8. bölüm "Kağıt kesiği"

92 65 19
                                    

Bazen bazı yaşadığımız şeyler kağıt kesiğinin acısından daha zor gelebilirdi. Bir anda etrafını ölüm sessizliği bulabilir, bu sessizlik hiç bitmesin isteyebilirdik. Küçükken okulda defterin kağıdı elimi kesti diye ağlamış, kendimi çığlıklarla baş başa bırakmıştım. Ama insan büyüdükçe anlıyordu, küçük bir kağıt kesiğinin acısının aslında acı bile olmadığını... Bu sözler anlayabilene söylenirdi. Yaşamamış kimseler bizim yaşadıklarımızın zerresini anlayamazdı. Birde anlıyormuş gibi konuşurlar çok bilmiş tavırlar sergilerlerdi. Kendi dertlerini dağ eder, başka bir şahısın derdine mercimek tanesi küçüklüğünde, dar açıdan bakarlardı. Böyle insanlar illaki bir ortamda çıkar, sizi süründürmek için uğraşır, beceremeyincede saldırıya geçerlerdi. Ön yargı her zaman seni geri plana atar asla yol katletmene izin vermezdi. Böyle kimseleri 1 adım bile yanına yaklaştırmamalıydık. Çünkü kariyerimizi veya kalitemizi düşürüyor, mutluluğumuz onlara batıyordu. Hastaneden çıkmış arabamla eve doğru gidiyordum. Hastaneden çıkmış arabamla eve doğru gidiyordum. Sinirli değildim aslında. O kızın olmayan beyin hücreleri beni sinir edemezdi. Telefonum arabama bağlı olduğu için şimdi gelen aramayı görmüştüm. Atlas arıyordu ve sanırım açacaktım.
Atlas: Alo?
Asya: Efendim?
Atlas: Nerdesin Asya?
Asya: eve gidiyorum birşeymi oldu?
Atlas: konuşabilirmiyiz?
Asya: Müsait değilim sonra belki.
Atlas: Önemli Asya.
Asya: Ne yapayım Atlas? Konuşmak istemiyorum.
Atlas: Asya bir konu var...
Asya: Tamam! Rahat yok zaten bana!
Atlas: Tamam. Geçen gittiğimiz cafeye gelebilirmisin?
Asya: Tamam 20 dakikaya orada olurum.
Atlas:Tamam görüşürüz.
Asya:Görüşürüz.
Kardeşi abisine hemen yetiştirmişti anlaşılan. Telefonumun tekrar çalmasıyla arabadaki ekrana baktım. Aylin abla arıyordu. Aramayı cevapladım.
Asya: Efendim?
Aylin abla: Asya Ceren nerede?
Asya: Nasıl nerede evde değilmi?
Aylin abla: Değil. Ayrıca telefonuda evde kalmış!
Asya: Evde olmadığına emin misin Aylin abla heryere baktınmı?
Aylin abla: Evet! Heryere baktım.! Yarım saat önce odasına portakal suyu götürmüştüm. Şimdi baktım yok. Portakal suyunuda içmemiş yere dökülmüş. Bardak kırılmış.!
Bu kaçırıldığı anlamınamı geliyordu? Bardak kırıldığına göre birisiyle boğuşmuş olabilirmiydi?
Asya: Tamam. Ben geliyorum. Sakin ol ve yanlış birşey yapma Aylin abla.
Aylin abla: Asya çabuk ol lütfen!.
Asya: Olacağım merak etme.
Aramayı sonlandırdım ve cafeye giden yolun tersine gittim eve doğru. Atlası aramam gerekiyordu sanırım. Aradım ve 4. Çalışta açtı.
Atlas:Geliyormusun? Ben geldim çoktan
Asya: Gelmiyorum. Cereni birisi kaçırmış sanırım.! Kardeşim tehlike altında olabilir.!
Atlas: Ne? Sen neredesin şuan geleyim yanına.
Asya: Eve gidiyorum.
Atlas: Tamam geliyorum.
Aramayı sonlandırdık. Aklımı toparlamalıydım aksi taktirde işleri elime yüzüme bulaştırabilirdim. Babamın haberi varmıydı?
Eve varmıştım. İçeri girdiğimde Aylin ablanın ağladığını görmüştüm. Yanına yaklaşıp "Merak etme kardeşimi kimseye yem edecek değilim. Sağ sağlim yanına getireceğim söz." Deyip odama çıktım. Babamın ne olur ne olmaz kendimi korumam için verdiği silahın olduğu kasaya şifremi girdim. Silahımı uzun çizmelerimin içine soktum. Diğer silahıda diğer çizmeme soktum ve evden çıktım. Babamın yurt dışına gittiğini öğrendiğimde haberi olmamasına şaşırmamıştım. Ve iş bana düşüyordu. Onlar kimin kardeşini kaçırdıklarını öğreneceklerdi. Onlara Asya Korkmaz kimmiş tanıtacaktım. Tanıyınca çok sevecekleri bir tip değildim. Kapının önünde Atlasla karşılaştım. "Sakin ol ilk önce gözün dönmüş. Araştırma yapalım sonra gidelim. " Kaşlarımı çatmıştım. "Atlas oradan bakınca salak gibimi görünüyorum? Araştırmamı yaptım ben. İşlerime karışma lütfen." Yanıma birkaç ama yeteri kadar koruma adam almıştım. Konum 1 saatlik bir dağ evini gösteriyordu. Arabamda sadece Atlas vardı. Korumalarım arkadan arabalarla geliyorlardı. Ve varmıştık arabayı o kadar hızlı kullanmıştım ki 1 saatlik yolu 25 dakikada gelmiştik. Arabayı sağa çektiğim gibi Atlasla indik. Bahçede herhangi bir koruma yoktu. Sadece kapıda 2 tane adam dikiliyordu. Korumalara" 1 dakika sonra gelin" dedikten sonra ben önden yürümüştüm. Yanlarına ulaştığımda Atlasta yanımdaydı. "Siz kimsiniz? giremezsiniz." Dediğinde "Biz kimmiyiz?" Adamın karnına tekmeyi geçirdim. Acıyla inleyince diğeri hamle yapmıştı ki onada gözüne yumruğumu geçirdim." "Asya Korkmaz ben tanıştığıma memnun oldum." Deyip çizmelerimdeki silahlarımı çıkarttım. İkisininde kafasının ortasına ateş etmiştim. Kapının önü kan gölüne dönmüştü. "Birini bari bana bıraksaydın be kızım." Atlasın bu sözlerine karşılık olarak alayla güldüm. "İçerde daha fazla var. Aaa sen suikastçıydın değilmi? Güzel. Suikastçı olman bu kadar işime yarayacağını hiç düşünmemiştim." Sinsi bir sırıtış belirdi yüzünde "git şunlara söyle gelsinler içeri giriyoruz." Onaylar şekilde başını salladı ve adamlarıma bir işaret verdi. Adamlarımdan birisi "Asya hanım lütfen dikkatli olun." Dedi. Ama ben "İşine bak sen ben onlara Asya Korkmaz'ı tanıtacağım daha." Demekle yetindim. Kapının kilidine birkaç kez ateş ettim. Ve tekmemle kapı açılmıştı. "Siz kimsiniz!" Adamların birisi silahına davranmıştı ki ondan önce davranıp ateş ettim. "Bence herkesi bu kadar merak etmemelisin." Dememle 1. Kattaki adamlar devreye girdiler. Hepsi silah çekince adamlarım gözlerinin yaşlarına bile bakmamıştı. 1. Kat kan gölüne dönmüştü. Burası bir normal dağ evi değil 3 katlı bir yalıydı. Bizden en ufak yaralanan bile olmamıştı. Ama 1. Kattaki adamları tahtalı köye yollamıştık. 2. Katta bekleyen adamlar direkt olarak ateş etmişlerdi. Ama ıskalamışlardı. Reflekslerim gayet iyi çalışıyordu. Adamlarımı 2. Katta bırakıp Cerenin çığlıklarının duyulduğu 3. Kata çıktım. Atlasta benimle birlikte gelmişti. Atlas çok iyi bir nişancıydı asla ıskalamıyordu. Zaten suikastçı olduğu bu yönden daha anlaşılıyordu. Üst kata çıktığımızda " Ooo kimler gelmiş bakıyorumda geç kalmamışsınız." Alaylı bir kahkaha attım. "Kardeşimi kaçırmışsınız. Eceliniz olmaya geldim. Nasıl beğendinmi? Ha bu arada giriş katındaki adamların misafir sevmiyor galiba girer girmez kötü bir karşılaşma yaşadık." Meydan okur gözlerle baktığım için oda meydan okur bir cümle kurmaya hazırlanıyordu. " Sizi biraz daha geç bekliyorduk. Fazla erken geldiniz. Erken gelen misafire çok açık değilizdir." Alayla bir kahkaha daha attım. " Kardeşimin kılına zarar verdiyseniz o zaman işte çok güzel bir misafir olabilirim aslında sana." Arka yerden Cerenin boğuk çığlıkları duyuluyordu sanırım ağzı bantlıydı. "Merak etme daha birşey yapmadık. Ama uslu olmazsanız o zaman neler yaparız bilemem." O boş konuşan tehditler eden ağzını kesip bir yerine sabitlemek istiyordum. " Kardeşimi göreceğim. Görmeklede kalmayıp alıp gideceğim. Sende dokunmayacaksın! Ha ben rahat durmam diyorsan bu evi senin başına yıkar senin Ecelin olmaktanda çekinmem!" Etkilenmişe benzer mırıltılar çıkartarak başını aşağı yukarı sallıyordu. Sakalını sıvazladı. "Aynı baban gibisin tüm özelliklerin ona çekmiş. Karşıma o çıkar diye düşünüyordum. Kendisi korktu kızını mı başıma musallat etmek istedi?" Babamın bundan haberi yoktu. Korkmayı bırak direkt hepsini yerin dibine sokardı. Ama bu seferlik ben sokacaktım. "Senden korkan senin gibi şerefsiz olsun." Alayla güldü. "Asya Korkmaz seni hiç böyle hayal etmemiştim. Nazik cıvıl cıvıl tatlı bir kız olarak canlanmıştın gözümde. Yakışıyormu ağzına senin böyle kelimeler? Güzelde kızmışsın aslında." Atlas sabahtan beri sıktığı yumruğunu adamın yüzüne geçirdi. "Asyaya güzel demek senin ne haddine! Yırttırtma o pis ağzını bana!" adamı silah kullanmadan öldüreceğine ikna olduğumda "Atlas! Onun cezasını ben keseceğim çok adam öldürmek istiyorsan aşağıda bolca var.!" Dediğimde durmuştu. Ve sinirli gözlerini bana çevirmişti." Konu sen olunca gözüm hiçbirşeyi görmez Asya." Biliyorum dercesine göz kırptım. Atlastan Ceren'i alıp arabaya götürmesini istedim. Ve Atlas Ceren'i almış yanımdan geçerken iyimi değilmi diye kontrol ettim. İyi götünüyordu ama saçları dağılmıştı. Bir boğuşma yaşadıkları belliydi. Aşağıdaki adamlarımdan birini çağırdım ve adamı bağlamasını istedim. Bağladığında yanına çöktüm. Atlastan aldığım bıçağı ellerinde küçük çizikler atacak şekilde gezdirdim. "Anlat bakalım ne istediniz kardeşimden? Ne derdiniz?" Sırıttı. " Napacaksın söylemesem?" Ne yapacağımı gerçekten görmek istiyor gibiydi. "Hımm mesela şöyle yapabilirim." Bıçağı boynunun nabzına götürdüm. "Tek bir yanlışınla bu damarı keserim buda senin nefesini keser. Ne dersin güzel olurmu?" Sırıtışı bir anda yok oldu. " bence denemek istemezsin." Alayla güldüm. "Denemek değil ben denemem ya yaparım yada yapmam" bıçağı eline bastırdım. Acıyla inlerken umrumda bile olmamıştı. "Konuşsana! Hayvan herif!" Ellerinden akan kanı görünce daha fazla dayanamayacak gibi görünüyordu. Bıçağı elinin derinine sokmaya devam ediyordum. "Sen Asya Korkmaz'ı hafife almışsın. Ben o senin bildiğin cicili bicili kızlara benzemem. Adam olacaksın! Adam gibi anlatacaksın!" Bıçak elinin neredeyse tamamına girmişti tamamına girmesine çok az kalmıştı. "Tamam! Dur! Konuşacağım dur!" Bıçağı sokmayı durduğumda "Ben babanın en yakın dostlarından biriydim. Ama bana ihanet etti. Cezasını kızından çıkartmak istedim. Çünkü kızı daha doğrusu kızları onun herşeyi en değerlileri." Babamın bu gibi adamlarla ne işi olurdu? Gerçi beni organ mafyalarının elinden de babam kurtarmıştı. Bir çete olduklarını düşünmüştüm. Ama sonra tanıdıkça olmadığına karar vermiştim. Böyle kirli adamlarla babamın ne ilgisi olabilirdi? "Ne konuda ihanet etti babam sana?" Susmuş ağzını açmıyordu " Konuşsana!" Konuşmamaya devam ediyordu eline bıçağı biraz daha sapladığımda bıçak derisinin diğer tarafından çıkmıştı acıyla inlerken " Kaçak mal taşıyordum. Beni polise vermiş." Demesiyle şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Kaçak mal dedikleri neydi? Bilmiyordum ama bir işler döndüğü belliydi. "Sen yaşamayı hak etmiyorsun kardeşim korkudan bayılmış! Ecelin olacağım senin." Deyip tam silahı boynunda atan damara dayamıştım ki bir kol boynuma sarıldı. Nefes alamıyordum. Ama böyle şeylerde ne yapacağım konusunda birkaç eğitim almıştım. Adamın ellerini geriye çekmedim kendimi geriye ters döndürüp adamın kafasına tekmeyi geçirmiştim. Alt kattan hâlâ silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Elimdeki silahı adamın kalbine bastırdım ve hiç düşünmeden ateş ettim. "Elimden kaçamayacaksınız hiçbiriniz!" Dedim ve babamın en yakın dostu olduğunu söyleyen adamın boynundaki damara sonra kalbine ateş ettim. Kanlar boyunu aşmışken alt kata indim adamlarım diğerlerini tahtalı köye yollamıştı. "Çıkıyoruz" dememle beklemeden arkama geçtiler. Arabalara atlamıştık ve arkamdaki Cerene bakmıştım. "Ceren iyimisin?" Dememle arkamdaki koltuktan bana sarılmıştı. "İyiyim abla iyiki geldiniz yoksa bunlar beni kesin öldürmüştü."
"Dokundularmı sana?"
"Hayır sadece saçımı çektiler içeri girmek istemediğim için." Uzanıp yanağına küçük bir buse kondurdum. "Tamam bak iyisin. Merak etme seni kimseye yem etmem." Deyip arabayı hızla sürdüm. Yanımdaki Atlas endişeli ama gururlu gözlerini üstümde gezdiriyordu. "Ne o hoşunamı gitti yaptıklarım neden öyle bakıyorsun?" Dediğimde gülümsedi. "Gitmez mi? Gurur duydum kızım. O nasıl cesaret o nasıl bir endam o nasıl bir güzellik?" Gözlerinin içine baktım. "Benim auram herkesten farklı Atlascım işte hayran kalman normal" dememle yanağıma bir buse kondurduğunda şaşırıp ne yapıyorsun dercesine ona bakmıştım. "Hayranım zaten her özelliğine ve güzelliğine." Gülümsememi durduramamıştım.
Ceren arkadan sinsi sinsi gülerken 2 saniyeliğine kafamı arkaya çevirdim.
"Niye gülüyorsun kızım ya?" Deyip Atlas'a ters ters bakmıştım.
"Siz birbirinizi mi seviyorsunuz?" Hâlâ sinsi sinsi gülmesine devam ediyordu.
"Ne alaka Ceren! Saçmalıyorsun şuan farkındamısın?!" Sesim ne alçak nede yüksekti. Atlas sağımda sırıtırken dayanamayarak koluna vurdum.
"Sus Ceren vallahi ablan beni öldürecek yoksa. Alt tarafı yanağını öptüm diye hayatımın geri kalanınıda çürütüp mezarda geçirmek istemem." Ters ter baktım. "Sen neden o Alev'in yanağını öpmüyorsun?! Çok seviyormuşsun ya hani!" Atlas donup kalırken Ceren'in gülmesi kesilmişti ağzı O şeklini almıştı.
" Sen Alev'i tanıyor musun?" Dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım.
"Atlas oradan harbi bakınca salak gibimi görünüyorum?! Kardeşin söyledi! Abimden uzak dur onlar Alevle birbirlerini seviyorlar dedi o kim ben onu bile bilmiyorum!" Ağzı onunda O şeklini almıştı.
"Sen benim kardeşimi nerede gördün?"derin bir nefes verdim.
"Hastanede hastaneye gelmiş. Serum takılması gerekiyormuş. Bende taktım doğal olarak. Orada tanıştık." Atlas birkaç saniye düşünüyormuş gibi gözlerini kapattı. "Hastaneye gittiğini biliyorum. Ama senin olduğun hastaneye gitmesinin sebebi galiba seninle tanışmak istemesi." Kırmızı ışık yanınca arabayı durdurdum.
"Onu farkettim zaten daha ben adımı söylemeden Asya olduğumu bildiğini söyledi zaten. Sizin evdeyken senin odanda bizi dinlemiş." Ağzı tekrar O şeklini almıştı.
"Ne duymuş peki? Yani şeyi duymuşmu?"
Ceren yine sinsice sırıtıyordu.
" Atlas enişte neyi? Banada anlatsana ablam anlatmaz." Ters ters Cerene'de bakmıştım. "Ceren!" Dediğimde tamam sustum dercesine ağzını fermuar çeker gibi yapmıştı. Ceren henüz benim kalbimin Atlasa ait olduğunu bilmiyordu. Yanımda oturan ve çok değer verdiğim birinin kalbimi taşımak çok değişik bir duygu veriyordu. Atlas'a canımı borçluydum. Çünkü o bana kalbini vermişti.
"Enişte falan hoşuma gitti he" hiçbirşey söylememiştim. Çünkü bunları söylediğinde aklım başka yerlerdeydi. Dalmıştım. Atlasın arabası bizim evin önündeydi. Benim arabamla gitmeyi teklif edince kabul etmişti. Evin önüne gelmiştik ve Ceren'i içeri kadar götürüp Atlasın yanına kapının önüne gelmiştim.
"Yanımda olduğun için teşekkür ederim." Dediğimde yaklaştı. Yanağıma yine küçük bir buse kondurdu. Sonra burnuma. Sonrada çeneme. "Ben senin her zaman yanındayım. Her zamanda olmaya devam edeceğim." Dudaklarıma küçük bir tebessüm kondurdum. Bakışları gülüşümde biraz oyalandıktan sonra buz mavisi gözlerime çıkmıştı. Elini kalbimin olduğu yere koydu. "Kalbimin ritimleri sende her attığında seni canından çok seven benim olduğumu hatırla." Dayanamayarak sarıldım. Sımsıkı hiç bırakmak istemez gibi sarılmıştım. "Sende kalbini taşıyan kişinin hep elini kalbine koyduğunda aklına sen geldiğin için mutlu olup iyiki Atlas var. Dediğini unutma." Burnu saçlarıma değiyor saçlarımın kokusunu içine çekiyordu. "Kokun diyorum. Yer yüzündeki tüm sakinleştirici huzur verici şeyleri alt etmiş. Kokunla huzur buluyorum. Kokunla sakinleşiyorum resmen nasıl olabilir bu?"
Dudaklarıma istem dışı bir tebessüm yerleşmişti. O yanımdayken neden bu kadar gülmek istiyordum? Beni gerçekten mutlu mu ediyordu? Hiç gitmesin istiyordum kollarımdan. Hep böyle kalsın istiyordum. Kalbim ona aitti mecaz olarak değil. Onun kalbini bedenimde taşıyordum. Neydi bu hissettiğim şeyler? kalbini bana verdiği için duyduğum minnettarlık mı? Yoksa hoşlanma belirtisi mi? Küçükken de hep yanında huzurlu güçlü hissederdim. Hep yanımda olsun hiç gitmesin isterdim. Yapamadığım dersler için üzülmemi istemezdi. Çünkü çok üzülürdüm. Aslında o yapamadığım dersler için üzülmemi değil, hiçbirşeye üzülmemi istemezdi. İlk bize misafirliğe geldiklerinde buz mavisi gözlerini gördüğüm de içime birşeyler cız etmişti. Ama asla olabileceğini düşünmemiştim. Çünkü benim Atlas'ım yurt dışına okumaya gitmiş, yaşamını orada devam ettireceğini öğrenmiştim. İlk okuldayken yazı yazmaya alışıyorduk. Atlas benim sıra arkadaşımdı o zamanlar. Yazı yazarken yanlışlıkla defterin kağıdı elimi kesmişti. Elim kanayınca ve acı verince ağlamıştım. Atlas o küçük elleriyle benim küçücük ellerimi birleştirmiş, peçeteyle kanı silip krem sürmüştü. Sonra öpünce geçer diye kandırıldığımız zamanlar olduğu için, parmaklarımın hepsini öpmüştü. Ama o öpünce geçiyordu. Başkası öpünce yaralarım aynı kalıyordu. Ya da ben sadece yaralarımı Atlas'ın sarmasını istediğimden de olabilirdi. Birbirimizin ilacı birbirimizdik belkide. Başkaları yaralıyor. Biz birbirimizin yaralarına merhem oluyorduk. Ben o buz mavilerde dünyamı görüyordum. Sadece bana ait olan huzurlu bir dünya...
































Evet ballarım yeni bölüm geldii!! Bugün atmak istedim çünkü bugün saat 00:00 da benim doğum günüm. Doğum günümden bir gün önce paylaşmak güzel olur diye düşündüm. Umarım beğenirsiniz. Desteklerinizi lütfen esirgemeyin. Emeklerimi boşa çıkartmayacağınızı biliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzereee! ❣🦋

RİTİM🔥🍀 (DEVAM EDİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin