6. bölüm "Hata"

155 92 8
                                    

Neden herkes kendi yaralarının sarılmasını isteyip başkasınınkini kanatmak için uğraşıyordu.? Ne zaman bir insanın yarasını sarmayı kendimize hatırlattıysak o zaman yaralarımızı ilk kanatan onlar oluyordu ben bunu anladığım gün insanların yaralarını doktorluk işi dışında sarmayı bıraktım...
"Sarma zaten insan oğlu nankördür" dedi Atlas. "Sen çok yara sarmışsın sanırım." Derin bi nefes çekti içine. "Yani haketmeyenlerin yarasını sardım diyebilirim" haketmeyenlerin kimler olduğunu ve neden haketmediklerini ne kadar sormak istesemde sormadım. Atlas hesabı isteyince kalkmaya hazırlandım. Hesabı ödeyince çıktık artık eve gidip uyumak istiyordum çünkü gerçekten yorulmuştum Ceren beni uyarmıştı evet ama suikastçılar bildiğim kadarıyla birisi tarafından tutuluyordu. Beni tutan birisi olduğunu düşünmüyordum bu yüzden kendi can güvenliğim konusunda çokta tedirgin değildim. Cesaretim küçüklüğümden bu yana hep boyunu aşmıştı. Ve bu durum hoşuma gidiyordu. Arabada eve yaklaşmıştık 1 sokak sonra varmış olacaktık ve trafik lambasının yeşile yanmasını bekliyorduk. Yol boyunca konuşmamıştık ama, sessizliği bozanın ben olacağımı düşünmüyormuş gibi bana bakmıştı. "Kuyumcuyum demiştin şuan senin işinin başında olman gerekmiyormu?" Diye bir soru yönelttim."dükkanda eleman var bugünlük gitmesem birşey olmazdı." Eğer gerçekten bir suikastçıysa bunu ek iş olarak yapıyordu. "Gözlerin diyorum... babanınki gibi tıpkı." Ne yani konu neden benim gözlerime gelmişti? "Evet babama benziyorum." Derin bir nefes verdi. "Çok güzeller aynı... gökyüzü gibi..." ne yani gözlerimimi beğenmişti? Bencede gözlerim çok güzeldi yani bende beğeniyordum. "Seninkide öyle mavi denize benziyor." Sırıtmasını durduramadı. "Deniz gökyüzüne hayran" burda iltifatmı etmişti yani gözlerime hayran olduğunu mu söylemişti? "Gözlerimemi hayran kaldın?" Yeşil ışık çoktan yanmış hatta evin önüne gelmiştik. "Sadece gözlerine olsa neyse" dedi çok kısık sanki kendi kendine söylüyormuş bir ses tonuyla. Şaşkınlığımı hala yaşıyor olmalıyımki elini gözümün önünde sağa sola sallayarak "ordamısın" demişti kendimi geçtiğimi görmüş olmalıydı. "H-ha evet, evet burdayım neyse çok yoruldum ben görüşürüz eve gideyim ben." Dediğim gibi bakmadan çıkacaktımki bileğimi tutmasıyla geri içeri çekti beni. "Çok gizemli bir kızsın ama ben bu gizemi çözmem için daha sık görüşmeliyiz bence" deyip sırıttı "Yüzünü birdaha görmek isteyeceğimi sanmıyorum kahve için teşekkürler tekrar." Deyip kolumu ondan kurtardığım gibi evin yolunu tuttum. Anahtarımla kapıyı açtığım an kapıda Cerenin olduğunu gördüm. "Asya sen kafayımı yedin ben sana o çocuk tehlikeli diyorum sen gitmişsin onunla hastaneye telefonuna ulaşılmıyor kapatmışsın bide gerçek anlamda kafayı yemişsin galiba!" Senin o tehlikeli çocuk dediğin şahısla kahve içtiğimi öğrensen sanırım o zaman kafayı yiyecek kişi sen olacaksın canım kardeşim. "Ceren bi sakin ol ilk önce ve suikastçılar tak diye insan öldürmüyor. Birisinin tutması gerekiyor beni tutacak kişide olmadığına göre sorun yok. Normal hastalarımla nasıl ilgileniyorsam aynı şekilde bir hasta olarak ilgilendim onunla." Ceren bir bana bide dışarıya bakmıştı. "Öylemi? maşallah evinede bırakmış ben seni alayım diyorum aldırmıyorsun taksi çağırman bile daha güvenliydi! Benden birşeyler saklaman gerçekten doğru bişeymi Asya!" Abla demek yerine Asya diyor. Ne zaman bana tamamen abla der acaba? "Bana sesini yükseltme düzgün konuş bu sadece bir uyarım Ceren!" Alaylı bir şekilde güldü. "Uyarın olmasaydı napacaktın çok sevgili ablacığım mesela vuracakmıydın bana?" Yumruk olan elime bakıyordu ama ben ona vurmak için değil, ne zaman çok sinirlensem elim yumruk olurdu. Küçükken hep krizler geçirirdim sinirlenince bide kalp hastalığım olduğu için. Ama tedavi olup kalp ameliyatına girmiştim. Artık bir krizle karşılaşmıyordum çünkü krize neden olan kalp benden alınmıştı. Kimin kalbini taşıdığımı hiçbirzaman merak etmemiştim. Sanırım etmeyecektimde. "Sana asla vurmam Ceren birdaha bunu bana söyleme" bugün bu eve geleli 3. Ayımdı ama ilk kez bu evde mutsuz hissettiğim gündü çünkü kardeşim ona vuracağımı düşünüyordu ve ben öyle birşey asla yapmazdım. Babamın yukarı kattan aşağıya indiğini gördüm. "Kızlarım noluyor burada? Sesiniz evi yankılatıyor." Ceren gözleri dolmuş bir şekilde bana baktı ve babamın indiği merdivenlerden birşey söylemeden yukarı çıktı. Bizim Cerenle odalarımız yan yana ve üst kattaydı alt katta salon ve mutfak vardı. Aylin abla evde değildi sabah veterinere gideceğini söylemişti. Aylin abla veterinerdi ve kendi dükkanı vardı. Ben kedileri çok sevdiğim için babam Ceren ve ben kedi almaya gitmiştik. Beyaz bir van kedisi almıştım. Bir gözü mavi bir gözü yeşil çok tatlı bir yavru kediydi ama adına henüz karar vermemiştim. Cereninde bir kedisi vardı simsiyah ve yeşil gözleri olan yavru bi kediydi onunkinin adı zeytindi. Gözleri yeşil zeytine tüyleri ise siyah zeytine benziyordu. Çok tatlı bir kediydi. Babam yanıma geldiğinde karşımda durdu. "Ona vuracağımı düşündü." Diye bir cevap verdim. "Neden ne konuşuyordunuz?" Diye bir soru yöneltti babam. "Hiç önemli birşey değil baba şimdi izninle yukarı çıkıp uyuyup dinlenmek istiyorum." Babam onaylar gözlerle bana bakınca odama çıktım. Kedim odamda uyuyordu uyandırmak istemediğim için sadece bakmakla yetindim. O an telefonumun titreşim sesi geldiğini fark ettim. Ve WhatsApp'a girdim. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti.
057........:Yarın annem sizi yemeğe çağıracakmış sende gelmeyi unutma Gökyüzü... bu Atlas olmalıydı çünkü babam sandığım adamda bana gökyüzü gözlüm derdi fakat o öldüğüne göre tek seçenek Atlastı.
Sen: Benim gelmemi neden istiyorsun bay deniz göz ;) diye mesajını cevapladım.
Ve numarasını kaydettim. Ama o benim numaramı nereden bulmuştu onu bilmiyordum...
Bay Deniz Göz : Sen gelmezsen tadı olmaz... yediğim yemek boğazımda kalır mazallah... dalgamı geçiyordu bu aptal benimle?
Sen: Kalsın o zaman çünkü gelmiyorum .d benimle dalga geçmek nasılmış bir görsün bakalım.
Bay Deniz Göz: tamam tamam gökyüzü... ciddiyim gel sensiz olmaz (: ha illa gelmem diyorsan kaçırırım ama yinede getiririm o yemeğe seni (:
Bu beni tehdit mi etti şimdi?
Sen: Yok gerek yok gelirim çuvala falan koymaya çalışırsın şimdi sen beni çuvalda patates gibi taşınmak istemiyorum. Yani kim isterki çuvalda taşınmayı kaçırıcam falan diyor yaparmı yapar mazallah.
Bay Deniz Göz : İyi fikirmiş aslındada neyse kabul ettin artık gerek kalmadı. Yarın görüşürüz o zaman Gökyüzü gözlü'm... (: *m ne alakaydı?
Sen: nereden senin gökyüzü gözlü'(n) oluyorum pardon? Ve numaramı nereden buldun? Bu adam harbi manyak
Bay Deniz Göz: Ayıp ediyorsun benim bulamayacağım veya yapamayacağım şeymi var? Ve Her zaman benim gökyüzü gözlü(m)dün. (:
Yo değilim demek isterdim ama neyse uzatmayacağım.
Sen: neyse ne görüşürüz. Ceren bu mesajları görse heralde beni tahtalı köye yollar canım kardeşim.
Bay Deniz Göz: Görüşürüz gökyüzü gözlü'm (: uzatmadım ve telefonu kapattım. Yatağıma yattığım gibi uykuya dalmıştım ve akşam olmuştu. Aylin abla kapıyı tıklatıp gel sesimi duyunca gelmişti. "Tatlım akşam yemeğine tanıştığınız arkadaşım sibel gile gideceğiz haberin olsun hazırlansan iyi edersin." Tamam anlamında başımı salladım. Ceren bana hala küsmüydü neden odadan çıkmıyordu? Siyah parlak dizlerimin üstünde bir elbise giymiştim. Saçımı salık bırakıp kulağıma halka küpelerimi takmıştım. Kırmızı bir ruj ve mavi gözlerimi ortaya çıkartan bir Eyeliner çekmiştim. Ve gloss maskara ile makyajıda tamamlamıştım. Cerenin odasına gitmiş, kapıyı çalmama rağmen cevap alamamıştım. İçeri girdiğimde Cerenin uyuduğunu görmüştüm. Yanına gittim ve ağlamaktan şişmiş gözlerine baktım. İçi yanınca içim yanıyordu. Neydi bu kardeş sevgisimi? Yoksa merhametmi? Çokmu üstüne gitmiştim?... alnına ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Ve uyandığında uykulu ve ağlamaktan şişmiş gözlerle bana bakıyordu. "Abla?" Dediğinde ona sarıldım. "Özür dilerim kardeşim." Geri çekildiğinde bana sevgi dolu gözlerle bakıyordu. "Önemli değil, biyeremi gidiyorsun çok güzel olmuşsun yani hep güzelsin ama hazırlanmış gibisin." Evet anlamında başımı salladım. "Sibel hanım gile akşam yemeğine gideceğiz." Şaşkın gözlerle bana bakmıştı. "Bu nereden çıktı ya ben şimdi nasıl gideceğim bu şekilde ne giyeceğim onu bile bilmiyorum." Gülümsedim ve yanağından bir makas aldım. "Ben seni hazırlayacağım merak etme hadi kalk güzelim." Derin bir nefes verdi, ve kalktı. Dolabındaki lila rengi bir spor t-shirt ve altına bol bir kot siyah pantolon seçmiştim. Benim tarzım hep spor şeylerdi ama aksine bugün bir elbise tercih etmiştim. Ceren daha şık şeyleri severdi ama onuda spor giydirmek istemiştim. Beni kırmadı ve giyindi. Üstünde çok güzel durmuştu. Ceren 1.65 boyunda fiziği çok güzel bir kızdı çünkü benim kardeşim. Doğuştan kızıl saçları asla bir boya görmemiş, yeşil gözleri lens olmadığı halde lens gibi görünen gözleri parlıyordu resmen. Ben ise onun tersi mavi gözlü 1.67 boyunda simsiyah saçlara sahip bir kızdım. "Abla sence ben artık spor tarz haline mi getirsem kendimi?" Kıkırdamadan duramadım. Gerçekten çok güzel durmuştu. Siyah zincirli birleşik 3'lü kolye seçmiştim. Ceren onuda takınca ayrı bir hava katmıştı. Saçlarını dün geceden ördüğü için hiç açmamıştı. Saçlarını açtım ve dalgalı saçlarına baktım. Kızıl saçları ve spor tarz. Dünyadaki en güzel kadın annem. Kız ise kardeşimdi. Hazırdık babam bizi kapıda beklediğini söylemişti. Elbisemin altına beyaz topuklu ayakkabı Cerene ise Nike Air Force ayakkabı seçmiştim. Ayakkabılarımı giyerken bir taraftan'da cerene halka küpeleri takıyordum. Parfüm sıktık ve koşar adımlarla arabaya gitmiştik. Telefonum titreştiğinde bakmamak için çok direndim. Ama başaramadım. Atlastan mesaj gelmişti.
Bay Deniz Göz: Naber gökyüzü?
Sen: iyi sen?
Bay Deniz Göz: Gelebilirseniz bir an önce, daha iyi olacağımdan şüphen olmasın.
Sen:Geliyoruz şimdi.
Bay Deniz Göz: Tamam bekliyorum (z)
Sonunda gelmiştik, ve kapıyı çaldığımızda çalışan kapıyı açmıştı. Yemekler herşey hazırdı. Ufak bir hoşgeldiniz merasiminden sonra masaya geçmiştik yemekleri yerken hep Sibel hanımın işlerinden konuşulmuştu. Sonunda yemekleride yedik ve salonda oturuyorduk Ceren yanımda iki büklüm oturuyor rahat edemiyordu. Bunun sebebi neydi bende bilmiyordum. Atlas tam karşımda oturuyordu. Toprak Cerenin karşısında yerini almıştı. Atlas siyah arkası baskılı t-shirt ve siyah eşofman altı giymiş, Toprak beyaz t-shirt ve bol paça kot pantalon giymişti. Sade ve şıklardı. Sibel hanımın sohbetlerini sevdiğim söylenemezdi, bu yüzden sıkıntıdan dalıp gittiğim doğruydu. Elimdeki telefonum titreşti açtığımda karşımda oturan Atlas bana mesaj atmıştı.
Bay Deniz Göz: sıkıldın sanırım istersen gel odama çıkalım kitaplarımı falan gösteririm ne dersin?
Kitap bi bahanemiydi acaba?
Sen: olur.
Cerene Atlasın odasına çıktığım konusunda mesaj yazıp korkutucu bir şekilde bakmalarından kurtulup yukarı çıkmıştık. Odası normal genç odası sade ama güzeldi.
"Beğendinmi?" Evet anlamında başımı salladım. Odasında piyano vardı ve küçüklükten annem çalmamı istediği için kursa göndermişti. Yani çalmak istesem gayet güzel çalabileceğimi düşünüyordum, ama arasından baya yıllar geçmişti o yüzden unutmuş olma ihtimalim'de vardı. "Çalmayı biliyormusun?" Biliyordum ama unutmuşta olabilirdim. "Yani evet 5 yaşındayken annem beni kursa yazdırmıştı." O zamanlar anneme söylenirdim. Yaşıtlarım oyun oynayıp film izlerken ben piyano, gitar dans eğitimleri alıyordum. Nereden bilebilirdimki 7 yaşında annemi ve babam sandığım adamı kaybedebileceğimi? O zamanlarda gelecekte annemi kaybedebileceğimi bilseydim o dans kurslarında ağlayıp "öğrenmeyeceğim işte ya oyun oynayacağım ben" demezdim... "güzel, çalarmısın peki şimdi?" Unuttummu unutmadımmı merak ettiğim için çalmaya çalışmak istiyordum. Bence hiç fena olmazdı. "Peki, ne çalmamı istersin?" Gülmesiyle gamzesi ortaya çıkmıştı. "Bilmem çal işte bişeyler ben sana daha gitar çaldıracağım" gitarıdamı vardı? "Gitar çalabildiğimi biliyorsundur umarım." Gözlerini kıstı. "Sence oradan salak gibimi gözüküyorum? Tabiki biliyorum." Şaşırmış gibi ona baktım. "Lafın gelişi biliyormusun demek istemiştim... Nereden biliyorsun?" Kahkaha atmasıyla sinirlerim bozulmuş ama yinede yüzüne bakmayı bırakmamıştım. "Odandaki gitarı göremeyecek kadar kör değilim." Odamamı girmişti? "Odama ne ara girdin?" Yüzünü ovaladı ve derin bir nefes verdi. "Gökyüzü sakin, lavabo senin odanın yanındaydı bende kapı açık olunca gördüm yani" Cerenin ve benim odamda ve babam gilin odasında lavabo vardı. Tek ortak lavabo benim odamın yanındakiydi ve misafirler oraya girdiği için görmüştü. Birkaç tane ingilizce melodi çalmıştım. Unutmamışım... Atlas alkışladı ve elime gitarı tutuşturdu. "madem gitarıda biliyorsun birşeyler çalarmısın?" Tamam anlamında başımı salladım. "Ne çalayım?" Sırıttı ve yine sinirlerim bozuldu. " Kali Uchis moonlight" nasıl yani bu benim en sevdiğim şarkıydı? Bunu biliyor olamazdı değilmi? "Benim en sevdiğim şarkıyı nereden biliyorsun?" Tesadüf olamazdı herhalde. "Hep onu dinliyorsun geçen hastaneye giderken gördüm seni. Kulağında kulaklıkla o şarkıyı dinlerken bi taraftanda söylüyordun. Sesin çok büyüleyici..." gülümsedim ama şaşkınlığımı yansıtmadım. "Tamam o zaman büyüleyici sesimle şarkı söyleyeyim sana." Kıkırdadım ve oda gülmesini durduramadı. "Söyle bakalım huzur dolsun içimize" cesaret almak ister gibi yüzüne baktım ve cesareti kendimde bulunca çalıp söylemeye başladım...
" I just wanna get high with my lover"
"Veo una muňeca cuando miro en el espejo"
"Kiss,kiss looking dolly , I think I may go out tonight"
"I just wanna ride, get high in the moonlight."
"I just wanna get higth with my lover"
"Veo una muňeca cuando miro en el espejo."
"Kiss, kiss looking dolly, I think I may go out tonight."
"I just wanna ride, get high in the moonlight."
"Forget the small talk"
"The surface level ain't much that I care for."
"Putting on my lip gloss"
"I saw you stare from my peripheral, yeah."
"Baby, it's been a hell of a day."
"But I know a place we can escape."
"Find out how it feels to let go of everything, be free, when you're here with me "
"I just wanna get high with my lover "
"Veo una muñeca cuando miro en el espejo "
"Kiss, kiss looking dolly, I think I may go out tonight "
"I just wanna ride, get high in the moonlight. "
"I just wanna get high with my lover "
"Veo una muñeca cuando miro en el espejo."
"Kiss, kiss looking dolly, I think I may go out tonight."
"I just wanna ride, get high in the moonlight."... şarkıyı söylemeye devam ederken bana hayranlıkla bakıyordu. Ve bitirmiştim. "Bir sesine hayran olmadığım kalsaydı keşke..." başka hangi özelliğime hayrandı? Beklemediğim bir anda karşımda oturan yerini yanıma oturarak değiştirdiğinde ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım... "sana birşey sorabilirmiyim?" Merakla "sor" diye cevapladım. "Bende herhangi bir tanıdıklık veya geçmişte herhangi bir iz seziyormusun?" Şaşkın gözlerle ona baktım. "Daha 1 hafta önce tanıştığım biriyle ne gibi bir geçmiş veya tanıdıklık seziyor olabilirim?" Sonuçta Aylin ablanın arkadaşının oğluydu, daha 1 hafta önce tanışmıştık ve hastanede kontrol yapmıştım. Söylemek istediği birşey vardı ama söyleyemiyordu. Bunu çok net mimiklerinden anlayabiliyordum. "Gerçekleri duymak istermisin?" Dediğinde aklımdan sadece 1 hafta önce tanıştığım birinin benim hakkımda ne gerçeği söyleyeceğiydi. Gözleri biraz dolmuştu ama yüz ifadesi hiç değişmedi. "1 hafta önce tanıştığım biri benim hakkımda ne gibi bir gerçek söyleyebilir?" Dedim merakla "Çok şey Asya. 1 hafta önce tanıştığın biri senin bilmediğin birşeyi bile sana söyleyebilir..." Anlamıyordum. Ne diyeceğimi bilemeyerek "geçmişimle senin ne bağlantın olabilir?" Dalıp gitmiş dolan gözlerini saklamaya çalışıyordu. "Geçmişinin her karesinde benim izlerim var Asya... Biliyorum bu ne saçmalıyor diyebilirsin ama benim canım harbiden yanıyor." Gözlerimi gözlerine çevirdim, ama dolan gözlerini bu sefer gözlerime bakarken gizlemedi. "Peki sen şifreli konuşuyorsan bende aynı şekilde cevap vereyim. Geçmişimin her karesinde varsın diyelim niye diye sormuyorum. Geçmişimin her karesinde olmaktan pişmanlık duydunmu?" Bu şifreyi nasıl çözeceğini merak ediyordum. "Asla... Ben asla seni ne pişmanlık nede hata olarak görmedim..." anlatacaktı ne demek istediğini anlatacaktı ama kendini hazırlamak için şifreli konuşmalar yapıyordu. Bende aynı şekilde karşılık veriyordum. "Hatalar bize bazen gerçekleri gösterir, hata olduğunu düşündüğümüz herhangi bişey aslında en doğrusudur. Ama biz bunu anlamak istemeyiz. 1 olan yaratıcımız bize hayır olan hiçbirşeyi elimizden almaz. Şer olup hayır olarak gördüklerimiz ve şer olduğunu kabullenmememiz bunun doğru olduğu anlamına gelmez." Gözlerimiz kenetliydi ve daha fazla dayanamayarak gözlerinden 1 damla yaş aktı. Ama yüzünde hala üzüntü veya mutluluk'a dair bir duygu kırıntısı yoktu. Duygularını çok güzel saklıyordu. Gözündeki yaşı kendi ellimle silmek istediğim için elimi yaklaştırdım, ancak cesaret edemeyerek elimi yumruk yapıp yan tarafıma bıraktım. İlk kez bir erkeğin ağladığını görüyordum sanırım. Ve bunun benimle bir alakası olduğunu ima ediyordu. Hala çok merak etsemde şuan sormadım. Çünkü zaten birazdan kendini toparlayınca anlatacağını bildiğim için, sesimi çıkartmadım. Gözlerimiz hala kenetliydi. Neydi bu yaptığımız hatalar neden bazı hata olarak düşündüğümüz şeyler aslında bizim iyiliğimiz için olduğu ortaya çıktığı halde kabullenmemekte ısrarcı olup zorlamıyorduk? Bizim için hayırlısı o olmasaydı zaten Allah bize bunu yaşatmazdı. Hayırlı bir iş olarak düşündüğün şey olmuyorsa bırakmalıydık çünkü bizim için doğru olan oydu. Yanlış yola saptığımızda yaratıcımız bize doğru yolu gösteriyordu. Ama unuttuğumuz tek şey hatalardan korkmamamız gerektiğidir...




























Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Emeklerimi boşa çıkartmadığınız için teşekkür ederim.

Dm. Açık diğer bölümle ilgili istediğiniz bir konu olursa yazmaktan çekinmeyin lütfeeennn...

Dm'de "Yarabandı" bölümünde bazılarınız kriz geçirmişsiniz anlıyorum. Umarım bu bölümde geçirmezsiniz. Kafanızı toplayıp stresten birazda olsa arınmanızı sağlayabiliyorsam ne mutlu bana diğer bölümde görüşmek üzere... :))✨

Diğer bölümde sizce neler olacak? Tahminlerinizi yazabilirsinizz :))

RİTİM🔥🍀 (DEVAM EDİYOR)Where stories live. Discover now