20. Bölüm

356 53 91
                                    

Oy ve yorum bekliyorum canlar 🙂
Keyifli okumalar ❤️

Üzerimdeki ağırlık hafifleyince bedenim ter içinde kalarak boşluğa kıvrılır gibi oldu. Soğuk parmaklar tekrardan aletimle buluşunca sıkıca kavrayarak avuçları arasında aşağı yukarı çekti bir süre.

Ben ise titreyen dudaklarımla sadece gözümden yaş gelmesine müsade ediyordum. Sondu. Bugünlük esaretim buraya kadardı. Saatler sonra herkesin önüne çıkacaktım.

Boğuk sesiyle "Aferin. Beni de Tanrı Enki'yi de hayli mutlu ettin" diyerek aletimden akan beyaz sıvıyı son kez şambana koyarak ağzını kapattı.

Ayağa kalkmadan "Sakın kıpırdama!" diyerek tekrardan duvardaki figürün önüne geçip saygısını belli ettirircesine belini kırdı. Ellerini de göğsünde birleştirip başını eğdi.

Bu sefer duvardaki figüre daha dikkatli baktığımda figürün iki kaşının tam ortasında kırmızı bir ışık yanıp sönüyordu. Hoca efendi denilen zat, figüre biraz daha yaklaşarak asa olarak resmedilen yere parmağını götürüp bir tur dönderdi.

Döndermesiyle kırmızı ışığın bir anda kaybolması bir oldu. Beni asıl şaşırtan ise figür yavaş yavaş geriye giderek ortadan kaybolmasıydı. Şimdi ise karşımda dümdüz bir duvar örülmüştü.

Islak yanaklarımla yüzümü ona çevirdiğimde, elindeki şamdanı götürüp cam fanusa koydu. Bir dakika kadar fısıldayarak birşeyler okuyup elini sakallarına götürdü ve sıvazlayarak bana döndü tekrardan.

Aleti ise hâlen havadaydı. Elini aletine götürüp okşayarak ağır ağır yanıma yetişti.

Gözleri fazlasıyla karanlık olup, dili oldukça sivri ve bir insana göre hayli uzundu. Fakat oldukça yakışıklı bir çehreye de sahipti.

Karanlık gözlerini biraz daha yumuşatarak dudaklarını büktü. Sivri dili dudaklarının çevresini yalarken, alt dudağını ısırarak iç çekerek bakış attı bedenime.

"Yarım saat sonra hazır ol" diyerek bir dizini yatakla buluşturdu. Kolları her iki tarafımı sararken "Çok hoşuma gittin bugün. Yüce Enki senden razı olsun" deyip elimi dudaklarına götürdü ve avucuma şuh bir öpücük kondurdu.

Ben yutkunurken dudakları bu sefer her iki kaşımın ortasını buldu ve yumuşak bir öpücük kondurdu.

"B-ben gitmek istiyorum. Lütfen ben kimse değilim. Benim size bir faydam olmaz"

Karanlık gözleri gittikçe tonunu açarken, aralık dudaklarımı öpmeye başladı. Alt tarafımı ise hissetmiyordum artık. Son ilişkimizde uyuşturucu gibi bir krem sürmüştü deliğime. Krem sayesinde pek acıyı hissetmemiştim bir müddet.

"Akşam hazır ol" diyerek ürkütücü bir şekilde fısıldadı. "Birazdan, senin için mürid göndereceğim. Akşam ne yapman gerektiğini sana bir bir aktaracaklar. Can kulağıyla iyice dinle. Bir aksilik görür yada farkedersem canın yakarım..." yüzü tehditlerinin aksine daha yumuşak olup, gülümsüyordu.

"Lütfen beni bırakın. Söz kimseye hiç birşey anlatmam. Suat ile de bir daha görüşmem. Hatta bu memleketten çeker giderim..." işaret parmağı dudaklarımı bulurken, dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

Bacaklarımın titremesine neden olan fısıltısıyla "Kameralar şuan kapalı asi çocuk. Ve sen...Hiç merak etme!! O Suat denen hain en kısa sürede ortadan kalkacak. Vadesi doldu. Vadesini bana ait olana dokunarak bitirdi çoktan. Zamanı gelince tıpkı onun gibi sende bizlere mürid kazandıracaksın. Ama şimdilik bana hizmet etmen gerekiyor" sözleri keskin bir kılıç gibiyken, aleti aletimin üzerinden git gel yapıyordu.

MANİPÜLASYONWhere stories live. Discover now