9. bölüm "Ay Işığı"

83 59 23
                                    

Hiçbir zaman, bana yapamazsın diyenlere kulak asmadım. Hiçbir zaman sen başaramazsın diyenlere üzülüp başarımı düşürmedim. Hiçbir zaman sen mi başaracaksın? Diyenlere doğru benden daha iyi insanlar var demedim. Hep Yaparım. Başaracağım. Evet ben başaracağım. Hep bu sözleri söyledim. Kendini düşük veya ezik olarak görmemeliydi insan. Benden daha iyileri var diye düşünmemeliydi. Kendinden iyisinin olmadığını benimserse insan, o zaman başarının kapıları ona açılırdı. Başarı hiçbir zaman tesadüf değildir. Çalışıp emek verip, yapabileceğine başarabileceğine inanırsa insan, o zaman başarının kapısının anahtarı ona verilmiş olurdu. Hemen bir başarısızlıkta yenilip pes etmemeliydi insan. Tekrar tekrar denemeli kendine güvenmeliydi. Pes etmek asla bir çözüm değildi. Birşey de pes ederse insan, o zaman zorluklar peş peşe gelip seni boğmak isteyebilirdi. Bu yüzden asla vazgeçmemeli pes etmemeliydik. Hayallerimizin peşinden gidip her ne zorluk olursa olsun, onu yenmek için mücadele edip kendimize inanmalıydık...
Dün Atlas evine gitmiş, bende sıcak bir duş alıp uyumuştum. Bugün yağmur yağdığı için, beyaz bir kazak ve bol siyah kot pantolon, üstüne siyah deri ceket giymiştim. Atlas mesaj atmıştı. Mesaj da kuzeninin düğünü olduğunu ve benimde gelmemi istediğini belirtmişti. Zaten bugün hastaneden izin günüm olduğu için, gitmemde bir sakınca yoktu. Ama düğün olduğu için, bu kombinin uygun olmadığını düşünerek siyah bir diz üstü elbise ayakkabı olarak siyah topuklu ayakkabı giymiştim. Üstüme üşümemek için uzun beyaz bir hırka giymiştim. Hafif ve bana yakışan bir makyajla hazırlanmam bitmişti. Atlas beni almaya geleceğini söylediği için arabamı çalıştırmamıştım. Siyah saçlarımı salmış olmak güzel hissettiriyordu. Aşağıda Ceren oturmuş bilgisayarıyla ilgilenirken, beni görünce ayağa kalkmıştı. Düğüne gideceğimi biliyordu. "Asya? Bu kadar güzel olmak yasal değil." Demesiyle kıkırdadım. "Kimin ablasıyım?" Oda gülmesini durduramamıştı. Telefonuna ardı ardına mesajlar geliyordu. "Kiminle konuşuyorsun?" Dediğimde gözlerini kaçırdı. "Biriyle değil." Ters ters baktım. "Doğruyu söylermisin Ceren? Seni yargılayacak değilim." Derin bir nefes verdi. "Şu hani Atlas abinin kardeşi varya Toprak diye bir çocuk." Başımı salladım. Devam etmesini beklerken. "Yani kafa dengi iyi çocuk. " En son o çocuğu bizim evde görmüştüm. Atlas'ın 3 kardeşi vardı. Kız kardeşiyle hararetli bir tanışma yaşamıştık. "Ne olursa olsun, seni mutlu edecekse karışmam. Ama eğer mutsuz olacağın bir davranış içerisine girerse, o zaman korksun benden." Elleriyle oynayıp, gözünü kaçırmasından neler hissettiği anlaşılıyordu. "Yok yok o üzecek birisi değil. Yani dedim ya kafa dengi. Hem birşeyde yok zaten arkadaşız sadece." Kesin öyledir dercesine baktığımda konuyu değiştirmişti. "Atlas abimi gelecek seni almaya." Onaylar şekilde başımı salladım. "Aylin abla ile babam nerede?" Telefonunu arada kontrol ediyordu. "Onların evlilik yıl dönümleri bugün yemeğe gittiler." Zil çalmıştı Cerene ben bakarım. Dedikten sonra kapıya yöneldim. Atlas tam karşımda dikiliyordu. Gayet özenli ütülenmiş takım elbise giymişti. Saçları yağmurdan ıslanmış ama çok güzel bir görünüm kazandırmıştı. "Hoş geldin" buz mavisi gözlerini buz mavisi gözlerime kenetledi. "Hoş buldum." Gözleri siyah saçlarım da gezindi. "Çıkalım mı?" Diye sorduğumda saçlarım da dalıp giden aklı yerine gelmişti. "Çıkalım" Arkama dönüp bizi izleyen Ceren'e çıktığımızı söyleyerek çıktım. Arabasının ön koltuğuna geçince içeriye parfümünün kokusunun sindiğini anlamıştım. Kokusu huzur vericiydi. Arabanın aynasını açarak rujumu tazeledim. Açık tonlu kırmızı bir rujdu. "Güzelliğin insanın aklını alıyor." Dediğinde ruju tutan elim durdu. Ona döndüğümde buz mavileriyle karşılaştım. Tebessüm etmemek için ne kadar kendimi zorlasam da başarılı olamamıştım. "Sen hep gül olurmu? Sana gülmek çok yakışıyor." Tekrar ona döndüm. "Ne bu iltifatlar? Gerçekçi olsa keşke." Derin bir nefes verdi.
"Söylediklerimin hepsi harfi harfine gerçek Asya." Dediğinde donup kalmıştım. Sonunda düğün yerine gelmiştik. Arabadan aynı anda indik. Hırkamı arabada bırakarak yürümeye başladığımda, tam kapıdan içeri girecekken kolumdan birisi yakalamıştı. Atlas kolumu tutarken şaşkınca kolumu tutan eline baktım. Ellerini aşağıya doğru indirerek, elimi tuttuğunda gözlerine bu sefer gözlerimi kenetleyen ben olmuştum. "Böyle mi gireceğiz içeri?" Dediğimde sırıttı. "Hoşuna gitti sanırım." Dediğinde elimi elinden kurtarmaya çalıştım. "Ne münasebet?" Elimi bırakmayınca uğraşmadım. Birlikte içeri adımladık. İçeri girdiğimiz an tüm gözler üzerimize çevrilmişti. Sibel hanım kapının önünde insanları karşılarken geldiğimizi görünce yüzünde güller açmıştı. Çok geçmeden ellerimize bakıp bana göz kırpmıştı. Help "Hoşgeldiniz" dediğinde doğal görünmesini istediğim bir tebessüm yerleştirdim dudaklarıma. Biz niye el eleyiz? "Sizin aranızda bir şey mi var?" Dedi Sibel hanım gülümseyerek. Yok "Yok efendim." Dedim. Kadının gözlerine bakarak. "Hımm arkadaşça el ele tutuşuyorsunuz o zaman." Deyip ima yapınca Atlas sırıttı. Eline tırnaklarımı gömüp çekmesini istedim ama çekmedi. "Yok siz yanlış anladınız." Ellerimize bakarak, "Anladım ben anladım." Deyip göz kırptı. Sonra yanımızdan uzaklaştı. "Atlas seni şu düğün mekanının dibine gömerim. Annen sevgili olduğumuzu sanıyor."
"Sansın zaten" dediğinde ağzım açık baktım yüzüne. "Ne niye yani biz sevgiliyiz de benim mi haberim yok?" Sırıtışı devam ederken, yanağıma bir öpücük kondurdu. "Sende alıştın iyice ya" derin bir nefes verdi. "Hoşuna gitmediğini söyleyebilirmisin?" Tebessümüme engel olamadım. Uzandım ve bende onun yanağına küçük bir buse kondurdum. "Sen de bunun hoşuna gittiğini söyleyebilirsin o zaman." Elimi hafif sıktı. "Hoşuma gidiyor. Seninle ilgili herşey hoşuma gidiyor." Herşey. Efsun yanımıza gelmiş. Yanında ise bir kız vardı. Kız ellerimizi görünce gözleri kocaman açıldı. Ve öldürücü bakışlarını bana çevirdi. "Atlas? Kim bu kız?"
"Seni ilgilendirmez Alev." Efsun'un birbirini seviyorlar dediği kız bu olsa gerekti. Kız yanıma geldi ve sahte ama gerçekçi duran bir tebessümle "Selam, ben Alev Uslu." Umarım uslu bir kızsındır. Bende sahte ama gerçekçi duran bir tebessüm yerleştirdim dudaklarıma. "Asya Korkmaz."
"Memnun oldum." Uzattığı elini sıktım.
"Bende öyle." Efsun devreye girmişti.
"Abicim sen neden kızların yanında duruyorsun? Gitsene biz kız kıza takılalım Asyayla. Hem daha iyi tanışmış oluruz." Atlas kardeşine baktı sonra o buz mavisi gözlerini bana çevirdi. "Yok Efsun. Biz bu gece Asyayla birlikte oturup konuşacağız. Başka zaman tanışırsınız." İstemediğimi gördüğü için yaptığını biliyordum. Alev denen kız araya girdi. "Siz çıkıyormusunuz?" Atlas "Henüz değil." Dediğinde hemen Alev tekrar araya girdi. "Eee o zaman neden el elesiniz? Bıraksanıza ellerinizi insanlar yanlış anlayacak. Sanki sevgili yada birbirinizi seviyormuşsunuz gibi davranmayın." Atlas Aleve ters ters bakmakla yetindi. "Alev insanlar bizi ilgilendirmiyor. Bizde insanların özel hayatlarıyla ilgilenmiyoruz. Lütfen saçmalamazsan sevinirim." Atlasın kardeşi Alevle Atlasın birbirlerini sevdiklerini söylemişti. Seven insan böyle davranmazdı. Sanırım Atlas sevmiyordu. Ama Alev için aynısını söyleyemezdim. "Neyse niye ayakta dikiliyoruz? Gel şuraya oturalım." Atlasın bana söylediklerinden sonra Alev ölümcül bakışlarını yine bana çevirmişti. Turuncunun tonlarında kızıl saçları, yeşil gözleri olan bir kızdı. Üstüne kırmızı diz kapağının üstünde bir elbise giymiş, abartılı bir makyaj yapmıştı. Atlasla masaya geçtiğimiz de garson pasta servisi yapmıştı. Ellerimi yıkamam gerektiğini düşündüğüm için "Atlas, ben lavaboya gidip geliyorum." Deyip lavabonun yolunu tutmuştum. Lavabo boştu kimse yoktu. Ellerimi yıkarken kapı açılma sesiyle irkildim. Giren Efsun'du sinsi bir tavırla yıkadığım elimi kurularken, kolumdan tutmuştu. "Kızım ben sana demedim mi abimden uzak duracaksın diye! Arkadaşımı kim oluyorsun da üzüyorsun sen!" Kendimi tutamayıp bir kahkaha attım sinirle. "Pardon ama birşey bilmeden etmeden pusuda bekleyen köpekler gibi üstüme atlıyorsun. Abin o kızı sevseydi, onun yanında olurdu. Benim değil." Kolumu sıktığında elini kolumdan kurtarıp ters döndürdüm. "Bırak Elimi! Abim seni sevemez! Alevi seviyor o! Sen abimi sevmiyorsun! Parası için yada başka birşey için birliktesin onunla! Sen sevmiyorsun abimi biliyorum!" Kolunu biraz daha çevirdiğimde acıdan inledi. "Bir daha abinin parası için yanında olduğumu söylersen... Benim sabrımın da bir çizgisi olduğunu, herşeyi alttan almayı bırakabileceğimi çok net görürsün." Bir kahkaha patlattı. "Abimin şuan Alevle flört ettiğini biliyormusun?" Dediğinde bir süre donmuştum. "İçeride görmek istersin belki..." dediğinde elini bıraktım. "Atlas o kızı sevmiyor. Yalan söyleyip beni kışkırtmaya çalışma." Bir kahkaha daha attı. "Bal gibi seviyor. Bal gibi birbirlerine deli oluyorlar. Yalan söylediğimi düşünüyorsan daha yeni senin olduğun sandalyede Alevin oturup abimle flörtleştiklerini izleyebilirsin." Birşey söylemeden dışarı çıktım mekana geri döndüğümde içimde bir şeyler kırılıp dökülmüştü sanki. Sanki boşunaydı herşey. İçimde bir yerler kanamaya başlamıştı sanki. Neden böyle olmuştu? Aşık olmuş olamazdım değilmi? Olmadıysam niyeydi bu içimdeki enkaz yığını? Niye darman duman olmuş gibi hissediyordum? Gözlerimden istemsiz bir yaş aktığında hemen yanımda duran Efsun tekrar kahkahalara boğulmuştu. "Kıyamam sana. Abimin gerçekten seni seveceğini mi düşündün? O başından beri Alev'i seviyor. Ondan vazgeçemez. Ben seni başında vazgeçip kendini üzmemen için uyardım. Ama sen dinlemedin. Bak ne güzel sarılıyorlar." Gerçekten de çok mutlu görünüyordu Atlas. Lavaboya gitmeden önce bana gülümserken ortaya çıkan gamzeleri şimdi o kızın yanında çukurlaşıyordu. Daha on dakika önce benim oturduğum sandalyede oturan kızla sarılıp gülüşüyorlardı. Daha on dakika önce benim yanağıma değen dudakları şimdi o kızın yanağına değiyordu. Daha on dakika önce benim elimi tutan elleri şimdi o kızın belini tutuyordu... Daha on dakika önce annesi sevgili olduğumuzu düşündüğü için rahatsız olmayı bırak, mutlu olan Atlas, şimdi kollarında başka bir kızla birlikte gülüşüyordu... Bu kadarmıydı bana verdiği değer? Beni canından çok sevdiğini söylerken şimdi başka bir kızın kollarında mı ona sevdiğini söylüyordu?
Efsun yanımdan gitmişti. Ne zaman gittiğini bile fark etmemiştim. Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim ve onlardan uzak bir masaya geçtim. Kahkahalarını izledim. Saatlerce dakikalarca... yanıma 30-35 gibi gösteren bir kadın gelmiş, çekinmeden sandalyemin yanına oturmuştu. "Seviyormusun sen o çocuğu?" Dalgınlığımdan çıkarak kadına döndüm.
"Bunu da nereden çıkarttınız? Kimseyi sevdiğim falan yok benim." Gözleriyle Atlas gilin masasını işaret etti. Yokluğumu bile fark etmediği masayı "Kıskanıyorsun. İnsan sevdiğini kıskanır." Derin bir nefes verdim.
"Siz kimsiniz yani haddimi aşmıyorsam tabi." Elini omzuma koydu. "Ben o kıskandığın çocuğun teyzesiyim." Ağzım O şeklini alırken şaşkınlıkla kadına döndüm.
"Kusura bakmayın. Ben öyle sorunca..."
"Bişey yok kızım. Hem Atlas öyle kolay kolay her kıza bakacak biri değil. Yiğenimi tanıyorum. Siz geldiğiniz de sana nasıl baktığını gördüm. O bakışlarda sevgi, aşk vardı. Elini tutuşunda bile o kadar şey vardı ki. Kolay kolay aşık olacak birisi değil Atlas. Ama sen de birşeyler bulmuş etkilenmiş senden. Belli yani." Nefes almaya ihtiyacım vardı. Ama ben alamıyordum. "Adınız neydi size hitap etmek için yani..."
"Şebnem ben kızım." Hafif bir tebessüm için kendimi zorladım.
"Memnun oldum. Asya bende." Uzattığım elimi sıktı. "Bende memnun oldum güzel kızım. Üzme kendini bak ben biliyorum Atlas seni seviyor yiğenimin gözlerinden anlarım ben. O kıza karşı birşey hissetmiyor. O kız hep Atlasın peşinde dolanıyor, ama ilk kez Atlasın yüz verdiğini gördüm. İllaki birşey vardır." Gözlerimi tekrar masalarına çevirdim. "Bence beni gerçekten sevmiyor. Yani öyle sanıyordum, ama o kıza gülüyor. O kız onu mutlu ediyor." Kafasını sağa sola salladı. "Her gülüş gerçek değildir güzel kızım. Bunu öğrenmezsen daha çok canın yanar."
Ama gerçekten çok gerçekçi gülüyordu. Ve ben inanma taraftarı olmuştum...
"Maşallah çok güzel kızsın. İsminin anlamını biliyormusun?" Başımı salladım.
"Şifa veren, tedavi eden, merhem olan. Arapçada bu anlamlara geliyor. Aynı zamanda dünyanın beş kıtasından en büyük ve en kalabalık olanı anlamlarınada gelebiliyor." Gülümsedi. "Gerçekten çok güzel bir ismin. Gözlerin de masmavi gökyüzü gibi aynı maşallah." Bir an duraksadım. Aklıma Atlas'ın gökyüzü gözlü(m) demesi gelmişti. Demekki gökyüzü gözlüsü değil. Çimen rengini andıran çimen gözlüsü varmış. Şuan bunu anlamıştım. Şarkı söylemek isteyenleri sahneye alalım. Diye bir ses duyunca aklıma bir şarkı gelmişti. Sanırım Atlas bu şarkıyı çoktan hak etmişti... "Şebnem hanım müsaadenizle ben sahneye çıkıo bir şarkı söyleyeceğim." Gülümsedi. "Tabi kızım. Müsaade senin." Gülümseyerek, sahneye yöneldim. Atlas beyin hayran kaldığı sesimle, güzel bir şov yapabilirdim. Bence. Sonuçta hep başkalarımı şov peşinde koşacaktı? Birazda ben koşmalıydım. Mikrofonu tutan kadınla küçük bir konuşma yaptıktan sonra mikrofonu elime aldım. "Selam millet!" Herkes bana döndüğü an Atlas'ın bakışlarıda beni bulmuştu. Dalgın ve solgun bakmasının sebebini ne kadar bilmesemde şuan umrumda değildi. Sahne Atlas gilin masasının tam karşısında olduğu için ikimizde birbirimizi çok net görüyorduk. Gözlerini gözlerime dikti ve hiç ayırmadı. "Eğlenmeye ne dersiniz?! Bu şarkı benden buradaki (A) şahısına gelsin... İsmi lazım değil..." Herkesten alkış gelmişti. Atlas anlamaz ve dalgın gözlerle bakmaya devam ederken şarkıya başlamak için kendimi topladım. Şarkı: M Lisa - Ellerim boş bu şarkı şuan gayet uyacaktı. Ve beklemeden başlamıştım. Müzik ritimlerini ayarlayan iki adam yanımda otururken ben sadece Atlasa bakıyordum. Elleri hâlâ belinde olan Alev bana alaycı bakışlar atıyordu. Asıl alayı ben ona gösterecektim.
Kaçamadım... Yine yakalandım.
Tam giderken sana bakakaldım...
Nasıl bi'şey bu?
Beni delirttin...
Gemileri yakalım dedirttin.
Ellerim boş, aklımda bir sen...
İmkansız odaklanmak sen varken...
Rüzgarına açalım bi yelken.
Gidelim nereye dersen.
Gözlerimi Alev'e çevirdim çünkü burası tam onluk bir cümleydi.
Dediler ki varmış peşinde hep birileri.
Gözlerimi geri Atlas'a çevirdim.
Arıyormuş telefonunu hep geceleri.
Kaçarım o zaman. Deme arkamdan "firari"
Sal,sal,sal
Gözlerimi cümlenin bir kısmında Alev'e diğer kısmında Atlas'a çevirdim.
Eminim güzeldir, yinede bi' ben değil
Uyumadan önce aklına gelen değil...
Bu işler böyle, sorarlarsa söyle.
Gülün olayı biraz da dikeninde...

RİTİM🔥🍀 (DEVAM EDİYOR)Where stories live. Discover now