☆.𓋼𓍊 9 𓍊𓋼𓍊.☆

550 110 179
                                    

Gerçek aşk tıpkı cinler, periler gibidir: bahsini herkes eder, ama gözüyle görmüş olan pek azdır.
-François de La Rochefoucauld

𓍊𓋼𓍊

Lansman sonrası rahatlığı vardı herkeste. Hani sınavlardan sonra öğrencilere bir iki haftalık rahatlık çöker ya, aynı onun gibi. Elbette kimse işini salmamıştı ama aman aman bir telaş içerisinde de değildiler. Biz de bu rahatlığın vermiş olduğu avantaj ile ofisten çıkıp mutfağa ulaşmış ve şirketin başarılı aşçısı Hana ahjummanın yaptığı çöreklerden yiyorduk. Biz dediğim; ben, Felix, Jeong In ve Min Ho hyung. Diğer iş kolik üçlü gelmemişti.

Min Ho hyung dünkü fiyasko dansı anlatıyordu. Yaptığımız plan hiçbir işe yaramamıştı; en azından onun için. Tabii Felix de pek keyifli değildi, Aryeol'un öfkesi devam ediyordu. Jeong In'in zaten umurunda değildi. Sonuç alan tek kişi bendim. Şey... Tabii bir sonuç beklediğimden değil, kesinlikle değil! Sadece onlara kıyasla iyi bir gece geçirmiştim. Anna Hanım ile dans etmek keyifliydi, hiç değilse bu üçü gibi kavgayla biten bir dans olmamıştı.

"Yani anlayacağız beyler, artık beni sevmiyor. Hatta belki nefret ediyor." dedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı Min Ho hyung. İç çekerek arkasına yaslanan Felix sadece bir ısırık yiyebildiği çöreğe bakıyordu, "Aynısından." dedi çöreği tabağa geri bırakırken. İştahsızlık... İşte bu kötüye işaret.

"Ya hadi Felix'i anladık, Aryeol kırgın ona. Zaten ilişkileri henüz başlamamışken Felix gitmişti. Ama siz, hyung... Siz öyle kolay kolay ayrılacak bir çift değildiniz. Hatta tüm şirket evleneceğinizi falan bekliyordu! Nasıl barışmadınız anlamıyorum."

Jeong In'e bir cevap veremedi Min Ho hyung, sadece omuz silkti. Anlattığına göre dün gece şöyle olmuştu;

"Bu ani dansın bir sebebi var mı?" Lu Yin iğneleyici bir tavırla sordu. Elbette Min Ho'nun kollarında olmak, ona yeniden bu kadar yaklaşmak hoşuna giden ve uzun zaman sonra kalbini yeniden hızlandıran bir durumdu. Fakat o kalp aynı zamanda Min Ho tarafından parçalara ayrılmıştı.

"Öylesine." diye geçiştirdi Min Ho, "Rahatsız mı oldun?"

"Hayır, neden rahatsız olayım?"

"Bilmem, belki dans etmek istediğin başkaları vardır? Ekip şefiniz falan?"

Lu Yin gözlerini devirdi, "Hiç değişmemişsin." kendini geri çekip gitmek istediğinde Min Ho buna izin vermeyerek onun belini daha sıkı kavradı, "Gitme."

"Bırak beni Min Ho. İlişkimiz bu aptal kıskançlıkların yüzünden bitmişken şimdi karşıma geçmiş hala kaldığın yerden devam ediyorsun!"

Min Ho'nun kollarını iten Lu Yin çantasını almak için masasına dönerken Min Ho arkasından koşup elinden yakaladı onu, "Lu Yin bekle! Bunu kastetmedim. Ben o heriften haz etmiyorum sadece."

"Biliyor musun, başkalarına çamur atmak yerine kendine baksan her şey daha iyi olabilirdi." elini sertçe çekip çantasını aldığı gibi oradan uzaklaştı Lu Yin. Arkasında hüsrana uğramış bir Min Ho bırakmıştı.

"Hyung kusura bakma ama sende de hata var. Hala seni sevip sevmediğini anlamak için kızı dansa kaldırıyorsun ama orada bile kıskançlık ederek eski mevzuları açıyorsun. Sana ne ya ekip şefinden falan, sen Lu Yin'e baksana." dedim direkt. Min Ho hyung Felix'e beni işaret ederek, "Bu çocuğun en çok bu huyunu seviyorum ha. Hiçbir lafını esirgemeden dan dan dan diye söylüyor yüzüne yüzüne!" bana döndü, "haklısın, ne diyeyim?"

Next Step | Kim SeungminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon