12

14.7K 724 26
                                    

Savaşı kaybetmiştim. Şu anda evde tek başıma uyumaya çalışıyordum. Bilmediğim yabancı bir evde tek başımaydım. Çıkıp gidebilirdim. Ama içimden bir ses hem Atlas'a kıyamıyor hem de gerçekten seçme şansım olmadığını bana hatırlatıyordu. Cidden neyime güveniyordum ki? Çıkıp gitsem sanki gidecek bir yerim vardı. 

Atlas ve Harun Bey'in yoğun ısrarları üzerine tamam demiştim. Ancak bunun üzerine çok konuşamamıştık. Çünkü onların eve dönmesi gerekiyordu. Evet onların bir ailesi vardı, onları merak eden bir aile.

Atlas gitmeden son bir kez yalvaran sözcüklerle evde kalmamı söylemiş ve yarın sabah ilk iş olarak beni görmeye geleceğini belirterek evden çıkmıştı. Şey bir de... Kapıdan çıkmadan bana tekrar sarılıp saçlarımdan öpmesi de vardı. Ama bunu her hatırladığımda içimde oluşan tuhaf karıncalanma beni salak ettiği için hatırlamamayı tercih ediyordum. 

Ev iki oda bir salondan oluşuyordu. Cidden küçük bir evdi ve sıcak bir havası vardı. Amerikan mutfağı ve yüksek camlı salonu ile cidden hayallerimdeki evlere benziyor bile diyebilirdim. Sakin, huzurlu, sıcak bir ev. 

Atlas'ın odasında kalacaktım bugün. Koltukta yatacağımı söylemiştim ama ısrarla beni odasına sokmuş ve 'bana yeni bir yatak alana kadar' onun yatağında yatmamı söylemişti. Baya baya bu eve yerleşiyordum sanırım. Ve benim için masraf yapmayı planlıyordu. Çok utanıyordum.

Onlar gidince biraz evi incelemiş ve oturduğum yerleri kirletmemek için üstümü değiştirmiştim. Evi daha fazla dağıtmamak adına tüm eşyalarımı göze batmayan ve ayak altı olmayan bir köşeye koyup yatağa girdim. Burası tamamen Atlas kokuyordu. Bu koku ise beni gerçekten sakinleştiriyordu. Atlas hayatıma girdiği andan itibaren gözümde cidden kurtarıcı rolündeydi. Ona bu kadar güvenmiş olmam canımı sıkıyordu. 

O kadar yorulmuştum ki, o gece daha fazla bir şey düşünemeden günün stresini vücudumdan uzaklaştırarak uzun zaman sonra rahatlıkla uyudum. 

...............................................

"Baba, bu durumu artık annemden saklayamayız. Onun da her şeyi bilmeye hakkı var."

Harun Bey dertli bir iç çekip yüzünü sertçe sıvazladı.

"Haklısın. Haklısın ama kolay mı olacak sanıyorsun? Annen o kızı bir daha görürse, bırak görmeyi varlığını bile duyarsa nasıl bir felaket çıkar biliyor musun sen? Hele bir de bizim onunla görüştüğümüzü duyarsa... Bizi sonsuza kadar siler."

Atlas'ın kaşları çatılmıştı. Babası Gece'ye 'o kız' mı demişti az önce. Her neyse şu an konu bu değildi.

"Annem kötü biri değil."

"Tabiki değil. Maalesef anneni bu duruma ben getirdim oğlum. Lale'den sonra..." 

Atlas o an daha fazla bir şey duymak istemedi. Hala babasının zamanında annesini göz göre göre aldattığına inanası gelmiyordu ve bu konuda çok, çok kızgındı. Annesini aldatan babasına kızgındı. Lale denen o kadına kızgındı. Küçük bir bebeğe düşman olan annesine bile kızgındı o an. Ve kendine. Kendine daha çok kızgındı. Bir de akıllıyım diye geçinirdi. Nasıl olur da hiç bir şey bilmezdi bu yaşına kadar. Nasıl bilsindi? Evde hiç bir şey olmamış gibi yaşamaya devam etmişlerdi. 

Bu denklemde yalnızca tek bir kişiye kızamıyordu. Gece.. Küçük kız kardeşi... Onun hiç bir suçu yoktu ama neden tüm cezayı o çekiyordu? 

Soğuk ifadesi yüzündeki yerini korurken konuştu Atlas. Bu sırada arabayı park ediyordu.

"Annemle konuşma işini ben hallederim. Sen konuşursan onu daha da sinirlendirirsin."

BİR BAŞIMA: Bir Aile MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin