☆.𓋼𓍊 7 𓍊𓋼𓍊.☆

475 96 171
                                    

Tanrı tanığımdır ki, sende asla senden başka bir şey aramadım; senden hiçbir şey istemedim, yalnız seni istedim.
-Heloise

𓍊𓋼𓍊

Daesun Denizcilik ile yapılan toplantı sonrası lansmanın haftaya cuma günü yapılmasına karar verilmişti. Şirket önceki gibi telaşlı değildi ama tabii yine bir koşuşturma vardı ve bu sefer herkes daha dikkatliydi. En azından hain garsonları fark edecek kadar...

Soğumaya başlayan kahvemden bir yudum aldıktan sonra ekrana bakmaktan yorulan gözlerimi dinlendirmek için arkama yaslanıp bir süre bekledim. Sayılar ve harfler görmekten beynim uyumuştu artık.

Hyunjin hyung, "İyi misin Seungmin?"

"İyiyim hyung, gözlerim yoruldu biraz."

"Verileri mi analiz ediyorsun? İstersen ben halledebilirim, sen dinlen biraz."

Yaslandığım yerden çekilip tekrar bilgisayara odaklandım, "Yok hyung sağ ol, az kaldı zaten."

Ona bakmasam da gülümseyerek kafa salladığını görebiliyordum. Kaldığım yerden devam etmeye başlamıştım ki ofisin cam kapısı açılmış ve Jungkook hyungun asistanı Azul Chan içeri girmişti, "Seungmin, Bay Jeon seni çağırıyor."

Anlaşılan bugün bana dinlenmek yasaktı. Derin bir nefes alarak ayağa kalktım ve bana acıyan bakışlar atan arkadaşlarım eşliğinde odadan çıktım. Azul Chan ile birlikte ilerlemeye başladık. Jeong In bu kızın tam bir çatlak olduğunu söylemişti ama bence o kadar da kötü değildi. Tamam, bazı tuhaf hareketleri vardı ama Jeong In'in sinir olduğu kadar değil bana göre. Lansman gecesinden beri iyi anlaşıyorduk. Anna Hanım bana bağırıp gittikten sonra yanıma gelip sırtımı sıvazlayarak teselli etmeye çalışmıştı. Bence iyi bir arkadaştı ve Jeong In de zamanla bunu anlayacaktır.

"Benimle ne işi olduğunu söyledi mi?" diye sordum merakıma yenik düşerek.

"Yani... Pek hoşuna gidecek bir iş değil maalesef."

"Yapma ya! Yine mekan kontrolü falan değildir umarım?"

"Yok yok o işler tamam. Neyse, öğrenirsin şimdi."

Jungkook hyungun odasına girdiğimizde içimden dua ediyordum kötü bir şey olmaması için. Jungkook hyung başını masasındaki bilgisayardan kaldırıp bana bakmış ve arkasına yaslanarak gülümsemişti.

"Kurtarıcımız, nasılsın bakalım?"

Utanarak başımı öne eğdim, "Hyung şöyle söyleme lütfen gerçekten utanıyorum." dediğimde güldüler. Jungkook hyung Azul'a, "Şirketi kurtarıp da bundan utanç duyanını ilk defa görüyorum." dediğinde Azul da gülerek kafasını salladı.

"Her ne kadar kabul etmesen de sana ve diğerlerine bir teşekkür borcumuz var. Ve bu öyle kuru kuru olacak türden değil, bu yüzden yarın akşam hep birlikte yemeğe çıkıyoruz. Lee Felix'e de haber verdim, yani mütevaziliği bir kenara bırakıp orada olsan iyi olur."

Gelmeme gibi bir şansım var da sanki...

"Evet hyung... Ah, bu kadar mı? Gidebilir miyim?"

"Aslında seni sadece bunu haber vermek için çağırmadım. Senden bir şey isteyeceğim."

İşte korkmam gereken kısım.

"Anna lansman için elbise alışverişine gidecek. Aryeol yerine senin onunla gitmeni istiyorum."

YA YOK ARTIK!

"Hyung benim ne işim var Anna Hanım ile alışverişte? Hem de son olanlardan sonra! Yok ben yapamam, başkasını seçin lütfen."

Next Step | Kim SeungminWhere stories live. Discover now