2

23.6K 857 33
                                    

Odamdan çıkmayalı ne kadar oldu bilmiyordum. Evde biri var mı yok mu onu da bilmiyordum. Sabahtan baş sağlığına uğrayan birkaç komşu olmuştu. Onları gönderdikten sonra kendimi odama kapatıp uzun bir süre uyumaya çalışmıştım. 

Annem öldüğü için elbette bir burukluğum vardı. Ancak hayatım boyunca annemi toplasam bir yıl bile görmemiştim. Annem gezerdi. Çok fazla gezerdi. Bazen bir sevgilisi olur ve onun peşine takılır, bazen başına iş açar ve ortadan kaybolur, bazen sadece gider ve hiç bir şey söylemez, bazen ise iş için seyahat ederdi. Ses sanatçısıydı annem. Yani kendine öyle demeyi severdi. Barlarda, pavyonlarda, gazinolarda şarkılarını söyler, yer, içer parasını alır ve bu döngüyü sürdürürdü. Çok nadir eve uğrardı. O da dedeme bana baktığı için parasını verir ve ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi tekrar yok olurdu. Dedem de karışmıyordu bu düzene. Bana baktığı için çok mutlu değildi elbette. Ancak zamanı gelince parasını alması ve benim ev işlerini üstlenmem işine geldiği için sesini de çıkarmazdı. 

18 yaşındaydım ben. Bu yaşıma kadar nasıl geldiğim ise bir meçhuldü. Gece... Anne ve babasının sevilmeyen, istenmeyen kızı. Kaza sonucu doğmuş kişiydim. Öyle demişti annem. "Baban olacak o it beni kandırdı! Yoksa hayatta bu genç yaşımda bir piç doğurmazdım. Sen doğar doğmaz attı seni kucağıma, kayboldu ortadan it herif. Sen de bana kaldın."

Bu sözleri işittiğimde sadece 12 yaşındaydım. Anneme babamı hiç sormamıştım. Bir keresinde dedeme sorduğumu hatırlıyorum. O da bana sert çıkışınca bu konuyu bir daha açmamak üzere kaldırıp atmıştım. Aman ne yapacaktım sanki babamı? Bu yaşıma kadar tek gelmemiş miydim? 

Uyumaya çalıştığım onca saat yatakta debelenip durdum. Boşa çabaydı. Kapının ardından sesler duyduğumda dedemin geldiğini anladım ve yatağımdan kalkıp odamdan çıktım. 

"Hoş geldin, dede. Aç mısın?"

Yaşlılıktan bükülmüş belini tuta tuta beni duymazdan gelip kendini koltuğa attı. Ses çıkarmadım. Gözlerini kapatıp derin bir iç çekti ve konuştu.

"Ne yapacağız şimdi?"

Ne mi yapacaktık? Annem hayatımızda hiç bir zaman yoktu ki zaten. Onun gidişi bizi hiç bir zaman etkilemezdi. Şu an olduğu gibi.

"Ne demek istiyorsun? Yaşamaya devam edeceğiz tabiki." 

Dalga geçer gibi güldü. "Yaşayacakmışız!" diyerek homurdanışını duyabiliyordum.

Ne değişmişti anlayamıyordum? 

Aniden sert bakışlarını takınıp bana döndü ve sesini yükselterek konuşmaya başladı.

"Hangi parayla yaşayacağız hanım efendi? Bunu hiç düşündün mü? Ben bu emekli maaşıyla anca kendi karnımı doyuruyorum. Bu evin su faturası, elektrik faturası hep benim paramdan gidiyor. Tabii, senin için hava hoş! Ekmek elden, su gölden!" 

Sustum. Ne diyebilirdim ki? Annem bana bakması için ödeme yapıyordu dedeme biliyordum ama verdiği para da öyle hayat kurtaran bir para değildi sonuçta. Üç beş kuruş bir şeyin lafını mı yiyordum şu anda? 

Ben susmaya devam ederken o konuştu.

"Babanı aradım." 

Ne?! 

Ne yapmıştı?! 

Tanıyor muydu babamı  bunca zaman?

Neden bana hiç söylememişti? 

Şaşkınlığımdan küçük dilimi yutacaktım. Nefesim anlık olarak kesilmişti. Tek bir kelime dökülmemişti dudaklarımdan. Dökülememişti. 

Dedem devam etti.

"Annenin öldüğünü ve artık sana bakamayacağımı söyledim. Ne dedi biliyor musun? Bu konu beyefendiyi alakadar etmiyormuşmuş." Sinirle güldü ve devam etti. "O bile istemiyor seni. Yine kaldın başıma." 

Neden kırılmıştı ki kalbim? Hayır dedeme değildi bu kırgınlık. Alışmıştım onun bu söylemlerine. Zaten günde en az bir defa duyuyordum. Ama babam... Ne beklemiştim ki? Bebekken beni bırakan adam şimdi mi bırakmayacaktı? Bu konunun üzerinde durmamalıydım. Hayır durmamalıydım.

Boğazımı temizledim, çatallı çıkan sesimle konuşabildim.

"Gitmemi mi istiyorsun yani?"

"Daha ne kadar belli edebilirim?"

Ağlamıyordum. Ağlamazdım. Güçlü durmak değildi bu. Artık bunlara karşı ağlayacak hissiyatım bile kalmamıştı. Hızlıca düşünmeye başladım.

Ne gidecek ne de kalacak başka bir yerim yoktu. Kalıcı olarak değil geçici olarak bile kalabileceğim tek bir arkadaşım, akrabam bile yoktu. Kendime ev tutsam? Gündelik çalıştığım işlerden ancak kendi ihtiyaçlarıma yetecek kadar kazanıyordum. Öyle bir gücüm yoktu. Hemen sordum.

"Ben çalışıp öderim sana parayı. Tamam belki annem kadar bir miktar olmaz ama elime geçen paradan senin payını veririm. Olmaz mı?" 

Yine dalga geçer gibi güldü. 

"Payımı verecekmiş! Ne kazanıyorsun da ne vereceksin bana?" 

Bir anda sesimi yükselttim. Endişem ve korkum gittikçe artmaya başlamıştı.

"Beni öylece sokağa atamazsın!"

Ters bakışlarını üzerimden çekmeden kalktı ayağa.

"Lan sen kime bağırıyorsun orospunun kızı! Hangi cesaretle!"

Elini kaldırmıştı ki çalan kapı zili imdadıma yetişmişti diyebilirim. Ben korkudan ellerim titrerken koşar adımla gittim kapıyı açmaya. 

Hızla açmıştım kapıyı ancak karşımdakini tanımıyordum. Komşulardan biri miydi acaba? Belki de dedemin bir ahbabı? 

"Buyurun? Kime bakmıştınız?"

Adam gözlerini dikmiş bana bakarken arkamdan dedemin şaşkın sesini duydum.

"Harun?"

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiWhere stories live. Discover now