18

12.8K 675 10
                                    

Saatler günleri, günler haftaları kovalamıştı bile. Barkın ile tanışmamız üzerinden neredeyse üç hafta kadar geçmişti. Bu süre içerisinde Hatice Hanım bir gece baskını daha yapmış ve evde durumların nasıl olduğuna bakıp sorun çıkarmadan geri dönmüştü. Harun Beyden artık hiç haber almıyordum. Bu benim için iyiydi. Onu tekrar görmek isteyeceğimi zannetmiyordum. 

Bu üç haftalık süre içerisinde ise Barkın'ı birkaç sefer daha görmüştüm. Bir keresinde Atlas ile birlikte beni işten almışlardı ve birlikte bizim eve geçip yemek yemiştik. İki sefer ise işten eve geldiğimde onları masa başında kağıtların arasında sıkışmış bir şekilde bulmuştum.

Anladığım kadarıyla zaman zaman böyle dönemlerden geçiyorlardı. Avukat olmak zor işti. Konuştuklarından çoğunlukla hiç bir şey anlamıyordum ama onları ciddi ciddi bir şeyler üzerinde tartışırken ve düşünürken izlemek hoşuma gidiyordu. Yanlarında durmama izin veriyorlardı. Ben de sessizce işleri bitene kadar onları izliyordum. Onlara çok özeniyordum. Keşke liseden sonra benimde okuma şansım olmuş olsaydı diye düşünüyordum çoğu zaman. Ancak sonrasında liseyi bile zor şartlarda okumuş olduğum gerçeği yüzüme çarpıyordu. 

Yine böyle bir gündeydik. Onlar yine masa başında işlerini toparlıyorlardı ben ise işten dönmüş ve bizim için yemek hazırlıyordum. Neredeyse her şey hazır sayılırdı. Son olarak sotenin altını kapatıp ellerimi havluya sildim. Arkamdan gelen sesle oraya döndüm.

"Çok güzel şeyler kokuyor. Acıktım valla."

Suyunu içen Barkına gülümsedim ve elimdeki havluyu yerine asarken konuştum.

"Her şey hazır. Ne zaman isterseniz masayı kurabilirim."

"İşimiz bitti sayılır. Artık toparlıyoruz. Bekle birlikte kuralım masayı. Zaten yeterince yoruldun bizim için."  

"Olur mu canım! Ne olacak sanki? Yemek yaptım altı üstü. Sizin yorgunluğunuzun yanında nedir ki? "

Peşine ekledim. Bir sır verir gibi fısıldıyordum.

"Sahi ne anlıyorsunuz konuştuklarınızdan? O kadar dinledim sizi hiç bir şey anlamadım. Bir zaman sonra algılarım kapandı. Çok zor valla işiniz." 

Bu tepkime güldü Barkın. Hem de kocaman. Benim ise onu güldürebildiğim için yüzümde sırıtış oluşmuştu. Gereksizce bir mutlu olmuştum.

Sonra o da sır verir gibi eğilip bana yaklaştı ve fısıldayarak konuştu.

"Aramızda kalsın ben de anlamıyorum bazen. Diyorum kendi kendime 'biz ne yapıyoruz şu an'. Sonra hiç çaktırmadan bütün işi Atlas'ın üzerine bırakıyorum. Sır ama bak! Aramızda."

Bu sefer ben güldüm ve gülerken ekledim. 

"Ya dalga geçme benimle!"

Biz gülüşmeye devam ederken sitem dolu sesi ile Atlas girdi ortama.

"Muhabbetiniz bol olsun gençler. Hayırdır?"

Atlas'a tatlı tatlı bakmaya çalıştım. Bir de bu sorunum vardı işte. Atlas beni Barkın'dan feci kıskanıyordu. Asla tahammülü yoktu ikimizi yan yana görmeye. Kısık sesle konuştum.

"Yemek hazır. Acıktın mı?"

"Bu Barkın gitsin sonra yiyelim." dedi huysuz huysuz. 

Ona gözlerimi büyüterek baktım.

"Atlas! Ne kadar ayıp!"

Kendimi bir an çocuğunu azarlayan bir anne gibi hissetmiştim ama umursamadım. Atlas huysuzluğuna devam etti.

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiWhere stories live. Discover now