3. Bölüm "Puding"

86 1 0
                                    

Öykü'yü, yurdunun önünde beklerken parmaklarımın ucunda bitmek üzere olan bir sigara vardı. Büyük ihtimalle birazdan gelecekti o yüzden ikinci bir tane yakmadım.

Bitince birkaç adım ötemdeki çöp kutusuna söndürüp attım. Askere gittikten sonra böyle şeyler artık alışkanlık olmuştu.

Geri yerime dönüp sırtımı duvara yaslarken ayakkabılarım ucuyla taşları işeri atıyordum. Aklım doluydu ama biraz kafa dağıtmam gerektiği için düşünmemeye çalışıyordum.

"Yavrum? Ne zaman geldin?"

Öykü, yanıma gelse de bir yandan çantasının içinden bir şey arıyordu. Onun için tuttuğumda kısa bir an teşekkür edip aramaya devam etti. En sonunda da rujunu ve aynasını çıkardı. "Alelacele çıktım, süremedim."

Başımı sallayıp çantasının fermuarını çektim. Yanımda yürürken bir yandan da ruj sürüyordu. Hemen hallettikten sonra çantasının içine koyup tekrar teşekkür ederek alıp omuzuna astı.

"Nasıl geçti?"

"Reddettim."

Başını salladı, koluma girdi. "Sen nasıl istersen."

Sıkıntıyla nefesi bırakıp kolumu çektim. Anında omuzuna sarıp kendime yasladım.

"Ne yapacağımı bilmiyorum. Bir süre tehdit altında olacağız, kendine dikkat et."

Başını salladı, gülümseyerek bana baktı. "Can borçluyum sana. Ne olsa kabul."

Saçlarını karıştırıp başını kendime yasladığımda, huysuz huysuz konuşarak belimi sıkıştırıyordu. Ceketten dolayı hissetmezken yürümeye devam ettim.

Zamanında Öykü'yü kurtarmak için silahın önüne atlamıştım. O zamandan bahsediyordu. Yine olsa yine yapardım ama onun arada hatırlatması sinirimi bozuyordu. Çünkü ne zaman hatırlasam, ya kurşun beni es geçip de Öykü'ye ulaşsaydı düşüncesi beni deli ediyordu.

Onun fakültesine gelene kadar havadan sudan sohbet etmiştik. Barla alakalı yapmamız gereken düzenlemeleri henüz bitiremeden ayrılırken ben de kendi fakülteme ilerlemeye başlamıştım.

Derslere girip saçma soru ve itiraflardan sonra Öykü ile yemekhanede bulmuştuk. "Ee, kaç tane?"

Tepsiyi aldığı sırada sorduğu soru ile iç çektim. "Sekiz."

"Bugün pik yapmış." Gülerek konuşması ile gülümsedim.

"Yavrum, bunlar ne zaman anlar, sence?"

Dudaklarım büküldü. "Biri erkekti."

Şaşkınca bana baktı. "Neden kabul etmedin?"

"Sevmiyorum."

Başını iki yana salladı, verdikleri mandalinayı da alıp önden önden hep oturduğumuz masaya ilerledi. Peşi sıra giderken bize bakan insanlar rahatsızlık veriyordu.

Oturduğum sırada fikrini söyledi. "Sap sap ne zamana kadar?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp ekmeği parçalara ayırmaya başladım. "Sevmediğim biri ile birlikte olamam."

Öykü, birkaç saniye bana baktı ancak başını sallayıp önüne dönmüştü. Çok da konuşamıyordu bu konuda çünkü o da benim gibi sayılırdı. Sevmediği biri ile birlikte olma düşüncesi onu da rahatsız ediyordu.

Zorlamamasının farklı ve çok daha büyük bir sebebi vardı ama aklıma getirmek istemiyordum.

"Bu akşam mekana gidecek misin?"

"Birkaç gün uzak duralım. Ne olacağı belli değil."

Başını sallayıp çatalını bana salladı. "Ama beni bu akşam dışarı çıkaracağına söz vermiştin."

Zaaf -GayWhere stories live. Discover now