eylemini uygulamak istemiyordu:

İçinden geçenleri kanından sıyrılmakta olan bir zehir gibi atarak, "Sende mi rol yapıyorsun baba?" diye sordu. Seongho'nun kaşları çatıldı. "Sende mi bana yalanlar söylüyorsun? Beni kandırıyor, bana gösterdiğin yüzünün ardında başka bir adam mı saklıyorsun? Söylesene, baba. Eşime, çocuklarımın babasına kötü davranmak mı soğutuyor içini? Bu evliliğe karşı çıktığında beslediğin öfkeyi, bu şekilde, tüm acımasızlığınla mı dışarıya atıyorsun?"

Seongho'nun kaşları çatıldı fakat yüzünde mimik oynamadı. Genel olarak duygusuz bir adamdı. Taehyung dört yaşındayken de aynı duygusuzluğa sahipti, yirmi dört yaşındayken de... Bu yüzden Taehyung bu duruma şaşırmadı. Kaderinin bu olduğunu düşünüyordu. Eşi ve babasını birbirine benzetti ve bu durum bile canını inanılmaz derecede yakmaya başladı. Çevresindeki herkes, duygusuz bir mahluktu. Ondan bir şeyler saklıyor, arkasından işler çeviriyor, her şeyden habersiz zavallı Taehyung ise, birileri kendisine de bir şeyler anlatsın diye gözlerinin içine bakıyordu.

Adam kısa süreliğine söyleyeceklerini süzgecinden geçirdi. Kendisini haklı çıkarmak, fakat damadını sonuna kadar kötülemek istiyordu. Aklına sinsi planlar dolduğunda konuşmaya başladı, "Jungkook'a kötü davranmıyorum. Sana ne söylüyor da bana karşı bu şekilde kinleniyor ve öfkeleniyorsun anlayamadım doğrusu... Oysa bu zamana kadar Jungkook'a yardım eden bendim. Sende biliyorsun ki ben olmasaydım kocan hâlâ iş arayan zavallı bir adam durumunda kalacaktı..."

Paradise | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin