18. Bölüm "Devran elbet bir gün döner."

43 29 42
                                    

Size, yapılan  kötülükler elbet bir gün aynı şekilde veya farklı şekilde karşı tarafa döner. Onlar ne kadar dönmez gibi düşünsede elbet bir gün onlarda bir kötülükle yıkılacaklar. Unutmayın, devran elbet bir gün döner.

Gece hiç uyuyamamıştım. Dün yaşadığımız iğrençlikler beni kendine esir etmeye çalışan kabuslarıma eşlik etmişti. Uykuyu benden çalan sadece kabuslar değildi. Gün içinde yaşadığınız ama yaşamak istemediğiniz her neyse gece uykunuzun içine ediyordu. Sabah olsun istiyordunuz, hemen sabah olsa da geçse. Bitse bu ardı ardına nefesimi zorlayan kabuslar, diyordunuz. Ama ne yazık ki o günlerdeki geceler daha yavaş geçiyordu, size acı çektirmek için. Gün içinde çektiğiniz acılar yetmiyor geceleri de buna ekleniyordu. Ama bu acılar size dayanma gücünü veren şeylerdi aslında. Acı çekmeden bir güç sahibi olmanız mümkün değildi. Hele o gecelerdeki acıları atlatmak size güçten yeni güçler katıyordu. Sabahına uyanmak istemediğiniz sabahlara uyanmakta size dayanma gücünüzü kat ve kat arttırıyordu. Boğuluyordunuz, ama aynı zamanda rahatlıyordunuz da. Bir de kabus gibi geçen günler vardı. Kabuslara bile razıydınız onu yaşamamak için. Lütfen bu bir kabus olsun, kabus olsun da uyanayım. Dediğiniz günler size kabusu bile hasret olmanızı sağlıyordu. Ama geçiyordu işte, öylede olsa böylede olsa geçiyordu. Ve bu günler geçtiğinde ayağınızı o kadar sağlam basıyordunuz ki, karşınızdaki kişiler gücünüze imreniyordu. Hiçbir acı çekmeden geldi bu güç sanıyorlardı, ama yanılıyorlardı. Güç hiçbir zaman acısız size hazır şekilde verilmezdi...

Saat 8:12'ydi yüzümü soğuk suyla yıkadım.
baş ağrım hafiflemişti, mide bulantım kesildi sayılırdı. Üstüme uzun kollu bir siyah crop altıma siyah kot pantolon giydim. Siyah saçlarımı tarayıp sıkı bir atkuyruğu  yaptım.  Aşağıya indiğimde kimse yoktu. Ben uyanana kadar babam ve Aylin abla çıkmış olmalılardı. Gidip mutfaktan birşeyler atıştırdırdım. Kahvaltı yapmayı seven birisi değildim. Ceren'in bugün okulu yoktu. Odasına ilerledim. Kapıyı tıklama gereği duymadan açtığımda daha mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Yanına gidip kızıl saçlarını yüzünden çekerek yanağına bir öpücük bıraktım. Uykulu şekilde yüzüme baktığında gülümsedim.

"Günaydın, Asya."

"Günaydın, kızıl ötesi," dediğimde kıkırdadı.

Kalktı, dağılmış uzun kızıl saçlarını taradı. Oda benim gibi sıkı bir atkuyruğu yaptı. Banyoya üstünü değiştirmeye girdiğinde telefonumu kontrol ettim. Atlas'tan mesaj gelmişti.

Bay Deniz Gözlü'm: Günaydın, ay ışığı'm

Sen: Günaydın.
Mesajı gecikmemişti.

Bay Deniz Gözlü'm: ne yapıyorsun?

Sen: Hiç, Ceren'le oturuyoruz. Sen?

Bay Deniz Gözlü'm: Hiç, benimde birkaç işim vardı da onları hallettim.

Sen: O işler cinayet sanırım.

Bay Deniz Gözlü'm: Evet.

Sen: Psikopatlaştın iyice.

Bay Deniz Gözlü'm: Ben miyim psikopat?

Sen: Tamam, bende birazcık olmuş olabilirim. Ama sen yaptın beni böyle.

Bay Deniz Gözlü'm: Tabii canım, öyledir.

Sen: Senin bu kardeşin neden kardeşime mesaj atıp duruyor? Durmadan Ceren'in telefonuna mesaj geliyordu. Baktığımda
Toprağım yazıyordu. Yanında kırmızı kalp vardı.

Bay Deniz Gözlü'm:"Toprak mı?"

Sen:"Aynen, babam bir eve iki kız vermez söyleyim. Gülmekten karnım ağrımıştı.

RİTİM🔥🍀 (DEVAM EDİYOR)Where stories live. Discover now