6. Bölüm "Çağrı"

70 3 0
                                    

Öykü, saçlarını çekiştirerek önümde benden bilgi almaya çalışıyordu. Oysa benim hiçbir şekilde açıklama yapmaya mecalim yoktu.

Dün akşam olan olaylardan sonra uyuyamamıştım ve şimdi o kadar yorgundum ki başımı bile taşıyabilecek halde değildim.

"Anlatsana artık, Savaş!"

Kızgın bir sesle kurduğu cümle için kirpiklerimin arasından ona baktım. Tedirgin bir halde geri çekildi. "Kızma, merak ediyorum."

İç çekip doğruldum. Onu stres altında bırakmaya gerek yoktu. Olan biteni aynen aktarırken sonda yanlışlıkla küfür ettiğimi de utana sıkıla söylemiştim.

Öykü, son cümlelerime kadar gayet sakin ve çözümleyici olarak dinlese de sonda küçük bir kahkaha atmıştı. Dudaklarımı kemirirken önümdeki yemeği ağzıma tıktım. Yaptığım büyük rezillikti. Üstelik o küfrü ederken sesim bile titremişti!

"Ne dedi peki? Nasıl tepki verdi?"

Yavaşça başımı kaldırıp tekrar ona baktım. Alt dudağım bükülmek üzereydi.

"Şaşırdı önce. Sonra da güldü. Ne falan dedi. Gidebilir miyim, dedim. Başını salladığı zaman da koşa koşa çıktım, mekandan."

O an resmen alayla bakıyordu bana. Üstelik gidip gidemeyeceğimi sorduğum zaman gözlerindeki o parıltı da aklımdan çıkmamıştı. O an hem utandığım için yerin dibine girmiş hem de hareketlerimle bunu sonuna kadar göstermiştim. Soğukkanlılık falan hiçbir şey kalmamıştı.

"Ne yani? Küfürden sonra hiç kızmadı mı?"

Şaşırmış ama komik de bulmuştu. Benim böyle bir saçmalık yapmayacağım açıktı, en nihayetinde.

Başımı iki yana sallayınca güldü ancak bir süre sonra gülümseyerek yanağımdan kavrayıp yumuşak bir hareketle kaldırdı.

"Yavrum, merak etme. Ares Yılan'ı tanıyoruz. Kolay kolay kimseye bulaşmaz o."

"Ama bulaştığında mutlaka sonu ölüm oluyor."

Sıkıntıyla konuştuğumda birkaç saniye daha yüzüme baktı. "Seni sevdi, bence."

"Beni istediğini söyledi, Öykü. İşine yarar olacağımı elbette düşünmüş olacak."

Dudaklarını birbirine bastırıp tek kaşı havada bana bakınca anında yanaklarım kızardı. Resmen ateş basmıştı.

"Hayır, öyle değil."

İki kaşı da havaya kalktı, bu sefer.

Ares Yılan'ın benden hoşlandığını iddia ediyordu ve bu, evrende mümkün olmayan bir ihtimaldi. Her şeyden önce o oldukça güçlü ve saygın biriydi. Benim gibi bir üniversiteli için aşırı kaçardı. Zaten küçük işletmelerim gibi küçük bir adım vardı ve asla onunla kıyaslanamayacağım gibi adlarımız bile herhangi bir sebep için yan yana gelemezdi.

"İnkar ediyorsun." Dedi, bir şeyi çözecek gibi. İçim sıkıntı doldu. Öykü de az çok benim gibiydi ve insanları gözlemlemeyi severdi.

"Onu seviyorsun, değil mi?"

"Sevmek değil, hayranım sadece. Ares Yılan'ın adı bile korku getiriyor. Ben de onun gibi olmak isterdim."

Öykü, karar veremiyor gibiydi. Sonuçta dediklerim doğruydu, yalancı çıkartamazdı. Sadece eksikti. Ve o eksiklik maalesef dün akşam oluşmuştu. Ares Yılan, sadece hayranlıkla yetinilebilecek biri değildi.

"Pekâlâ seni bu konuda zorlamayacağım." İki elini havaya kaldırıp cümlesini kurduktan sonra işaret parmağını bana salladı. "Ama unutma ki bu yüzü gördükten sonra aşık olmamışsa daha da hiçbir şey onu etkileyemez."

Zaaf -GayWhere stories live. Discover now