10. Bölüm "Yardım"

78 1 0
                                    

Durmadan çalan telefon ile sıkıntıyla Kadir'e baktım. "Aldım başıma belayı."

"İndireyim mi abi?"

Başımı iki yana salladım. "Delirme."

Israrla çalan telefonu, en sonunda dayanamayıp açmıştım. "Ne arıyorsun sabahtan beri?"

"Savaş?"

"Benim Meriç. Ne oluyor?"

Çatık kaşlarımla sinirle konuşurken o durmuş ancak tekrar konuşmuştu. "Bizimkiler de yanımda. Öykü'yle seni merak ettik. Ona ulaşılamıyordu bu yüzden sana ulaşmaya çalıştık."

Öykü, en gözde mezbahındaydı ve orada telefon çekemzdi. Bu yüzden olmalıydı.

Başımı sağa sola sallarken birden açılan kapı ile kaşlarım çatıldı. "Anlıyorum ama-"

İçeri giren adam ile gözlerimi yumdum.

Sıçtım.

"Ama ne?"

Ares Yılan karşımdaki koltuğa oturmadan önce kabanını çıkarmıştı. Havalar ısınmaya başlamıştı ama şehir dışına yakın yerler hâlâ soğuktu. Hele ki gecenin bu vakti.

"Aması çok geç bir saat değil mi?"

"Kaç gündür ulaşamıyorduk, en son polise gidecektik vallahi."

Sonlara doğru güldüğü için benim de dudağımın kenarı kıvrıldı. Salak ölüme koşuyor.

"Neden telefonların meşgul?" Karşımdaki adam konuşunca elimle bir dakika işareti yaptım.

"Kusura bakmayın endişelendirdik sizi de ama bizim Öykü'yle işlerimiz vardı. Telefonların çekmediği bir yerdeydik de."

"Anladım, ne zaman dönersiniz peki?"

Dudaklarım bükülürken hesaplar gibi tavana baktım. "Bilmiyorum, Meriç. Yarın gelmeye çalışırız."

"Tamam, o zaman. Yarın konuşuruz, kendine dikkat et."

"Tamam, sen de."

Telefonu masaya bırakıp oflarken karşımdaki kişi ile göz göze gelince irkildim. Oldukça öfkeli duruyordu. "Kimdi o?"

"Okuldan bir arkadaş."

Umarım kıskanmıyordur.

"Telefonun o yüzden mi meşgul çalıp duruyordu?"

"Kaç gündür gitmedik ya? Merak etmiş."

Kadir, işaretimi aldığı gibi odadan ayrılırken bu sefer daha sert bir sesle konuştu. "Ne yakınlığınız var da merak ediyor?"

Dirseğimi masaya yanağımı da elime yaslarken öne eğilmiştim. Dudaklarım çok az büzülürken konuştum. "Bir aralar bana puding alıyordu. Oradan arkadaş olduk."

Duyduğu cümleyi beklemiyormu gibi kaşları havaya kalktı. "Puding mi?"

Başımı salladım. "Evet, limonlu çok severim de. Bizim yurdun marketinde yoktu. O da kendilerinde olduğunu söyleyince rica etmiştim. Her gün alıp geliyordu."

Beni çözemediğine emindim. Bakışları alenen gösteriyordu, bunu. Birkaç saniye içinde dudağının kenarı kıvrıldı ve küçük bir gülüş sergiledi.

"Cidden puding mi?"

Kaşlarım çatıldı, huysuz bir bakış attım ona. "Evet, ne olmuş?"

"Bilseydim yanımda getirirdim." Keyifli keyifli kurduğu cümle için bir an gözlerim parlamıştı. "Gerçekten mi?"

Zaaf -GayWhere stories live. Discover now