☆.𓋼𓍊 3 𓍊𓋼𓍊.☆

674 142 210
                                    

Aşkın çirkini, hapishanenin güzeli olmaz.
-Benjamin Franklin

𓍊𓋼𓍊

Anna Hanım, rahat bir tavırla sözlerini söyleyip odadan çıkmış ama arkasında son derece şaşkın dört genç bırakmıştı.

Hala algılama sorunu yaşarken kendi kendime soruyordum 'neden ben?' diye. Sırf onları gizlice dinlediğim için beni seçtiğini zannetmiyorum. E daha üç günlük çalışana da güvenemeyeceğine göre... Bir ihtimal söylediklerimden dolayı beni cezalandırıyor muydu?

Chan, Changbin ve Hyunjin hyung şaşkınlıkla bana bakarken ilk konuşan Hyunjin hyung olmuştu, "Neydi şimdi bu?"

Changbin hyung masasının arkasından çıkıp bana doğru yaklaştı, "Bir dakika şimdi çok fazla soru var! Öncelikle; şu Jacob dedikoduları gerçek miydi yani, hani bizim projemizi çaldığı ile ilgili? Gerçek ise o adamın Jeju'da ne işi var? Onu da geçtim... Seungmin ne alaka?"

Chan hyunga bakarak konuşan Changbin hyungun bu sorularının cevaplarını ben de merak ediyordum açıkçası. Yani en azından benimle ilgili olan kısmını, geri kalanını biliyordum çünkü. Eğer bu bir ceza ise kendime defalarca küfretmek için, ne diye durup dinledim ki?!

Gerçekten fazla merak başa bela...

"Ben de anlamadım. Seungmin?"

Chan hyunga baktım iç sesimle konuşmayı kesip. Kafamı iki yana salladım, "Bilmiyorum ben de." aslında dün olanları onlara anlatmak gibi bir niyetim yoktu. Hyunglarım olabilirlerdi ama Anna Hanım'ın özelini bizzat yeterince deşmişken bir de başkalarına anlatamazdım.

"Buranın önünden bile geçmeyen Jeon Anna, Seungmin'in ayaklarına kadar geldi. Dünyanın sonu yaklaşıyor da biz mi fark etmiyoruz acaba?"

Hyunjin hyungun “esprisi” ile daha da gerilirken Chan hyunga birazdan geleceğimi söyleyip ofisten çıktım ve Anna Hanım'ın odasına doğru yol aldım. Tam kapısının önündeydi ki seslenmemle durdu. Yüzündeki -hiç de hoşuma gitmeyen- gülümsemesi ile kapının kulbunu bırakıp bana odaklandı.

"Anna Hanım..." nefeslerimi düzene sokmak için birkaç saniye bekledim ve derin bir nefes aldım, "Yanlış anlamayın ama neden beni seçtiğinizi merak ediyorum. Yani sonuçta uzun süredir burada çalışan ve size daha yakın olan insanlar var. Onlarla gitmeniz mantıklı olmaz mıydı?"

"Doğru. Ama onların hiçbiri Jungkook ile özel konuştuğumda durup dinlemedi."

Utanarak gözlerimi kaçırdım. Aşırı derecede mahçup hissediyorum şu an. Saygıyla eğildim, "Tekrar özür dilerim efendim." doğrulup ona baktım, "Ama yine de sırf bildiklerimden dolayı sizinle gelmem ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü Jacob meselesini herkes biliyor ama kesin doğruluğu hakkında emin değiller. Bu bir rivayet onlar için. Ben ise sadece öyle olamadığını biliyorum ve bunu birine söyleyecek de değilim."

"Beni aşan işleri yapmak zorunda olduğumdan bahsetmiştin." diyerek üzerime doğru bir adım attığında yutkundum, "Haksız sayılmazsın, mutsuzum. Bunu fark eden nadir insanlardan biri olduğun için bizzat görmeni istiyorum. Gerçekten sevmediğim bir işi yaparken başarılı olacak mıyım?"

"Olacağınıza eminim. Mutsuzluk her zaman başarısızlık getirmez. Çünkü herkesin içinde azıcık da olsa hırs vardır ve hırs en güçlü duygudur, bazen mutsuzluğu da yener."

Söylediklerimle hafifçe gülümsedi, "Edebiyatın da mühendisliğin kadar iyi, anlaşılan."

Ben bir şey söyleyemedim, o devam etti, "Jeju'da neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz, nasıl bir tutum sergilememiz gerektiğini de bilmiyoruz. Ne kadar zor olup olmadığını birlikte göreceğiz. Böylece sen de haddini aşan şeyleri bir daha merak etmezsin. Madem bir şeyler biliyorsun, o halde sonuna kadar gitmek zorundasın."

Next Step | Kim SeungminWhere stories live. Discover now