☆.𓋼𓍊 2 𓍊𓋼𓍊.☆

766 115 156
                                    

Platonik aşk, etkin olmayan bir yanardağa benzer.
-Antoine François Prévost

𓍊𓋼𓍊

Chan hyung, ona yardım etmemi istediğinde bu işin sabah dokuzdan, öğlene kadar süreceğini tahmin etmemiştim. Ama bundan şikayetçi miyim? Asla. Ondan çok fazla şey öğrenmiştim ve ikinci iş günümün bu kadar yoğun olması beni motive ediyordu.

Öğle yemeğine birkaç dakika kala yorgun bir şekilde masalarımıza oturduğumuzda Chan hyung benden övgüye bahsediyordu Changbin ile Hyunjin hyunga. Kodlama departmanına bile girebileceğimi söylediğinde istemsizce gülmüştüm. Kodlama geliştirmek de hayallerimin arasındaydı ama henüz o seviyeye geldiğimi zannetmiyorum.

Hyunjin hyung saatine baktı, "Öğle yemeği vakti beyler. Yalnız bugün yemekhanede yemesek olur mu ya? Şu hazır spagettilerden yapmışlar, hiç güzel olmuyor onlar."

Changbin hyung, "Karşıdaki restorana gidelim, Jeong In'e mesaj atsana Seungmin."

"Tamamdır hyung." Jeong In'e mesaj atarken onların arkasından ilerlemeye başladım. Ekrana bakmaya devam ettiğim sırada Jungkook hyungun odasının önünden geçerken duyduğum seslerle adımlarım yavaşlamış ve oraya bakmama engel olamamıştım. Kapı aralıkta, gördüğüm kadarıyla da içeride Anna Hanım vardı. Bağırma seslerinden kavga ettiklerini anlamıştım.

Onları dinleyerek sadece iş ahlakına değil, insan ahlakına da aykırı bir şey yaptığımın farkındaydım ama merakıma yenik düşmüştüm maalesef.

"Anna biraz sakin olmayı dener misin? Amcamın bir bildiği vardır-"

"Babamın benden daha iyi tanıyormuş gibi konuşma Jungkook. Hep böyle dedik: onun bir bildiği vardır, o en iyisini bilir... Şu halime bak şimdi! İstemediğim bir bölümü okuyorum, hem de açıktan! Okula bile gidemiyorum bu lanet şirket yüzünden. Şimdi bir de Jeju'ya gitmem gerektiğini söylüyor, benim orada ne işim var Tanrı aşkına?"

"Sadece üç günlüğüne Anna. Jacob denen herifin gerçekten bizim projemizi çalıp çalmadığını öğrenmek için. Bak durum buysa ve kanıtlayabilirsek çok büyük bir başarı yakaladık demektir! Üstümüze yapışan asılsız dedikodulardan kurtuluruz ve belki amcam buraya dönebilir."

Dediklerinden hiçbir şey anlamasam da bayağı enteresan durumların döndüğü kesindi. Ki şuna emin olmuştum; Bay Jeon Hangwoo burayı yaşlılık yüzünden bırakmamıştı.

"Sen bu tür işler için burada değil misin? Neden illa benim gitmem gerekiyor? Daha ne yapmam gerektiğini bile bilmiyorum!"

Jungkook kuzeninin omuzlarını tuttu güven verircesine, "Sen başarılı bir kadınsın, amcam da bu başarılı kadının kendini daha çok göstermesini istiyor çünkü sana güveniyor. Ben de sana güveniyorum Anna, yapabilirsin. O kadar zor olmayacak, yanında biri daha gelir ve bizimle iletişimde kalırsanız ben buradan söyleyebilirim ne yapacağınızı. Tek ihtiyacımız olan, adam Almanya'ya dönmeden önce bilgisayarını ele geçirmek."

Anna Hanım derin bir of çekerek ellerini saçlarının arasından geçirdi ve bu tarafa döndü. Hızla oradan ayrıldım, koşar adımlarla diğerlerine yetişmeye çalıştım fakat ben gördü sanırım. Yani göz göze geldik, eğer ileri derece miyop değilse beni tanır...

𓍊𓋼𓍊

Yemek boyunca sessizdim, kafam doluydu. Duyduklarımı mantığım almıyordu bir türlü. Anna Hanım aslında bilgisayar mühendisliği okumak istemiyordu, bu babasının seçimiydi. Şimdi de babasının isteği üzerine Jeju'ya gidip Jacob denen adamın bilgisayarına ulaşması gerekiyordu. Zaten istediği hayatı yaşayamayan bu kız için bir de böyle işlerle uğraşmak çok yorucu olmalıydı. O, bir sonraki adımı için savaşmıyordu. Çünkü yürüdüğü yolların sonu kendi istediği yere çıkmıyordu. Onunki boşa ama mecburi yürümekti. Düşününce ona üzülmeden edemedim. Belki de bambaşka hayalleri, hedefleri, istekleri vardı. Onu kurtarmak isterdim...

Next Step | Kim SeungminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin