☆.𓋼𓍊 20 𓍊𓋼𓍊.☆

564 110 97
                                    

Aşkta her zaman bir çılgınlık vardır. Ama çılgınlıkta da her zaman bir mantık vardır.
-Friedrich Wilhelm Nietzsche

𓍊𓋼𓍊

Ofise bugün ikinci kahveyi getiren Hani ahjumma ile Hyunjin gözlerini devirdi.

"Ahjumma yine mi sen getirdin ya?!"

Biz sessizce gülerken Hani ahjumma kaşlarını çattı. Kahveyi Hyunjin hyungun masasına bırakırken, "Ben getirdim tabii kim getirecek? Hem sen daha yarım saat önce kahve içmedin mi? Bu kadar kafein tüketmek zararlı, bilmiyor musun?"

Changbin hyung kendini daha fazla tutamayıp kocaman bir kahkaha patlatınca biz de onunla beraber gülmüştük. Manyak Hyunjin, sözde kahve bahanesi ile Gahyeon'u görecek ama ikidir siparişi Hani ahjumma getiriyor.

"Off... Tamam ahjumma, şöyle bırak."

Hani ahjumma kahveyi masaya bırakıp çıkınca elimi uzatıp ben aldım kahveyi, "Hani ahjumma haklı, sana bir günde iki bardak kahve yeter." diyip bir yudum aldım. Hyunjin hyung umursamadı, omuz silkti, "İçebilirsin... Ben anlamıyorum niye gelmiyor bu kız?"

Chan hyung, "Oğlum belki mutfakta başka şeylerle ilgileniyordur. İlla servisi o yapacak değil ya."

"Aynen." dedim, "Daha yeni olduğu için Hani ahjumma ona kıyamamıştır."

"Hani ahjumma bi' bana kıyıyor zaten." diyen Hyunjin hyung ile tekrar güldük. Gahyeon'u tavlamak için boşa çıkan çırpınışları göz yaşartıyor...

İşime döndüm ama aklım Anna'daydı. En son iyi geceler mesajıma kalp atmıştı ama sabah günaydın mesajımı görmemişti bile. Şirkette de görmedim onu. Aryeol'e sorduğumda odasında ve çok yoğun olduğunu söylediği için rahatsız etmek istememiştim. Ama sanırım daha fazla dayanamayacağım, içimde sebepsizce bir endişe var. Zaten dün gece olanlar yüzünden aklımdan bir saniye olsun çıkmıyordu. Belki de hala utanıyordur. Gidip konuşsam iyi olacak.

Chan hyunga haber verip ofisten çıktım ve Anna'nın odasına doğru yol aldım. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde onu masasında bulmak yüzümü güldüren şey olmuştu.

"Müsait misin?"

Kafasını salladı, "Gel." diyerek laptopu kapattı. Odaya girip kapıyı kapattım ve ona ilerledim, fakat bir tuhaflık olduğunu sezmiştim. Her zamanki gibi değildi. Beni görünce ayağa kalkıp kollarıma atlayan Anna, bugün fazlasıyla durgundu. Masasının önündeki koltuklardan birine oturdum.

"İyi misin sen?"

Yutkundu, bakışları çok yorgundu ve sanki ağlamıştı. Hatta eminim ki ağlamıştı, göz altları şişmiş çünkü.

"İyiyim-"

"Bana yalan söyleme."

Lafını sertçe böldüğümde bakışlarını kaçırdı. Benden ne sakladığını bilmiyorum ama büyük bir sıkıntısını olduğunu anlayacak kadar onu tanıyorum. Bu hali hiç hoşuma gitmemişti. Gülüşünü görmek için geldiğimde ağlamaktan şişen gözlerle karşılaşmıştım.

Ayağa kalkıp ona doğru ilerledim, masasına oturup ellerini tuttum. Bana bakmamakta ısrarcıydı.

"Anna, neden böyle yapıyorsun? Dün eve gittikten sonra kötü bir şey mi oldu?"

Sessiz kaldı, iç çekti. Ellerini tek elimle tutmaya devam ederken diğer elimi çenesine götürüp başını kaldırdım. Gözlerine daha yakından bakıyordum şimdi.

"Anna, lütfen benden gizlemeye çalışma. Konuşalım, anlat hadi. Dün gece ne oldu?"

Bakışlarını yere indirip iç çekti, "Babam... Hala üzerimde hüküm kurabileceğini zannediyor. Yirmi iki yaşında bir yetişkin olduğumu kabullenmesi gerekirken eve geç gidişimin hesabını bağıra çağıra soruyor." tekrar bana baktı, "Sadece düzgün bir şekilde soramaz mıydı? O zaman ben de daha rahat cevap verirdim, zaten saklayacak bir şeyim yok ki..."

Next Step | Kim SeungminWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu