14. Bölüm

427 59 58
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın canlar


Saçlarım rüzgarlı havada geriye doğru savrulurken güneşin altında durup gözlerimi kapattım ve güneşten gelen enerjiyi bedenime hissettirdim.

Derin bir nefes içime çekerek varmam gereken yere doğru ilerlemeye devam ettim. Eyyüp ile buluşacaktım. Suat şehir dışından gelmişti. Üç gün kalacağını söylemişti bana. Ama dört gün kalıp, dört gün boyunca beni kendine mahrum bırakmıştı. Aramamış fotoğraf dâhi göndermemişti.

Çok özlemiştim onu. Bana dokunmasını, onun kokunu içime çekmeyi. Nasıl oldu da kısa sürede beni kendine bağlamıştı inanın bilmiyorum! Eğer aşkın zinciri bu ise beni zincirleyip mahsenine kapatsın diye yalvarabilirdim.

Elimi alnıma şapka yaparak parçalı bulutlu havaya baktığımda güneş ikindiye doğru ilerliyordu. Çok geçmeden sırtımdaki spor çantamla beraber kafenin kapısından giriş yaptım.

Gözlerimi masalarda gezdirdiğimde Eyyüp bana elini kaldırdı. Dudaklarım gerildi. Ayaklarım ise ona taraf yürüdü. Pencere kenarında oturmuştu. Klima havası o tarafa doğru esiyordu. Buraya daha öncede gelmiştik. Oradan biliyorum.

Yanına yaklaşıp spor çantamı boş sandalyeye indirdim ve oturmam için sandalyeyi hafif geriye ittim. "Naber kankim" diyerek oturup sandalyeyi masaya yaklaştırdım.

Eyyüp elini garsona kaldırıp yanına çağırdı. Sonra da bana dönerek "İyi kanka. Niye geç kaldın?" diye sordu ve yanımıza yaklaşan garsona iki tane buzlu kahve söyledi.

Garson siparişleri adisyon defterine yazarken bende Eyyüp'e cevap vermek için dudaklarımı oynattım. "Yav bizim Özgür bende kalıyor. Dayımlar bir hafta daha kalacaklarmış. Bu da tutturdu illa senin yanında kalacağım diye"

"Yav siktir et şu çocuğu. Yemin ediyorum birgün elimde kalacak!! Nasıl tahammül ediyorsun ona anlamıyorum"

Omuz silkeyerek "Ne yapayım oğlum. Sonuçta bir süre onlarla beraber büyüdüm. Yok desem dayım minnet eder başıma kalkar"

Eyyüp aman ya sende der gibi elini sallayarak "Ee spor nasıl gidiyor? Bu arada görmeyeli daha iyi gördüm seni. Hem mentalite olarak" deyip duraksadı. Gözleriyle bedenimi işaret etti. "Vücudun iyi şekil almış! Biri mi çalıştırıyor seni?"

"Öyle! Bir arkadaş var! Sağolsun hem arkadaş olduk. Hemde aletleri nasıl çalışmam gerektiğini söylüyor" dediğim an kaşlarını kaldırıp "Suat mı?" diye sordu.

Birden bire gelen soruyla dudaklarımda bulunan gülümseme dondu. "Hı hı! Evet o. Sen nereden tanıyorsun?"

"Nereden tanıyacağım oğlum. Bir süre o salona gidiyordum sonuçta. Adamın dibidir. Bana çok yardımcı olmuştu"

"Hmm. Bilmem. Henüz tam tanımıyorum. İyidir herhalde!" diye geçiştirdiğim an telefonuma mesaj geldi. Masada duran telefonumu elime alıp ekrana baktığımda ayaklarımın yerden kesilmesine neden olan adamdan mesaj gelmişti.

Sevgilim: Bebeğim. Neredesin? Gelip seni alayım. Takılalım biraz

Dudaklarım sevinçten açılıp açılıp kapandı. "Suat mı mesaj atmış?"

Gözlerimi tereddütle telefondan aldım ve karşımda oturan arkadaşıma diktim. Nereden biliyordu ki?

"Evet de sen nereden biliyorsun?"

"Sabah birşey sormak için aradım. Seni tanıdığını ve seni bir yere  götüreceğini söyledi" deyip başını iki yana salladı. Ona karşılık olarak "Başka birşey söyledi mi sana, benim hakkımda felan?"

Garson önümüze kahveleri indirirken Eyyüp teşekkür edercesine başını salladı. Bana dönerek "Valla öve öve bitiremedi seni. Açıkçası gurur duydum sen gibi bir arkadaşa sahip olduğum için"

Gülümseyerek alt dudağımı çok az ısırıp kahvemi parmaklarım arasında güvenle tuttum. Dudaklarıma götürüp bir yudum içerek tekrar telefonuma gömüldüm.

Ben: Arkadaşım ile kafeye geldim. Konum atayım. Oraya gel. Hem arkadaşımı tanıyorsun zaten

Suat: Kimmiş bu arkadaş?

Ben: Eyyüp.

Daha da geri dönmedi bana. Başımı telefondan kaldırmadan gözlerimi Eyyüp'e çevirdim. "Suat gelecek. Erkenden kalkıp gitsem sana ayıp olmaz değil mi?"

Dudaka bükerek arkasındaki sandalyeye yayıldı "Merak etme birazdan kalkacağım siz takılın. Ha bu arada derneğe seni de üye etti mi?" ulan bunun herşeyden nasıl haberi vardı? Neyse sonuçta aylarca beraber çalışmışlardı. İllaki bir yerden tanıdık arkadaşları vardı.

"Yani, daha üye olmadım ama. Sen üye oldun mu?"

Dilini dişlerinin üzerinden gezdirerek "Oldum oldum" dedi mırıldanarak

"Nasıl bir ortam? Yani hoca efendi diye biri varmış. Ve uzun saçlı erkekleri istemiyor. Garip garip kuralları var. Saçlarını bu yüzden mi kısalttın?"  diye sordum.

Gerçi Eyyüp hep kısa saç takılıyordu. Saçları beş numara olup yanları da iki numaraya vururdu hep. Yakışıklı biri olduğu için her türlü saç gidiyordu ona.

Omuz kaldırdı. "Yok oğlum. Biliyorsun zaten. Saçlarım hep kısadır. Bakma Suat kel takılıyor. Yoksa o kadar da karışmıyorlar"

Bu şekil dernek ile ilgili sorular sordum. Dediğine göre epey varlıklı bir dernekti. Suat ise orada çalışan abilerden biriymiş. Onun gibi onlarcası üyeymiş. Hepsinin ayrı ayrı görevi ve grubu varmış. Eyyüp ise bizzat hoca efendinin yanında görev alıyormuş. Bu arada şaşırdığım şey ise ben Eyyüp'ü davet etmeyi düşünürken, meğersem o aylardır bu derneğe üyeymiş.

"Hoca efendi nasıl biri? Yaşlı biri mi? Hep beyaz kıyafet mi takılır" soruma kahkaha attı.

"Tch, kırkların ortasında ve en az Suat kadar kaslı biri. Ama sakallı olanından. Bu arada dernek derken, aklına bildiğimiz cemaatler gelmesin. Daha kollektif bir dernek. Her şehirde üyeleri var. Başlarında ise birer abi abla bulunuyor. Her ay toplantı yapıyorlar. Gençler için en iyisini istiyorlar. Güzel bir ortam yani"

Vay be diyerek dudak büktüm. Şimdi daha çok merak etmiştim. Parmaklarım arasında ısınmaya yüz tutan kahvemden ikişer yudum içtim. Eyyüp İrem ile küskünlüğünden felan bahsetti. Ona kıyamadığını, en yakın zamanda gönlünü alacağını söyleyip ayaklandı.

Benden izin alarak kapıya gittiği esnada Suat'ın keskin mavilerinin esiri altına girdi. Aralarında bir dakika kadar konuştular. Suat'ın taştan daha sert ifadesi çözüldü.

Bir saniye kadar bana dönerek Eyyüp'e beklemesini söyledi ve Yanıma geldi. Sıkıca bana sarılarak kulağıma eğildi. "Bebeğim iki dakika kadar burada bekle. Lavaboya kadar gidip geliyorum hemen" dediğinde yutkunarak elimi göğsüne götürüp elimi kalbinin üzerine yasladım.

Mağrur bakışlarımla "Çok özledim seni" diyerek mırıldandım.

Eğilip saçlarımdan öperek lavaboya doğru adımladı. Kafeye göz gezdirdiğimde Eyyüp'ü göremedim. Neyse diyerekten telefondan İrem'e mesaj attım.

Ben: Eyyüp senden özür dileyecek. Çocuğu terslemeye kalkma sakın kankacım. :)

Mesajı gönderip başımı pencereye çevirdim. Camdan Eyyüp'ün yansımasını gördüğüm an çevik bir hareketle başımı kapıya çevirdim. Tişörtü dağınık duruyordu. Merdivenlerden aşağı inerken aynı dakika Suat bana gülümseyerek yürüdü. Birşey içmedi. Kahvemi elime aldım ve beraber arabaya doğru gittik.

⚡⚡

Ya arkadaşlar şimdi dernek dediğim şey aklınıza bildiğimiz cemaatler gelmesin.

Zaten ilerde belli olur.
Umarım beni din düşmanı ilan etmezsiniz.

Ben sadece işin karanlık tarafına değineceğim 😉

MANİPÜLASYONWhere stories live. Discover now