15. Bölüm

356 56 57
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın
canlar ✨
Keyifli okumalar

Suat'ın kaldığı rezidans tarzı evin girişinde merdivenlerden yukarı çıkıp binaya girecek iken, birden yine o anlamsız heyecana kapıldım. Saat ise akşam 10'a gelmek üzereydi ve Suat ile bu gece birlikte uyuyacaktık. Evinin kapısını bana açacak bende her karışını gezecektim. Bu durum onun için ne anlama geliyor bilmiyorum ama benim için çok kıymetliydi.

Kuzenim Özgür ise şuan benim evimde kalıyordu. Ona herhangi bir malûmat vermeyi düşünmüyordum. Kalsındı bu gece tek başına. Kuyruk gibi gittiğim, kaldığım, gezdiğim her yere vakıf olup benimle gelmesindi.

Suat ise elini omzuma atmış sağına soluna bakmadan asansöre doğru yürüyordu. Ağzını bıçak açmamıştı tüm gün. Arada bana gülümseyip sorduğum sorulara kısa cevaplar verip tasdikliyordu beni.

Mesela soy ismini öğrenmiştim.  Kaytaran demişti. Suat Kaytaran! Değişik bir soy ismi vardı ama bugüne kadar neler neler duymuştum. Yani çok da garipsememiştim. En azından yanlış anlamasın diye herhangi bir falso vermemeye dikkat etmiştim.

Muhtemelen en geç iki gün sonra beraber derneğe gidecektik. Hoca efendi ile tanışacak eteğini öpecekmişim. Açıkçası Eyyüp'ün hoca efendi kaslı bir adamdır demesi ile Suat'ın etek öpeceksin demesi beni çelişkilere soksada göz ardı etmiştim. Sonuçta hoca olan spor yapmayacak diye bir kanun yoktu. Onlarda sağlığına dikkat etmek zorundaydılar. Hem spor ile ilgilenmesi beni ekstra heyecanlandırmıştı.

Asansör aşağıya inerken Suat elini
kafasına taktığı siyah şapkaya götürüp başını hafif önüne eğdi. Asansörden iki kişi inmişti. Genç sarı saçlı bir kız ve yaşı yirmi sekizlere dayanan hafif esmer uzun biri indi. Muhtemelen polisti. Erkek olan yüzüme şaşkın kısa bir bakış atarak önüne döndü. Onlar ilerlerken Suat başını çok az onlara çevirdi ve belimden hafif ittirerek asansöre bindirdi.

"Iı şey, komşularınla aran pek yok sanırı..." beklemediğim bir anda dudaklarıma kapanan iki et parçasıyla lafımı geri yutmak zorunda kalıp öpüşüne karşılık verdim. Beni her öptüğünde aklımın iflas etmesi normal miydi acaba? Yoksa ben mi çok hayranlık duyuyordum sevgilime!

Asansör durduğuna dair ses verince Suat geriye çekilip dudaklarını diliyle yaladı ve gülümseyip "Buyurun efendim!" diyerek eliyle ilk benim inmemi rica etti.

Karşılık olarak tebessüm ettim. "Peki efendim!" deyip başımı iki yana salladım ve tam karşımızda beliren kapıya doğru ilerledik. Suat cebinden bir kart çıkardı. Ben onu banka kartı zannederken meğerse o anahtarmış.

Allah kahretsin ki fasfakirliğimden dolayı anlamamıştım işte. Elindeki kartı kapı girişine sokup kapıyı yarım açtı ve anahtarı tekrardan yerinden çıkartarak cebine iliştirdi.

Dudak bükerek "Evin çok güzelmiş" dedim. Başını çevirmeden göz ucuyla yüzüme muzip bir bakış atarak kapıyı ardında sakin bir hareketle kapattı. "İlerde beraber kalacağız bu evde bebeğim" dedi ve iç çekerek "Bana aile özlemimi seninle gideriyorum demiştin. Düşündüm de, madem bebeğim böyle düşünüyor. Neden onunla beraber yaşamayayım dedim!"

Gözlerim duygu selinden dolayı nemlenirken yutkundum. Gerçekten böyle mi düşünmüştü? Eğer dediği gibi ise hayatım boyunca ona minnet kalacaktım.

Evine hoş geldin kucaklaması yaparak belimden tutup bedenimizi yek hale getirdi. Dudakları dudaklarımı öperken ayağıyla dolabın altına birşey itti. Bu şekil öpüşerek salona doğru yürüdük. Ben üzerindeki gömleğin düğmelerini açarken belimden tutup yavaşça koltuğa fırlattı beni. Bir dizini koltuğa yaslatarak üzerime eğildi ve tekrar öpüştük.

Nefes almak için dudaklarımı geriye çektiğim de alnıma yaslanan dudaklarla gözlerimde hazır olda duran yaşlar bir bir yanağımdan süzüldü. İşaret parmağının tersiyle yanağımı okşarken "Bebeğim benim. İyi ki hayatıma girdin. Her geçen dakika beni bambaşka biri yapıyorsun. Bazen eskiden çok boş bir hayat sürdürdüğümü düşünüyordum. Fakat o şekil bir hayatım olmasaydı seninle tanışamazdık diye hemen o olumsuzlukları def ediyorum çevremden"

Aralık dudaklarımı oynatarak "Seni çok seviyorum sevgilim. İlk defa birine seni seviyorum diyorum. İlk defa birini hayatıma alıyorum. Lütfen benim elimi bırakma sakın. Eski yalnız hayatıma dönmek istemiyorum. Seninle olmadığım bir dünya istemiyorum" dediğimde parmağını dudağımın üzerine bastırarak "Şişt! Sakın bir daha böyle düşünme. Asla bırakmayacağım bebeğimi. Ben nereye sen oraya" diyerek dudaklarımız tekrar buluştu.

Üzerindeki gömleği omuzlarımdan sıyırdım ve ellerimi çıplak sırtına götürüp parmak izlerimden oluşturdum. Dudakları boynumda gezerken kulağıma fısıldadı. "Ne yapmayacağını biliyorsun değil mi?"

"Hı hı. Biliyorum sevgilim. İnlemek yok"

"Aferin!" deyip boynumu sömürmeye devam etti. Gözlerim bir ara televizyonun üzerinde garip bir şekilde yanan kırmızı ışığa takılınca gözlerimi yumdum.

Ellerim bedeninde gezinirken dişlerimi kıracak kadar sıkmak zorundaydım. Çok güzel öpüyor dişliyor ve dil darbeleri vuruyordu. İnlememek için ölüm sınavından geçiyordum sanki. Fakat bizi durduran ve lanet gelsin ki beni de utandıran bir olay yaşandı.

Bağırsaklarım açlıktan dolayı isyan bayrağını eline alarak guruldamaya başladılar. Utandığım için ağzımdan yarım bir nefes boşluğa bırakırken karnım tekrardan guruldadı ve Suat kulağımın dibinde kahkaha attı.

Allah kahretsindi! Yer yarılsın da içine gireydim. Yada açık pencereden sekizinci kattan atlasamıydım! En azından daha az utanırdım ve sonrası kahtalı köy. Of rezil oldum. Kahretsindi!

"Bebeğim acıkmış mı?" deyip üzerimden kalktı ve yumuşak bir sesle "Gözlerini aç!" diye uyardı. Ben utanma nöbetleri geçirirken mecburen gözlerimi çok az  aralayıp başımı hafif sallayarak onayladım.

"Ne yersin? Ne söyleyeyim bebeğime?"

"Sende yiyecek misin?" Sorduğum soruya tek kaşı havada gülümsedi. "Bende yiyeceğim. Önce yemekleri sonra da seni yiyeceğim bu gece. Sana doymak nedir bilmiyorum galiba...Ama önce bana ne yiyeceğini söyle çabuk?"

"Fark etmez. Sen daha iyi bilirsin. Sen ne yersen ayak uydururum sana?"

"Bebeğim farkında mısın bilmiyorum ama. Her geçen gün beni daha çok etkiliyorsun. Bana bu kadar itaatkar olman, güvenmen beni fazlasıyla memnun ediyor"

Dudaklarımı ağzıma alıp dilimle ıslattım. Elini sehpada duran telefonuna götürdü. Sağlıklı ne varsa tekrar sipariş ederek beni kendi eliyle soydu. Bedenime öyle kamaşan gözlerle bakıyordu ki! Ruhumu dâhi çırılçıplak hissediyordum şuan.

Beni kucağına alıp pencerenin oraya götürdü. Koskoca deniz ayaklarımızın altında dalga dalga geçiyor gibiydi. Tekrar pantolonunu dizine kadar indirip kalçamı aletinin üzerine bastırdı ve yemekler gelinceye kadar öptü. Okşadı. Hissetti. Hissettirdi. Bu konuda ne istediğimi çok iyi biliyordu.

Yemekler gelince önce yemeklerimizi yedik. Sipariş ettiği tatlıyı ise kendi eliyle bana yedirdi. Dudağıma yapışan tatlıyı ise diliyle alarak temizliyordu. Sonra da elimden tutup banyoya doğru götürdü.

"Hazır mısın bebeğim?" benden izin alarak sorduğunda içime titrek bir nefes alarak "Saçlarım feda olsun sana" diyerek gülümseyip burnumu buruşturdum.

Eğilip yanaklarımdan öpüverdi. Beni tekrar aynaya çevirdi. Bir ara gözlerim yerde duran birkaç saç teline takılınca yüzümü kaldırıp gözlerimle aynadan bana bakan mavi harelere diktim.

Makinayı tam saçlarıma değdirecekti ki elimle bileklerinden tuttum. Yüzüme anlamsız bakışlar atarken "Iı şey! Yerde duran bu saçlar kimin sevgilim? Yani senin saçların değildir diye tahmin ediyorum"

⚡⚡

Bu yazarın en heyecanlı yerde bölüm kesmesi şaka mı? 😉

Kim bilir Suat ne cevap verecek!

MANİPÜLASYONWhere stories live. Discover now