2. Bölüm "Tehdit"

94 2 0
                                    

Elimle ağrıyan başımı okşarken bir yandan da yemeğimi yiyordum. Birden önüme bırakılan tepsi ile çok az başımı kaldırıp Öykü'nün verdiği selamı gözlerimle aldım.

"Uyumadın mı?"

"Yılmaz durmadan sevgilisi ile konuştu."

Öykü, kıkırdayarak çantasını, ardından da kabanını çıkartıp karşıma oturdu. "Bir de sevgili işlerinden en nefret eden oydu."

Yavaşça omuz silkip yemeğimi yemeye çalışırken Öykü'yü tanıyan insanlar da arada bir yanımıza gelip selam veriyordu. Maalesef sürekli Öykü'nün yanında olduğum için artık ben de tanınıyordum.

"İtiraf sayfasında yine seni arıyorlar."

'Yani?' Deri gibi bakınca sırıttı. "Ne zaman sevgili yapmayı düşünüyorsun?"

Göz devirip yemekten bir kaşık daha aldım. "Ben gayim, farkındaysan?"

Gülerek başını iki yana salladı. "Sana yürüyen erkeklere de pas vermiyorsun."

İç çekip sudan birkaç yudum aldım. "Boş ver. Akşam gidiyor muyuz?"

"Savaş, kulağıma bir şeyler geldi."

Göz kırptığımda hemen konuştu. "Bizim mekana da göz koymuş."

Kaşlarım çatıldı. "Ne? Kim?"

"Yılan, Ares Yılan."

Dudaklarımı ısırdım, kısa bir an. Şimdi hapı yutmuştuk işte. Ares Yılan ile kimse boy ölçüşemezdi ki!

Saçlarımı karıştırıp ağrıyan başıma rağmen ne yapabileceğimi düşündüm. Yılan'ın isteme sebebini bilmem gerekiyordu. Nereden öğrendiği veya neden özellikle bizim mekanımızı istediğini? Çünkü hemen iki sokak altımızda oldukça güzel bir bar daha vardı ve açık konuşmak gerekirse bizimkinden daha iyiydi. Üstelik gündüz vakitleri de işlenecek şekildeydi.

Gerçi orayı da isteyip istemediğini de bilmiyordum.

Gözlerim önümdeki yemekte düşünmeye devam ederken Öykü tekrar konuştu. "Yavrum, akrepleri ne zaman alacaksın? Bizim de bir isme sahip olmamız gerekmiyor mu?"

"Ares Yılan daha önemli şu an. Zaten birkaç tane var ve bu şehirdeki birkaç barımızdan en çok kâr getiren."

"Belki vereceği fiyat uygundur?"

"Uçuk hayaller."

Dudaklarımın arasından mırıldanıp başımı kaldırdığımda o da ümitsiz görünüyordu. Dudaklarımı ısırdım. Onu böyle görmek canımı yakıyordu. Kız kardeşimin birinden korkması veya çekinmesi en son isteyeceğim şeydi.

Ne yazık ki bahsi geçen kişi ile değil kıyaslanmak aynı cümlede dahi isimlerimiz geçmemişti. Ki zaten benim gibi birinin adının onu yanında olması da oldukça absürt olurdu.

Ensemi kaşıdım sertçe. Ona hayran olduğum doğruydu ama maalesef işler tersine dönüyordu. Bir şey yapmam lazımdı yoksa zaten kısıtlı olan bütçemiz daha da azalırdı.

"Savaş, zorlamayalım istersen. Ne olacağı belli olmaz. Tamam, en çok kâr getiren ama tek barımız da o değil, sonuçta."

"Olmaz, Öykü. Sen de biliyorsun; diğerleri, bunun yanında bir hiç."

İştahı kaçmış gibi kaşığını bıraktığında sıkıntıyla saçlarımı geriye taradım. "Söylentiler doğruysa yakında bizimle iletişime geçer. O zaman uygun bir yol buluruz."

"Ya boyunduruk altına girmemiz gerekirse?" Ümitsiz gibi konuşuyordu ve cidden Öykü'yü böyle görmek beni üzüyordu.

"Öyle bir şey olamaz, biliyorsun."

Zaaf -GayWhere stories live. Discover now