23

13K 688 22
                                    

Sabah erkenden kalkmış ve Atlas ile birlikte kahvaltı yapıp hazırlanmıştım. Atlas bugün özel gün takımlarından birini giymişti. Sanırım haftalardır çalıştıkları iş için artık son noktayı koyacaklardı. Bu siyah takımın ona çok yakıştığını söyleyebilirdim. 

Bunun yanında bir de tatlı heyecanı ve gerginliği vardı. Bana fark ettirmemeye çalışsa da zaman zaman ellerinin birbirine dolanmasından ya da hızlı konuşup arada desibelini yükseltmesinden bunu anlayabiliyordum. Bu halleri cidden çok tatlıydı.

Bugün benim de Atlas ile hazırlanmamı gerektirecek durum ise şuydu: hayvan bakıcılığı işi. Barkın, bahsettiği iş için arkadaşı ile görüşmüş ve bugün de hem görüşmek hem de neler yapacağımı öğrenmek için çağırılmıştım. Atlas ise beni yolunun üzerinde olduğu için verilen adrese bırakmayı teklif etmişti. Ben de gergindim. Ancak gerginliğim Atlas'ınkinin yanında bir hiçti. 

Kapıdan çıkmak üzereyken evrak çantasını kontrol edişini ve üzerine çeki düzen verişini izledim. Kıyamazdım. Bu panik hallerini daha önce hiç görmemiştim ve gözüme çok tatlı, çok sempatik görünmüştü. Onu izlerken sırıttığımı fark etmemiştim bile. Bir anda gözleri bana dönmüş ve hafifçe kaşları çatılmıştı.

"Neden gülüyorsun Gece'm? Ceket mi kötü durmuş? Saçımda mı sıkıntı yoksa?"

Daha çok güldüm ve içimdeki isteği bastıramadan gidip ona sıkıca sarıldım. Bir an bocalasa da sarılışıma karşılık verdi. Sarılmaya devam ederken konuştum.

"Harika görünüyorsun Atlas. Cidden çok kusursuzsun." 

Yüzünde beliren sırıtışı görmesem de tahmin edebiliyordum. Ses tonu da bu tahminimi destekler nitelikteydi.

"Ne sandın? Abin bir numara." 

Kafamı salladım.

"Biliyorum. Abim cidden en iyisi." 

Ondan ayrıldığımda ışıldayan gözlerine bakıp konuşmamı sürdürdüm.

"O yüzden biraz sakin ol. Bu iş her neyse eğer onun da en iyisini yalnızca sen yaparsın. Sana güvenim sonsuz." 

Yüzüme bakakalırken birkaç saniyenin sonunda beni kendine yeniden çekti ve öncekinden daha sıkı sarıldı.

"Abin sana ölsün. Abin sana kurban olsun." Yanağıma en seslisinden ve en sıkısından bir öpücük bırakırken gülerek kendimi kollarından kurtarmaya çalıştım.

"Atlas hadi gitmemiz gerekiyor artık, geç kalacağız!"

Sonunda evden çıkıp kapıyı kapattığımızda Atlas, ona çok yakışan huysuzlanmalarını yapmaya devam ediyordu.

"Atlas kim kızım? Abi var bundan sonra, Atlas yok."

Gülerek gözlerimi devirdim. Bu sırada merdivenlerden inmeye başlamıştık.

"Aynen abicim, aynen." 

Bu söylemimle yine bana yanaşmaya çalıştıkça ben kaçtım. Sabah sabah hiç bu kadar çok gülüp eğlendiğimi hatırlamıyordum. Arabaya varana kadar bu şakalaşmalarımız devam etti.

O sürücü koltuğuna geçerken ben de yolcu koltuğuna binmek için kapıyı açmıştım ki karşı kaldırımdan bir ses yükseldi.

"Gece! Bir saniye bekler misin?"

Ben bana seslenenin Emre olduğunu kavradığım sırada Emre hızlı adımlarla yanıma gelmiş ve yine kocaman gülümsemişti. Bu sırada arkamdan duyulan kapı sesi ile de Atlas'ın arabadan indiğini görmesem de anlamıştım.

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiWhere stories live. Discover now