Hiç Bahar Yaşamadım

4.8K 296 28
                                    

Eczanenin kepenklerini indirip alarmı aktif ettikten sonra elindeki poşeti bırakmak üzere oto galerinin kapısına geldi. "Ömeeer" diye seslendi aralık kapıdan. Hiçbir samimiyetleri yoktu adıyla hitap etmek için; ama seslenmek için bile bey sıfatını yakıştıramadı adama.

İlk karşılaşmalarında anlamadan dinlemeden üzerine saldıran sarhoş bir kıroya saygı duymaması doğaldı.

"İşe geç kalacağım ama nelerle uğraşıyorum" diye söylendi.

Müziğin sesi öyle yüksekti ki sesini duyuramadı Ömer'e. Aralık kapıdan içeri girmekten başka çaresi yoktu.Yine hırsız diye üzeirne çullanılmamasını umdu.

İlaçları kapıya asıp gitse içerideki avel farkedene kadar çoktan çalınırlardı. İlaçlar pahalıydı mahalle ise tekinsizdi.

Sadece galerinin gerisinde cansız bir ışık görünüyordu, girişteki iki yana sıralanmış ikinci el araçların arasından ilerledi. "Ömer" diye seslenmeyi de ihmal etmiyordu ama müzik karşısında çaresiz kalmıştı ses telleri.

Güz gülleri gibiyim
Hiç bahar yaşamadım
Ya sevmeyi bilmedim yıllarca
Ya sevince geç kaldım

"Şu adamı birisi kulaklarımızın refahı içi sevdiğine kovuştursun artık amk" diye isyan ediyordu bir yandan da.

Ofise girdiğinde içeride masasında az çeşitten oluşan basit bir rakı sofrası kurmuş, bakışlarından çoktan sarhoş olduğu anlaşılan Ömer'i buldu.

"Ne yapıyorsun lan sen burda" diye yerinde doğruldu Ömer.

"Seslendim duymadın, müzik zevkin ve topluma saygın sağolsun" dedi sakin kalmaya çalışarak

"Saygısız mı diyosun sen bana?"Tekrar yerinden kalkmaya çalıştı öfkeyle.

"Kafan çalışıyo bravo" dedi adamı kızdırması tehlikeli ama keyifliydi kabul etmeliydi

"Yumruğum da iyi çalışır ki az kalsın onu da tadacaktın hatırlatırım; ama şansını kaybetmiş sayılmazsın merak etme."

"Zorbalığınla övünmeni kınamak isterdim ama işe gitmem lazım."

"Al şu ilaçları" diyerek torbayı uzattı.

"Ne bunlar?" dedi Ömer anlamaz şekilde bakarak

"Zehra Hanım'ın ilaçları"

"Annem almamış mı? Hay Allah yedeği var mıydı acaba? Ben götüreyim en iyisi eve" diye yerinden kalktı. Fakat baş dönmesiyle savrularak koltuklardan birinde buldu kendini. Gülümsedi "Gidemem ki çok sarhoşum"

"Ne kadar içtin ki?" Diye sordu Çağdaş.Ona neydi ama duramamıştı işte.

"Ordaki şişe var ya dedi masadaki boş 70lik rakıyı işaret ederek, doluydu 1 saat önce"

"Bu kadar içilir mi ya hasta mısın nesin?"

"Doğru konuş" ciddileşmişti yine

"Konuşmuyorum gel konuştur" Tehditlerinden bunalmıştı, yargıya yansımayacak küçük bir dövüşten zarar gelmezdi aslında diye düşündü. Sınırları çok zorlamıştı bu Ömer denen ayı.

"Konuştururum ama yerini tam bulamıyorum yerini söyle"

Durumun saçmalığına layık bir kahkaha attı Çağdaş. "Ne oldu çift mi görüyorsun?"

"Yumruğun yarısı boşa gider diye vurmıcam sana"

"Sağol abi büyüksün" dedi. Çağdaşın ciddiye alma kriterlerinden çok uzaktaydı artık Ömerin bu hali.

"Haluk Amcayı özledim ben, sen niye geldin ki mahalleye."

İç çekti sarışın "Eşeğin sikinden dolayı geldim"

"Ayılınca dövcem seni düzgün konuşmadığın için, unutturma bak"

"Ulan sen ayık geziyor musun ki?" Çağdaş gülmeden edemiyordu artık.

"Ulan falan yakışıyo mu hiç sana" dedi. alayla bakıyordu Ömer çocuğa

"Neden yakışmasın" kaşlarını çatarak sordu Çağdaş.

"Sen üstünsün ya bizden,bu varoşa layık değilsin" dedi kıvrık dudaklarıyla

"Demedim öyle bir şey"

"Bakışlarından belli,bokmuşum gibi bakıyosun"

"Ya sabır. Ömer, beni tokatladın boğazımı sıktın nasıl bakayım sana?"

"İstemeden oldu o" dedi masum görünmüştü yine gözüne, yeşil gözlerindeki çocuksu bakışlarla.

"Özür dilemedin"

"Çok kibirli bakıyosun bana,dilemem"
"Cihat'a benziyosun bi de"

"İyi ihtiyacım var sanki özürüne" Cihat kim diye sormamıştı cevabına tenezzül etmeyecekti

"Bak bu da kibir" dedi sarışının yüzüne bakarak.

"Ömer benim gerçekten gitmem lazım iyi misin birini arayayım mı?"

"İlaçları götürmem lazım "

"Arkadaşın falan yok mu aileni ararayım ya da?"

"Var Hakan var,Erdi var, Ciha.. o yok gitti Cihat."

"Nereye gitti?" Merak duygusu bir zaaftı. Nasıl olsa hatırlamayacak bir adama sorabilirdi sanki.

"Evlendi gitti mahalleden"

İyi bari kurtulmuş diye düşündü Çağdaş.

"Şimdi telefonunu ver bana Hakan'a ya da Erdi'ye haber vereyim?"

"Hakana haber ver. Cihata verme evli o. Hakan İlaçları götürsün"

"Tamam Hakan'a söylerim götürür"

"Ben sarhoşum o götürsün" derken sızıp uyuyakaldı çift kişilik deri koltukta.

Adamın sabah korkunç bir boyun ağrısı çekeceğini memnuniyetle farketti Çağdaş. Kendi boynundaki morluklar yeni iyileşiyordu. Hayvan gibi sıkmıştı boğazını. Karma bazen boyun ağrıtırdı işte böyle.

Birkaç çalıştan sonra "Söyle Ömerim" diye neşeli bir ses geldi telefonun ucundan

"Hakan Bey ben eczacı Çağdaş Soydan

"Hayırdır bir şey mi oldu Ömere"

"Bürosunda şu an, iyi ama çok sarhoş. Uyuyakaldı ve sizden bir şey istiyormuş"

" Neymiş?"

"Zehra Hanımın ilaçları eczanede kalmış da onları evine ulaştırmanızı istiyor"

" Haa tamam Çağdaş kardeş ben geliyorum hemen orda bekle

"Ben işe gidecekt..." cümlesini tamamlayamadan telefon kapanmıştı

Ömerin bakıcısı olarak bulmuştu kendini birden bire. Koltukta uyurken çok zararsız görünüyordu adam iri cüssesine rağmen.






Acının İlacı (BxB)Where stories live. Discover now