10. Bölüm

425 59 48
                                    

🔥


Mutluluğun formülü var mıydı?

Buna kesin bir cevap veremezdim. Ama benim için mutluluk içsel huzura kavuşmak ve sevdiğin insanlarla vakit geçirmekti. Başarı da elbette mutluluktu. Ama başarı mikro mutlulukları dağıtırken, sevdiğin insana koşmak makro mutlulukları dağıtıyordu bana göre.

O yüzden adımlarım tıpkı bir şahinin kanat çırpması kadar aceleciydi.

Özgür'den kurtulduğum için açıkçası rahat bir nefes almıştım. Bir hafta sonra on sekiz yaşına ayak basarsa asıl o zaman elinden çekeceğim vardı. Neyse onu bir kenara süpürerek spor salonunun tabelasına baktım.

'Yeni Yem Spor Salonu'

Bu garip isime bakarak başımı iki yana sallayıp heyecanla içeriye doğru yürüdüm. Tabi spor salonu alt katta olduğu için merdivenlerden birer ikişer inerek içeriye baktım. Henüz pek kimse görünmüyordu. Kasada oturan Muzaffer abiyi görünce "Kolay gelsin abi" diyerek baş selamı verdim.

O da yüzünü önündeki telefondan alarak bana baktı ve birbirine kenetlediği dudaklarla göz kırptı. "Ooo! Bizim kaçak geldi sonunda. Nerede senin ki?" diye sorunca hafif çatılı kaşlarımla kırkırdadım. "Kimden bahsediyorsun abi?" diye karşılık verip koluma astığım çantamı indirdim ve elimle kavradım.

"Hadi hadi yeme bizi! Şunun şurasında sadece ikimiz varız koca salonda" ısrarla niteleyince bende aynı şekil karşılık verdim ama ayaklarıma kadar utangaçlıktan kızardığıma emindim.

"Lo hele sende! Suat işte. Akşam sikiştiniz mi? Bak o iyi siker haa adamı!!" ağzındaki baklayı ıslatarak sözünü bitirince derdini anladım.

Ama bu benim özelim olduğu için yumruk yaptığım elimi ağzıma götürerek boğazımı temizledim ve "Abi küfürlü konuşmalardan pek hoşlanmıyorum. Bu konuda dikkat edersen daha iyi olur"

"Haa!...Ne bileyim o pezeveng Eyyüp ile arkadaşsın diye seni de onun gibi sanmıştım birader. Kusura bakma! Sen geç üstünü değiştir o vakit"

"Yok estağfurullah! Kusurluk bir durum yok ama o konuda hassasım sadece...Kolay gelsin" diyerek arkamı döndüm ve bir adım kaldırıp yere indireceğim esnada mecburen yerimde mıhlandım. Çünkü dün geceden beri deli gibi Suat'ın soy ismini merak ediyordum. Belki sosyal medyada kendisini stalklar istek atarım diye düşünüyordum. Sürpriz mabında...

Tekrar önüme dönerek "Iı, şey! Muzaffer abi senden birşey rica edecektim ama..."

"Tâbii birader, buyur!"

"Imm, şey...Suat'ın soy ismi öğrenme şansım var mı? Yani ben ona sormayı unuttum ama şimdi de garip bir şekilde merak ediyorum. Söylersen çok mutlu olurum!!" diye rica ettiğimde kaşlarını olumsuz anlamda havalandırdı ve eliyle giyinme odasını gösterdi.

"Yok birader veremem. Bilgiler paylaşılmaz. Gelince sor kendisine" diye geçiştirdiğinde "Lütfen abi söz aramızda kalacak!" diye direttim.

"Yok birader dediğim gibi etik olmaz. Sen olsan verir misin?" diye sorunca başımı iki yana salladım ve yüzümdeki kırıntı kadar olan gülümseme yekle yeksan olunca anladım der gibi baş eğip içeriye geçtim.

Çantamı bulduğum ilk boş dolaba yerleştirdim. Hemen arkasında şortumu ve tişörtümü bir çırpıda üstümden sıyırarak çantama iliştirdim. Spor için hergün giydiğim beyaz atlet ve koyu kırmızı kısa şortumu giydim. Kendimle özel olarak getirdiğim spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra belimi doğrultup aynadan kendime şuh bir bakış attım.

Saçlarım epey afilli görünüyordu. Küçüklükten beri saçlarıma hep hayranlık duyar ve garip bir şekilde hafif uzun saçın bana yakıştığını düşünürdüm.

Elimi kaldırdım. Parmaklarımı tutamlarımın arasına daldırarak geriye doğru taradım ve o şekil içeriye doğru yürüdüm. Nedense bacaklarımdaki kıllardan kurtuldum diye hem fena halde utanıyor hemde Suat'ı memnun edeceğim diye dört bir yanımı sevinç ve coşku sarmalamıştı. Tabi Suat şuan benim için daha önemliydi. Bomba gibi kalbimin merkezine girivermişti

Aradan geçen dakikaların ardından koşu bandından indim. Aynadan boncuk boncuk terleyen yüzüme ve kol kaslarıma baktığım esnada takım elbise içerisindeki sevgilimi gördüm. Salonda ikimizden başka kimse görünmüyordu. Nedenini bilmediğim bir şekilde gözleri ateş saçıyordu. Kaşlarımı hafif çattığım sırada bana doğru ilk kışkırtıcı adımı attı. Bu görüntü beni hem korkuttu hemde gözlerimi kamaşmasına sebebiyet verdi.

İkinci adım, üç, dört derken yanıma yetişti. Elini omzuma yaslatarak aynadan yüzüme baktı. İki kelimelik bir cümleyle "Soyadımı sormuşsun?" diye sorduğunda dudaklarıma minik bir tebessüm kondurdum ve başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım. Nasıl bir duyguyla sorduğuna takılmamıştım aslında. Çünkü ses tonu ciddiyetten yoksun olup tamamen duygusuzluk hakimdi.

Sinirden keskin hale gelen çenesiyle gözlerini yumarak üst dudağını ağzının içine yuvarladı. Heyecandan terleyen avuçlarıma tırnaklarımı bastırdığım esnada birden bire boynum onun öfke saçan elleri arasına girdi. Ne olduğunu anlamadan keskin mavilerini de gözlerime dikti.

Otoriter bir sesle "Bir daha birşey merak ediyorsan bizzat bana soracaksın!..Ona buna sorup beni de, kendini de rezil etme boşu boşuna. Tamam mı minik sevgilim?" sona doğru dişlerinin arasından konuştu. Kırmızıya çalan yüzümle başımı sallayarak onayladım onu.

Nefes almakta güçlük yaşadığım bir anda elini gevşeterek belimi kavradı ve beni kucaklayarak lavaboların olduğu tarafa götürdü. Genelde spordan sonra banyo yapılan bir yere soktu. Bacaklarımı da zeminle temas ettirip kapıyı ardımızda kilitledi. Ben hala olayın şokundayken elini sertçe çeneme götürüp başımı bir hışımla yukarı kaldırdı. Sırtımı duvarla temas ettirip dudaklarımı sömürür gibi bir dakika kadar öpüp ayrıldı.

Alnını alnıma yaslatarak nefes nefese konuştu. "Seni deli gibi kıskanıyorum bebeğim...O yüzden merak ettiğin birşey varsa bizzat gel sevgiline sor!" diye devamını getirdi.

Heyecandan, korkudan, yabancısı olduğum duygulardan dolayı bacağım titreme yapınca titrek birer soluk içime alarak başımı salladım.

O da elini yanağıma hafifçe vurup "Aferin benim oğluma!" Dedi. Ve elini tişörtümün eteklerine atarak tişörtü üzerimden sıyırdı. Sonra da kulağıma bir ıslık sesi ilişti. Gözlerimi yüzüne kaldırdığımda mavileriyle bedenimi tarıyor buruşturduğu dudaklarıyla da ıslık çalıyordu.

"Sevgilimin seksi olduğunu biliyordum da bu kadarını tahmin edememiştim. Gerçi son bir iki şey daha var! Onları da halledersek seni üye olduğum derneğe götürüp beni büyüten adamla yani hoca efendimizle tanıştıracağım... Kendisi çok mübarek bir insandır. İrfan sahibi olup her türlü ilişkiye saygı duyar"

Söylediğinden hiçbir şey anlamasamda onun istediği gibi biri olmuş, onu memnun ettiğim için hayretler içerisindeydim. Karnımda hoş sancılar gebe olmuş sanki kelebekler özgürlüğe uçmuştu.

Kulağıma eğilerek "Bebeğim burada diye ilk fırsatta geldim. Haydi eğil de o güzel ağzına al biraz! Felaket derecede sana ihtiyacım var şuan" diye konuştuğunda alt dudağımı hafif ısırdım.

Aletini ağzıma almadan önce dakikalarca göğüslerimi ağzının içine alarak emdi. Sonra da dudaklarını boynuma bahşederek elini ağzıma götürüp inlememi engelledi. Açıkçası buna çok takılmıyordum. Bende inleyince utanıyordum. Benim de işime geliyordu.

Çok geçmeden elimi fermuarına götürüp bana ait olan hayat kaynağını çıkardım ve ağzıma alarak ikimizi de rahatlattım. Ardından beraber salondan çıktık. Lüks bir restorana giderek yemek yedik.

Kendimi şuan acayip şanslı hissediyordum. Sanki ayaklarımı yerden kesilmiş gibiydi

🔥🔥

Ah Vedat ah 🤭

Gençler iki yorum yapın ya 👥

MANİPÜLASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin