28. Bölüm "Mahalle"

64 5 0
                                    

Ares'in kontrol için bana verdiği mahalleye girip boş yer bulunca park ettim. Arabadan çıkıp ellerim cebimde yürürken ortam bir ay öncesine göre daha iyiydi.

Çocuklar etrafta top koştururken iskemlelerde oturmuş tavla oynayan amcaların yanından geçtim.

Mahallenin kahvesi, meydandaydı. Oraya doğru ilerleyip köşeyi döndükten sonra karşıma çıkan kahvehaneye baktım. İçerisi dolu sayılırdı. İçeri girip ortaya yakın bir masaya oturdum. Anında biri yanıma geldi. "Ne içersin abi?"

"Çay olur."

Gülümseyerek cevap verdiğimde küçük çocuk kızarık yanaklarla başını sallayıp elindeki tepsiyle çay ocağına gitti. Elimle masada ritim tutarken sıcakladığım için hırkamı çıkardım. Sandalyenin sırtına asarken içeriye yaşlı amca grubu girdi. Beş kişi bir masaya ilerlerken onları izliyordum.

Adamlar oturduğunda, biri de yancı olmuştu. "Furkan! Evladım bize dört çay bir portakal."

Yancı amca bağırdıktan sonra diğerleri de okey taşlarını dizmeye başlamıştı. İmrenerek baktım onlara. Okey oynamayı bilmiyordum ama eğlenceli olduğunu üniversiteden öğrenmiştim.

Merakla onlara bakarken bana dönük amca bir an başını kaldırıp benimle göz göze gelmişti. Bakışlarımı fark edince de şefkatle gülümsedi.

"Gel evladım."

Yavaşça kalkıp yanına gittiğimde yanındaki boş masadan bir sandalye çekip eliyle vurdu. "Otur, bakalım."

Elimdeki hırkayı asıp yanına oturdum. Hevesle oyunu izlerken ellerimi dizlerimin arasında sandalyeye yaslamıştım.

"Oynamayı biliyor musun?"

Başımı iki yana sallayınca şaşırmış gibi kaşlarını havaya kaldırdı. "Hiç girmedin mi böyle ortamlara."

"Yok, derslerim zordu."

Anlayışla saçlarımı karıştırıp önüne döndü. Sıra onda olmadıkça oyunu anlatırken ben de dikkatle dinliyordum. Taşları nasıl dizebileceğimi öğrettikten sonra puan sistemini de anlatmıştı.

"Yan on bir ne oluyor?"

Anlamamış gibi ona döndüğümde, küçük çocuk sever gibi yanağımı sıkıp güldü. "Sen öyle toplama. Hepsini topla, yüz biri geçerse açabilirsin, tamam mı?"

Başımı salladığımda, ters çevirdiği taşlara garip garip baktım. "Bunlar neden böyle?"

Sırıttı, keyifle. Eliyle şapkasını ters çevirip iki taşı alnına yapıştırınca şaşkınlıkla baktım ona.

"Görüyor musunuz lan?"

Diğer amcalar şaşırmış olsa da gülmüşlerdi. "Ulan Hayri, en son iki ay önce çift okey gelmişti."

Hayri Amca, sırıtarak taşları yerine koydu. Genel olarak büyük taşlardı zaten. Hepsini yan yana dizdikten sonra bir tane okey boşa çıkmıştı.

"Bunu kullanmadık?" Dedim, elimle az önce alnına yapıştırdığı taşı gösterirken.

Hayri Amca, gözlerini kısarak baktı, yerdeki dizili taşlara. "Taş çek bakayım, neden olduğunu söyleyeceğim."

Hızlı hızlı başımı sallayıp herkesin aldığı taş kulesinden bir tane aldım. Ona verdiğimde kocaman sırıtmıştı. "Uğur getirdin oğlum, uğur!"

Ne olduğunu pek anlamamıştım ama Hayri Amca sevindiği için sırıttım. Birkaç taşın yerini değiştirip çektiğim taşı yerleştirdi sonra da kapak yapar gibi taşı alıp eliyle vurunca okey taşı önlerine düştü. "Bak bakayım ne var orada?"

Zaaf -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin