9

15.5K 702 20
                                    

"İyiyim Atlas Bey. Daha az önce babanız ile de konuştum zaten. Her şey yolunda. Bunu her gün soracak mısınız?"

"Tabiki de soracağım. Hem sanki ben aramasam senin arayacağın var da!"

Sitem dolu sesine gülümsedim.

"Atlas Bey, sanki kırk yıllık arkadaşım gibi konuşuyorsunuz."

"Arkadaşın değilim belki ama abinim. Sormak ve merak etmek hakkım."

Yüzüm düştü bir anda ciddileştim.

"Kapatıyorum Atlas Bey. İyi günler." ve cevap beklemeden kapattım telefonu.

Her gece yatmadan, önce Harun Bey ardından Atlas peş peşe arayıp beni yokluyorlardı. Tamam bazen bunlar hoşuma gitmiyor değildi. Ah bir de şu 'ben senin babanım', 'ben senin abinim' muhabbetleri olmasa... Gerçekten bir aile olduğumuzu falan zannedip pembe beyaz yalanlarında yaşıyorlardı sanırım. Herkes Polyanna olmuş!

Koltuğa uzanıp kendimi uykuya bırakmak üzereydim artık. Kapının çalmasını hiç ama hiç beklemiyordum. Kimdi ki gelen bu saatte? Atlas Bey? Harun Bey? Başka kim gelirdi ki bu saatte. Kalbim ağzımda kapıya ilerledim. 

Kapı var gücüyle çalmaya devam etti. Titrek sesimle kapıyı açmadan sordum.

"Kim O?"

Kalın bir erkek sesi duyuldu.

"Sen Resul'ün kızı mısın?"

"Torunuyum. Siz kimsiniz?"

"Dedenin borç aldığı Altan ben. Aç kapıyı. Diyeceklerim var."

Borç? Altan? Dedem? Ne borcu gece gece? 

"Şimdi konuşmayalım. Sabah gelin lütfen."

"Senin keyfine göre mi hareket edeceğiz. Aç kapıyı! Bağırtma beni gece gece."

Kapıyı kırar mıydı? Ya kırarsa? Ne yapmalıyım? Telefonum nerede? Polisi arasam? Ben düşünürken kapının yumruklanması ile yerimden sıçradım. Kapının ardındaki adam kapıyı açmam için bir kere daha bağırdığında titrek ellerimle kapıyı açtım. Ben kapıyı biraz aralamıştım ki adam  kapıyı itip içeriye adımını attı. Ben ise hemen kendimi adamdan uzağa çekip tetikte beklemeye başladım. 

İri yarı bir adamdı bu. İstese boynumu kırması saniyelerini alırdı. Titrememe mani olamıyordum. Ellerim, bacaklarım, dizlerim ve sesim bile titriyordu. 

"Ne konuşacaksınız benimle?"

"Annen nerede senin?"

"Öldü."

Adam duraksadı. Kaşları daha da çatıldı. 

"Dedenin başka akrabası var mı? Bu evde kimle kalıyorsun?"

Neden soruyordu? Ne için soruyordu? Ne cevap vermeliydim?

"Neden soruyorsunuz? Bir sorun mu var?"

"Başka akrabası var mı yok mu?!"

"Yok."

Durdu düşündü. Ardından elini bana uzattı. Refleksle geri çekildim. Ancak beklediğim gibi amacı bana ulaşmak değildi. Bana uzattığı elinde kağıtlar duruyordu. Titrek elimle kağıtları uzanıp aldım. Ben incelemeye başlarken Altan denen adam konuşmaya başladı. 

"Bak velet. Lafı fazla uzatmaya hiç niyetim yok. Bu ev artık benim. Dedenin bana fazlasıyla yüklü miktarda borcu var. Anlaşmamız ise borçlarını ödeyemediği taktirde elinde olan tek mal varlığı olan bu eve sahip olmam. Gel gör ki deden borçlarının bir kuruşunu dahi ödeyemeden geberdi gitti. Söyle bakalım borcu sen mi ödersin yoksa yarın sabah erkenden bu evden çıkıp gider misin?"

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin