20| ''There are things Jungkook is hiding from you, Taehyung.''

1.4K 144 139
                                    


20: "There are things Jungkook is hiding from you, Taehyung."


Jungkook için gece yarısı, ıssız ve karanlık yol kenarında, arabanın içinde seks yapmaktan daha zevk veren bir şey varsa o da, kamusal alan olduğunu bildiği bu yolda, avukat olduğu ve yasaları koruduğu halde, şu an tüm yasakları ve yasaları çiğnemek için, yoğun bir istekle can atmasıydı.

Jungkook, ruhundan gelen kışkırtıcı arzulara meydan okuyamıyor, direnmeyi başaramıyordu. Bir tarafı bunu yapmasının yanlış olduğunu haykırıyordu. Yakalanmaları hem gülünç hem de korku veren bir durumdu, "Taehyung-" diyerek kesik bir nefes aldığı sırada, kucağında, dolgun kalçalarını kasıklarına sürten eşinin yüzüne bakmaya çalışıyordu fakat Taehyung'un hırçın hareketleri nefesini kesiyor ve kucağında sekmeye başlamasıyla birlikte derin derin soluyarak inlemesini bastırmayı deniyordu. 

Sesi titrerken, "Taehyung eğer yakalanırsak ve başımız belaya girerse..." diyerek tekrar konuşmaya başladı. Taehyung'un dudakları, eşinin boynunu buldu ve dudakları arasına aldığı et parçasını mırıltılar eşliğinde emmeye başladı, "Zavallı bebeklerimize ne olacak?"

Taehyung ilk anda bu cümleyi idrak edemedi. Jungkook'un boynundan soluduğu keskin ve azdırıcı etkiye sahip koku, olumlu ya da olumsuz her türlü şeyi düşünmesini engelliyordu. Dolasıyla arabanın içinde seks yaparken yakalanmalarının sonucunu da düşünmemişti. Fakat kocası konuştuğunda aniden durdu. Dişleri arasındaki et parçasını ısırmayı sürdürürken geri çekilmeye çalıştığında, Jungkook canı yandığı için sızlanıyordu:

"Ne yapıyorsun, Taehyung?" diye sordu. Taehyung tatlı tatlı gülüyor ve dişlerini, sanki kaşınıyormuş gibi birbirine bastırıyordu. Jungkook boynunu ovuştururken konuştu, "İstersen al kopar senin olsun..."

Taehyung dişlerini birbirine bastırdı ve başını ağır çekimle iki yana sallarken, Jungkook'un kalbine zarar verecek bir sevimlilikle "Brrr" sesi çıkardı.

Bu daha çok bir yavru kedinin mırlamasına benziyordu.

Jungkook, eşinin bu şirin halleri karşısında bir gün akıl sağlığını tümden kaybedebileceğini biliyordu. Taehyung istediği zaman tıpkı bir kaplan gibi kendisine pençelerini çıkarıp saldırabiliyor -ki Jungkook bir başka kadına numarasını verdiğinde bunu çok iyi anlamıştı, Taehyung adeta üzerine atlamış ve kendisine saldırmıştı, fakat bazen de tıpkı şimdi olduğuna benzer yavru kedi gibi mırlıyordu.

Jungkook başını geriye attı ve koltuğa yasladı. Jöle gibi, oturduğu yerde aşağı doğru süzüldü. Sanki bedeninin hakimiyetini kaybetmiş gibiydi, "Vücudum fazla tatlı, şeker ve şirinlik depoladığı için komaya girdi şu an..." diye sızlandı.

O anlarda, Taehyung kendisine bakarak gülümsüyordu ve bu, Jungkook'un gözünde o kadar güzel, o kadar kutsal ve o kadar çekiciydi ki, Jungkook eşinin bir Tanrı olduğuna emindi. Hiç kimse için olmasa bile Kim Taehyung, Jeon Jungkook'un tanrısıydı.

Taehyung omuzlarını kaldırıp indirdi. Ön dişlerini dudaklarına bastırdı ve çocuksu bir şımarıklıkla sağ elini sanki bir pençeymiş gibi havaya kaldırıp Jungkook'un suratına yaklaştırdı, "İstediğim zaman yavru kedi olsam da benim hırçın bir kaplan olduğumu unutmamalısın, Jeon Jungkook." Elinin tersiyle Jungkook'un yanaklarını okşadı. "Eğer bir daha, bir kadınla yakın ilişkiler içerisine girdiğini görürsem, senin henüz iyileşmemiş yüzünü bir kez de ben dağıtırım."

"Ama hayatım-"

Taehyung eşine dik dik baktı, "Ama ile başlayan hiçbir cümleyi kabul etmiyorum." 

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now