13

14.3K 732 23
                                    

Yoğun bir iş gününün ardından günlük paramı alıp Atlas'ın evine gitmek için işten çıktım. Aklımda hala orada kalamayacağımı söyleyen bir taraf vardı. Gün boyunca da bunu düşünmeye devam etmiştim. Sonrasında da benim de içimi bir nebze olsun rahatlatacak bir fikir gelmişti aklıma. Atlas'tan oda kiralamak. Elbette verecek pek param yoktu ama en azından az bir miktar dahi olsa bu iyiliğinin karşılığını ödemek istiyordum. Gidince evde onu bulacak mıydım bilmiyordum ama bu konuyu onu görür görmez onunla da konuşacaktım. 

Atlasın evi bir apartman dairesiydi. İkinci katta ve küçük bir balkonu olan bir daireydi. Kesinlikle şirin ve mütevazı bir evdi diyebilirdim. Apartmanın önüne geldiğimde içeriye girmeden önce kafamı kaldırıp eve baktım. Işıklar açıktı. Sanırım Atlas evdeydi. Bu duruma ister istemez bir tık gerilirken birazcık da heyecanlanmıştım. Ama sakin adımlarımı koruyarak apartmana girdim.

Dairenin kapısını anahtarla açarak eve girdim. Ben adımımı atar atmaz Atlas kapı sesini duymuş olmalı ki hızlı adımlarla ve yüzündeki kocaman gülümsemesi ile beni karşılamaya geldi. Bu çocuk bana karşı ne zaman nazik bir harekette bulunsa istemsizce utanıyordum. Anında yanaklarımın kızardığını hissetmiş ve Atlas ile olan göz temasımı kesmiştim.

Ben ayakkabılarımı çıkartırken Atlas neşeli sesi ile konuşmayı başlattı.

"Hoş geldin. Aç mısın? Bir şeyler yedin mi? Ben de makarna yapıyordum. Bana eşlik edersin öyle değil mi?" 

Peş peşe gelen sorularına istemsizce gülümsedim ve montumu çıkartırken konuştum.

"Hoş buldum. Aslında biraz açım. Hem sizi gördüğüm iyi oldu. Biraz konuşmak istiyordum." 

"Konuşalım ,abicim. Hadi montunu as da içeriye gel, ben de makarna koyayım tabaklara." 

Abicim? O neşeyle içeriye giderken ben yalnızca arkasından mırıldanabildim.

"Bana öyle seslenme."

Montumu asıp ellerimi yıkadım ve içeride yemek için beni bekleyen Atlas'ın yanına oturdum. Evde bir yemek masası yoktu. Ortada kısa bir orta sehpa duruyordu. Atlas'ın benim için doldurduğu makarnayı elime aldım.

"Domates soslu seviyorsundur umarım."

Usulca kafamı sallayıp onayladım. "Seviyorum. Elinize sağlık." 

O samimi gülümsemesini tekrardan kondurdu yüzüne. 

"Afiyet olsun. Bakalım beğenecek misin."

Makarnadan bir çatal alıp ağzıma attım. Atlas beni dikkatle izliyordu. Pekala, bu biraz rahatsız ediciydi. Ancak makarnası cidden güzel olmuştu. Hafif bir acılığı vardı. Ben acı severdim. 

"Çok güzel olmuş. Cidden."

"Beğenmene çok sevindim." 

Bir süre sessizce makarnamızı yedik. Konuyu ben açtım.

"Atlas Bey, ben bir şey düşündüm."

Atlas bana bakmadan konuştu.

"Düşündüğün şey başka bir yerde kalmaksa eğer, üzgünüm ama pek ilgimi çeken bir konu değil."

"Yok. Burada kalmaktan başka bir çarem olmadığını anladım. "

Kafasını usulca sallayıp "güzel" diye mırıldandı.

"Ama diyorum ki... Şey gibi mi yapsak.. Ben sizden oda kiralıyormuşum gibi."

Bir süre yemek yemeyi bırakıp tepkisini izledim. O da duraksadı. Kaşları çatıldı. Dediğimi sindirdi. Usulca bana döndü. 

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiWhere stories live. Discover now