3. Bölüm

685 72 24
                                    

Gözümü açtığımda direkt duvardaki saate baktım. Saat sabah sekize geliyordu. Yine kabus dolu bir geceyi devirmiş, üzerimdeki ölü toprağıyla sabah eylemiştim. Yataktan kalkıp bacaklarımı sarkıttım.

Başımı pencereye çevirdiğimde gökyüzü hiç olmadığı kadar kasvet doluydu. Ruhum bedenimi terk etmiş gibi aldığım her nefes diken olup göğsüme batıyordu. Resmen ölümün sancısı vardı yüzümde. Başımı pencereden alıp aynadaki yansımama baktığımda, üzerinden tır geçmiş bir ifade gördüm. Ben ona o bana bakıyordu.

Yaşım ise artık yirmi üç olmuştu. Çevremde hiç kimsem kalmamıştı. Tek başıma hayat mücadelesinde yuvarlanıp gidiyordum. İyi olan tek şey babamdan kalan bu evdi. Annem yıllar önce evlenmiş, Almanya'ya taşınmıştı. Evlendiği adamdan adamdan sekiz yaşında bir kızı iki yaşında da bir oğlu olmuştu.

Babamda ben daha on yaşında iken vefat etmişti. Babamın vefatından bir yıl sonra annem, dedemin zorlamasıyla evlenmek zorunda kalmıştı. Ben de üniversiteye gidene kadar dayımın yanında büyümüştüm. Tabi büyümek denilirse buna...

Neyse kısaca hayatımı özetledim. Bu köhne dünyada tek tabancaydım yani. Üniversiteyi bitirdikten sonrada babamın benim için bıraktığı bu evde yaşamımı sürüyordum. Ayrıca sınıf öğretmenliğini bitirmiştim. Atanmak için de kpss'ye çalışmak zorundaydım. Dershane param olmadığı için halk kütüphanesinin açtığı kurslarda eğitim görüyordum. Akbilim ise sağolsun devlet baba ben işe girene kadar ücretsiz yapmıştı. Birde belli bir miktar burs veriyordu. Yani kısacası ne öldürmüyor, nede süründürtmüyordu.

Ha birde annemin gönderdiği paralar vardı. Asla dokunmuyordum tabi. Öylece hesabımda duruyordu

Haftalar önce ücretli öğretmenliğe başvurumu yapmıştım. Orada da torpilim olmadığı için yine olduğu gibi, hayat hayırlı kapılarını yüzüme bir bir kapatmıştı.

Ben öylece kendime bakarken, karnım guruldadı. Çizgi haline getirdiğim dudaklarımla, bakışlarımı aynadaki görüntümdem aldım ve ayaklanarak mutfağa doğru yürüdüm. Dolapta ne bulduysam ayak üstü birşeyler atıştırdım.

Birde şu vardı. Bugüne kadar asla kendim yemek için masa kurmamıştım. Eyyüp gelirse belki. Yada üniversiteden arkadaşım İrem...

Karnımı yeteri kadar doyurduktan sonra üzerimdeki tişörtü çıkarıp dolabı arkamdan kapattım ve öylece giyinme odama doğru yürüdüm. Yeni bir tişört çıkardığım gibi kendimi banyoda buldum.

Kirli tişörtü de çamaşır makinasının kapağını açarak içine fırlatıverdim. Her ne kadar maddiyat açısından pek başarılı olamasamda giyim kuşamıma hep dikkat ediyordum...Şey gibi düşünün. Ekmek yok yemeye at ile gidip sıçmaya. O hesap işte.

Eğer annemin bana gönderdiği euro'lara dokunursam, hayatım epey iyi duruma gelecekti ama kırgındım ona. Onun tek kuruşunu dahi kendime haram kılmıştım.

Çünkü bende bir evlattım. Bende eskiden geceleri korkuyordum. Bende dışarı çıkınca bir annenin çocuğuna gülerken veya sohbet ederken gördüğümde içim cız ederek iç geçiriyordum. Bende onun evladıydım ulan...Neyse artık. Olsa da olmasa da. Benim icin artık pek birşey ifade etmiyordu.

Çok geçmeden hızlıca banyomu da yaptıktan sonra enseme kadar gelen saçlarımı fön makinesiyle kurutarak düzleştirdim.

Test kitabımdan birkaç matematik sorusu çözdükten sonra saat 12'ye doğru ilerliyordu. Tekrardan giyinme odama giderek beyaz kot pantolon, yakalı mavi bir tişört çıkardığım gibi hızlıca üzerime geçiriverdim. Pantolonumun düğmesini kapatmadan önce dolap aynasından kendimi süzmeye başladım.

178 boyunda olup fit bir fiziğe sahiptim. Kaç kez spor salonuna gitmiş kas yapmak istemiştim lakin her defasında ya sıkılıyordum. Yada işlerim çıkıyordu.

Yüzüm ise fena değildi. Esmer kavruk bir tene sahip olmama rağmen gerçekten yakışıklı denilecek bir tipe sahiptim. Yani bu konuda kendimi beğeniyordum. Ben kendimi incelerken o sırada çalışma masamda bıraktığım telefonum çalmaya başladı. Koşar adım telefonumu elime alarak açtım ve boşta kalan elimle pantolonumun düğmesini kapatmaya çalıştım.

Eyyoo arıyor...📞

Eyyüp'ten gelen "Vedat, hazır mısın kanka?" Sorusuna karşılık olarak "Hazırım kanka. Sen nerdesin?"dedim.

"Kanka evden çıktım spor salonuna doğru gidiyorum. Sende atla gel istersen!"

"Tamam tamam! Ayakkabımı giyip çıkıyorum"

Telefonu kapattığım gibi anahtarımla beraber cebime iliştirerek evden çıktım. Çok geçmeden de spor salonun oraya yetiştim.

Spor salonunun orada çok güzel siyah bir jeep duruyordu. Eyyüp'e dönerek buruşturduğum dudaklarımla ıslık çaldım. "Oğlum arabaya bak! Millet bu paraları nasıl kazanıyor yav?" diye sordum.

Ben bakışlarımı arabadan çekmezken, Eyyüp bana karşılık verdi. "Hepsinin amına koyayım. Zenginlerin hepsini sikeyim. Hepsi çalıyor çırpıyor. Oruspu çocukları"

Fazla küfür seven biri olmadığım için, Eyyüp'ün söylediği küfürlere yüzümü buruşturup güldüm. Döndüm Eyyüp'e baktım. Elini koluma atarak beni kendisiyle beraber çekiştirdi "Yürü bu oruspudan paramı alalım da başka spor salona kaydımı yapacağım" dedi.

Göz ucuyla Eyyüp'e bakarak adımlarını takip ettim. Spor salonunun merdivenlerinden aşağı inerken spor yapanlar gözüme takıldı. Kimisi zayıflamak için koşu bandında koşmaktan ter içinde kalmıştı. Kimisi de bilmem kaç kiloluk halteri kaldırıyordu. Kimisi de eline iki tane onar kiloluk dambıl almış bir sağ bir sol olmak üzere kaldırıyordu.

Dudaklarımı vay be diyerekten büküp bakışlarımı kasada duran adama çevirdim. Eyyüp ile hararetli bir diyaloğa girmişti.

Eyyüp göz kırparak hafif yüksek sesle elini masaya dayadı. "Muzaffer abi, benden öğrenci parasını alacağına tam para kesmişsin abi. Sebep?" diye hesap sordu

"Yav Eyyüp yanlışlık oldu dedim ya! Ne çok abarttın amına koyayım" diye yanıt verdiğinde bakışlarımı onlardan alarak omzumun üstünden geriye çevirdim. Salonun en köşesinde şınav çeken ve kas kütlesi sayılacak kel bir adama gözüm çarptı.

Birkaç şınavdan sonra ağzım açık içime derin bir nefes aldım. Nefes kesici bir tene sahip olup onu iyice şekilli hale getirmişti. Gözümü ondan almadan yutkunduğum esnada onun da bana baktığını fark ettim. Birkaç saniye yüzüme bakarak hayırdır der gibi göz kırptı. Karşılık olarak çizgi haline gelen dudaklarımla kolay gelsin anlamında başımı salladım.

Eyyüp kolumu kendisiyle çekiştirerek "Vedat yürü haydi!" dedi kızgın bir sesle

Döndüm. Eyyüp'e baktım. Biz merdivenlerden yukarı çıkarken Muzaffer abi denilen herif arkadan bağırdı. "La Eyyüp! Alacağın olsun oğlum. Bak bakayım bir daha bu spor salonuna alıyor muyum seni!!"

Eyyüp karşılık vermeden bana döndü. "At yarrağı, onun bu sikim sönük spor salonuna kaldım sanki. Bir deprem olsa herkes altında kalacak" dedi ve gıcıklık vermek için kahkaha attı. O böyle gülünce bende güldüm.

***

MANİPÜLASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin