14| ''Though you know you'll lose, you're dragging us into war.''

1.2K 161 89
                                    


14: "Though you know you'll lose, you're dragging us into war."


Yemek salonunun girişinde babaları hummalı bir kavga içerisindeyken Jihoon'un derdi bambaşkaydı. Önündeki büyük dilimli eti çubuk yardımıyla kesmeye çalışıyor fakat her seferinde başarısız olup sesli sesli ofluyordu. Jungkook babası onun için etleri kesiyordu fakat Taehyung babasını gördüğü anda alelacele kalkmıştı. Jihoon için ise şu an önemli olan babaları değildi. Çok acıkmıştı ve artık etini yemek istiyordu. Bir anlığına gözü babasının oturduğu yerde duran bıçaklara kaydı fakat daha sonra Taehyung babasının sözlerini hatırladı ve sanki bıçağa uzandığı anda görünmez eller tarafından uyarılacağını düşündü. Yapmaması gerektiği aklından çıkmıyor ve bıçağa dokunursa babasını üzeceğini düşünüyordu. Dudaklarını büzdü. Dizleri üzerinde sandalyenin üzerinde oturuyordu. Omuzları düştü ve geriye yaslandı: "Ama acıktım..." diye sızlandığında kimse onu duymuyordu.

Bir kez daha iki çubuğu dik bir şekilde ete batırdı ve ikiye ayırmaya çalıştı. Çok önemli bir iş yapıyormuş gibi kaşlarını çatmış ve dudaklarını birbirine bastırmıştı. Tüm gücünü kullanması sonucu ani hareketiyle etin parçaları yerle buluştu. Jihoon'un gözleri irileşti ve dudakları aralandı. Şaşkın şaşkın etrafına baktı. Kimse onu görmemişti. Hemen dudaklarını birbirine bastırdı ve ellerini dizlerinde birleştirdi. "Ben bir şey yapmadım." Derken masum masum boş tabağına bakıyor ve dudaklarını büzüyordu. "Kendisini düşmek istedi. Benim suçum yok."

Hiç kimse görmeden ayağa kalktı ve Jungkook babasına doğru koşmaya başladı. Bu sırada iki babasının da hararetli bir şekilde konuştuğuna dikkat etmiyordu. Birazdan birisi gelecek ve babalarına Jihoon'un etleri yere düşürdüğünü söyleyecek ve kızacak diye çok korkmuştu. Koşarak Jungkook babasının yanına ulaştığında dizlerine yapıştı ve pantolonunu minik parmakları arasına sıkıştırdı, elleri yumruk şeklini almıştı. Aşağıdan babasına baktığında nefes nefeseydi.

"Baba... Ben çok kötü bir şey yaptım." Dedi. Dudaklarını titriyordu, neredeyse ağlayacak gibiydi.

Jungkook bir anlığına ne olduğunu algılayamadı. Taehyung'un sözleri zihninde dönüp duruyor ve gerçeklik algısını kaybetmiş gibi boşluğa bakıyordu. Taehyung ise Jungkook'a göre daha soğuk kanlıydı. Gözlerindeki yaşları soğukkanlılıkla, çabucak sildi ve yüzüne yapmacık bir tebessüm kondurdu. Kalbi artık günlerce uğraşsa bile toparlayamayacağı kadar paramparça olmuştu. Buna rağmen çocuklarını her zaman öncelik tutması ve duygularını geri planda bırakması gerektiğini, Jihyo ile ilk tanıştıkları gün öğrenmişti.

Dizleri üzerine çöktü. Oğlunun kendisine bakması için parmaklarını Jihoon'un siyah, yumuşak saçları arasına daldırdı ve saç diplerini sakinleşmesi için okşadı. "Sorun ne bebeğim? Neden korktun bu kadar?"

Jihoon'un bakışları bu defa Taehyung babasına döndü. "Etlerimi yere düşürdüm!" diye sızlandı. "Baba... Yemek istedim ama çok büyüktü. Ben de çubuklarla ayırabileceğimi düşündüm ama... Etlerim yere düştü."

Taehyung tatlı tatlı güldü. Bu samimi bir tebessümdü. Küçük oğlunun masumluğu onu hayata döndürmek için yeterli olmuştu, "Sorun değil oğlum. Şimdi senin için tekrar yemek sipariş ederiz olur mu? Bunun için korkmana gerek yoktu."

"Garsonlar bana kızar sandım..."

Jungkook'un dalgın bakışları oğlunu bulduğunda tek kaşını kaldırdı. "Hiç kimse sana kızamaz."

Jihoon, Jungkook babasının sert bir tavırla söylediği cümlenin ardından gülümsedi. Babalarının onu koruyacağını biliyordu ve bu yüzden yanlarına ulaşmıştı. Taehyung babasını ikinci plana atmasının sebebi de Jungkook babasının daha kızgın bir adam olduğunu bilmesiydi. Jihoon küçük babasının çok sakin olduğunu düşünüyordu. Onun başkalarına sesini yükselttiğini bile duymamıştı.

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now