17

13.5K 682 37
                                    

Hatice Hanım ile resmen tanışmam üzerinden üç gün geçmişti. Olayın şokunu hala üzerimden atamamıştım. O gece ağlayarak Atlas'ın kollarında uyuyakalmıştım. Sabah ise yatağımda uyanmıştım. Atlas da ben de o günden sonra sanki olanlar hiç yaşanmamış gibi davranmaya anlaşmışız gibi normal rutinimizde ilerlemiştik. Daha rahattı benim için böylesi. Ancak tek bir şeyi sormuştum Atlas'a. Harun Bey Hatice Hanım'a ne anlatmıştı? Hatice Hanım ne kadarını biliyordu bu olanların?

Atlas ilk başta anlatıp anlatmamak konusunda tereddütte kalsa da ısrarlarımla birlikte anlatmaya başlamıştı. Üzülmüştüm. Biliyordum Harun Bey'in kendi vicdanını benimle ilgilenerek rahatlattığını. Ama yine de bunları buymak beni üzmüştü. Resmen Hatice Hanıma karşı beni istemiyor tavırlarıyla anlatmış ama bana karşı iyi baba olma yalanları söylemişti. Hatice Hanım da ben de kandırılmıştık Harun Bey tarafından. Olan da Atlasa olmuştu. Hem annesi ile hem de babası ile arası bozulmuştu benim yüzümden. Çok mahcuptum. Fazlasıyla.

Olanları Atlas'tan dinledikten sonra ondan defalarca kez özür dilemiştim. Sonrasında ise azar yemiştim Atlas'tan. "Senin ne suçun var" nidaları atmıştı bir süre ve o konuşmadan sonra biz bu konuyu daha da açmamıştık.

İş çıkışıma az kalmıştı. Telefonumun titrediğini duyup ıslak ellerimi önlüğüme kuruladım. Atlas mesaj atmıştı.

"Ne zaman çıkarsın, abim?"

Bugün oldukça yoğundu. İşimin de hemen biteceğini hiç zannetmiyordum.

"Bugün geç kalacak gibiyim."

"Çıkışta bana haber ver. Seni almaya gelirim."

"Yok ben kendim hallederim. Gelme sen."

"Aklım sende kalır, inat etme de çıkışta haber ver."

"Gerçekten gerek yok. Otobüse binip geleceğim zaten. Ama eve geldiğimde biraz çikolatalı kek olsa çok güzel olurdu."

"Tamam öyle olsun ama sen yine de çıkınca bana mesaj at aklım sende kalmasın. Kek de mutfakta senin için hazır olacak."

"Tamamdır. Teşekkür ederim :)"

"Teşekkürümü sen gelince alırım :)"

Telefonumu cebime geri koyup işime kaldığım yerden devam ettim. Bugün peş peşe iki doğum günü kutlaması yapılmıştı ve bu kutlamalardan biri hala sürmekteydi. Tek umudum bir an önce bu kalabalık grubun dağılması ve eve gidip kekime kavuşmaktı.

Regl dönemim çok yaklaşmıştı. Her regl dönemimde olduğu gibi canım yine kek ve kurabiye çekiyordu. Off bir de yanında süt olsa ne güzel giderdi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde sonunda işim bitmişti. Günlük paramı alıp hızlı adımlarla durağa gittim. Otobüs gelene kadar sağa sola temkinli bakışlar atıyordum. Gece vakti sokakta olmak, hele ki gece vakti sokakta tek başıma olmak beni hep ürkütüyordu. Oysa ki geceleri yürüyüş yapmayı çok severdim. Sessiz, sakin, serin ve dingin olurdu. Ama korkum daha ağır basıyordu ve ben yürüyüş bile yapamıyordum.

Otobüs geldiğinde hızla kendimi içeri attım ve boş bir koltuğa çöktüm. Zaten kalabalık değildi. Bir çift ve yaşlı bir amca dışında kimse yoktu.

Otobüse bindiğime dair Atlas'a mesaj attım ve yol boyunca biraz dinlenmeye çalıştım. Ellerim su ve sabun görmekten artık iflas bayrağını çekmiş durumdaydılar. Belim ve ayaklarım ise sürekli ayakta durduğum için ağrımaya başlamıştı. Bu iş bana pek de iyi gelmiyordu. Lakin yapacak başka bir şey de yoktu. Ne başka bir iş bulacak kadar boş zamanım vardı ne de elimden gelen, yapabileceğim başka bir iş.

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin