31| ''I have no one but my husband.''

2K 256 726
                                    

Tanrı Taehyung'un düşmanlarına merhamet etsin çünkü Taehyung etmeyecek...

Bomba bir bölümle geldim, mükemmel olmasını istediğim için bölümü en az on kez yazdım yazdım sildim, ama özellikle sonları beni oldukça tatmin etti. Umarım sizi de eder. Bol bol yorum yapıp oy verin olur mu? İki bölüm kalan ficimizi güzelce bitirelim... 

31: "I have no one but my husband."

Taehyung ilk şok anını üzerinden attığında, sanki eşinin iri bedenini saklaması mümkünmüş gibi arkasına aldı. Elleri görünmez bir kelepçe ile birbirine sıkıca kenetlenmişti. Oysa Jungkook, polislerin yalnızca onu kelepçelemek için geldiğini biliyordu. O bir suçluydu. Babadan oğula, nesilden nesle gelen bir suç işliyordu.

Babası hiçbir zaman hapse giremedi çünkü bunu görecek kadar uzun yaşamadı. Seokjin ise bir fare gibi sürekli saklandı, ancak Jungkook köşeye sıkışmıştı, kaçacak yeri yoktu ve teslim olmak zorundaydı.

"Neler oluyor?!" diye sordu, Taehyung. Sesi çok hırçındı. Sanki gelen polislere saldırmak istiyor gibiydi ve sivri dişlerini çoktan çıkarmıştı.

"Kocanızı tutuklamak zorundayız."

"Neden?!"

"Bunu size söylemem mümkün değil..."

Taehyung, Namjoon'a aşağılayan gözlerle baktı. "Elinde bir tutuklama emri var mı?"

Namjoon, Taehyung'un saldırgan bir tutum sergilemesini zaten bekliyordu. Bu yüzden hazırlıklı gelmişti, "Tabiî, buyurun." Birkaç adım gerisinde duran polisten resmî belgeyi aldı ve Taehyung'a gösterdi.

Ancak kızıl saçlı adam, bununla yetinmedi. Bir türlü olanlara inanmak istemiyordu. Arkasına döndü, "Jungkook! Bir şey söylemeyecek misin?"

Buz gibi bir ses işitti ve tüm bedeni ürperdi:

"Gitmem gerekiyor."

"Neden? Neden, neden bana hak ettiğim türden bir açıklama yapamıyorsun? Tanrım, aklımı kaçırmak üzereyim!"

"Çünkü tutuklama emrinde belirtilen tüm suçlamaları kabul ediyorum."

Taehyung adeta yıkıldı.

"Sen... ne yapmış olabilirsin ki?"

Oysa kocasının illegal işler yaptığını biliyordu. Belgede yazılan suçlamayı görmediği hâlde Jungkook'un yasadışı silah satışı yaptığından ve Seokjin'i vurduğundan haberi vardı. "Seokjin'e zarar verdiğin için mi?" diye sordu. Hâlâ çok masumdu. Hâlâ etrafında neler döndüğünü tam olarak algılayamıyordu...

Ancak etrafında şekillenen hayat, kendisine istese de istemese de bugün her şeyi öğretecekti.

Jungkook başını iki yana salladı sadece.

"Öyleyse ne? Jungkook! Neler oluyor? Konuş benimle! Bekleyin! Kocam..."

Kaotik bir ortam oldu. Polisler, aniden Jungkook'un üzerine yürüdüler ve onun yüzünü duvara yasladılar; üzerini aradılar ve bel boşluğunda bir tabanca buldular. Şarjörü tamamen doluydu ve her an kullanılabilecek durumdaydı. Polisler içerisindeki mermileri Taehyung'un gözü önünde boşalttılar. Zavallı eş, bu silahı garipseyemedi, ama gözleri her an ağlayacakmış gibi sulandı.

Jungkook'un elleri arkasından kelepçelendiğinde ve iki polis onun koluna girip çıkışa doğru sürüklediğinde, "Jungkook..." diye seslendi eşi, ancak sesi öyle kısıktı ki kimse onu duymadı. "Lütfen gitme..."

Taehyung bağırmak ve bu tutuklanmayı engellemek istedi ancak koridorun tam ortasındalardı ve herkes onları seyrediyordu. Gözleri sulandığı için etrafı bulanık görebildi; İnsanların yargılayıcı bakışları, kameralar, fısıltılar ve birkaç adi kıkırtı. Taehyung utanacağını sandı ancak tersine gözyaşlarını elinin tersiyle çabucak sildi ve eşinin peşinden koştu.

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now