4. Bölüm

606 72 24
                                    

<<<Olay Günü>>>

İsmini bilmediğim mavi gözlü adam beni bir köşeye oturtarak kendisiyle beraber getirdiği mendille akan kanın üstüne basınç yaptı. Bu şekil bir müddet ilk yardımı kendisi uyguladı. Sonra da gözlerini gözlerime dikerek "Daha iyi misin?" diye sorduğunda başımı sallamakla yetindim. Yüzüstü sertçe çakıldığımdan ilk burnum koşu bandının sert zeminine çarpmıştı.

Mavi gözleriyle kahvelerime öyle mağrur öyle üzgün bakıyordu ki elimi kaldırıp burnuma götürdüm. O kadar cana yakın davranmıştı ki bana, bilerek yapmadığına kesinlikle emindim.

Onunda eli mendilde olduğu için tenlerimiz ilk defa bu kadar yakınlaşarak yanmama neden oldu. Kısa bir an gözlerimi yumdum. Yüzümde beliren gülümsemeyle yumuşacık bir tonda "Teşekkür ederim!" diye yanıt verdim

Şaşırdı. Kaldırdığı tek kaşıyla "Neden?" diye sorunca, gülümsememi gevşetmeden "İlgilendiğiniz için!" diye tekrar yanıt verdim.

"Ama ben seni yere düşürdüm!" dedi.

Suçu olmadığı halde olağanüstü bir şekilde iç geçirdi ve benden karşılık bekliyordu. Tepkimi merak ediyordu.

"Bilerek yapmadığınızı biliyorum. İnsan bazen telaş yapınca aksiliklere başvurabiliyor"

İki dudağını birbirine değdirdi. "Evet evet! Haklısın telaş yapmıştım. Tekrardan kusuruma bakma" dedi ve biraz yana kayarak elini bana uzattı "Tanışalım o vakit. Adım Suat"

Gözlerim parıldayarak bende elimi koca avucuna yerleştirdim. "B-bende Vedat. Memnun oldum"

"Güzel ismin varmış. Bu arada yeni görüyorum seni burada!"

Tebessüm ettim. Heyecanımı yenmek için akciğerlerime yarım bir nefes yollayarak "Evet. Bir hafta oldu kayıt olalı"

Hmmlanarak başını salladı. "Anladım. Bu arada yakından cok yakışıklıymışsın!" dedi gözlerimin içine bakarken.

Bu itirafla birlikte kendimi bulutların en tepesinde hissetmeye başladım. Tam bir haftadır beni görsün diye taklalar attığım adam benim yakışıklı olduğumu itiraf ediyordu şuan. Allah'ım sana koşuyorum.

Heyecandan kirpiklerim titremeye başladı. O da gözlerini kısarcasına kıkırdayarak alt dudağını ağzına alıp başını iki yana salladı. Sonra da elini çenemin altına koyarak baş parmağıyla üst dudağımın biraz üstünü okşadı. Bir an heyecandan bayılacağımı zannettim. Hava zaten sıcaktı. Bu dokunuşla birlikte oturduğum yerde cayır cayır yanarak terlemeye başlamıştım.

Elini çenemden aldığında baş parmağını tam gözümün önüne getirdi. Kanı temizlemişti demek ki!

Aynı dakikalarda o parmağındaki kanı havlusuyla temizlerken bende sertçe yutkundum.

"Teşekkür ederim Suat bey!" dedim.

Sonra da bu şekil uzun bir süre konuşmadan bakıştık. Baş döndüren bir andı benim için.

Aramızda zuhur bulan bu sessizliği, onun birbirine değen iki dudağı bozdu. "Neden günlerdir bana bakıyorsun sürekli?" İşte bu soru beklenmedikti.

Burnumdaki kan pıhtılaşıp durunca mendili burnumdan çektim. Elini benden önce hareket ettirerek hızla elimin üzerine koydu ve mavilerini, kahvelerimden ayırmadan mendili tekrar burnuma götürdü.

"Kalsın biraz daha! Enfeksiyon kapabilir" diye fısıldadı.

Allah'ım ne cevap verecektim şimdi ben! yutkundum ve "Iıım şey, güzel vücudunuz var! Senin gibi bir vücut yapmak için çabalıyordum. O yüzden arada bir bakıyorum size. Eğer rahatsız ettiysem özür dilerim" dediğim an, otuz iki dişini gösterecek kadar cana yakın bir kahkaha attı.

"Çok beceriksiz bir yalancısın" dedi ve dudaklarını ağzının içine yuvarlatarak emdi ve ıslak dudaklarıyla devam etti.

"Kaç yaşındasın?" diye sordu.

"23! Siz?"

Hayretle yüzüme bakarak "31 yaşındayım" dedi sessiz bir sesle

Burnumun sızısını bir kenara bıraktım. Sıcacık bir gülümsemeyle yüzüne bakmaya devam ettim. Dudaklarını açıp açıp kapattı.

Gülümseyerek gözlerini kırpıştırdı.

"Beni çok mu beğeniyorsun?"

Onun sorduğu soruya gülümsemem yüzümde donarak gözlerimi başka yöne çevirdim. Aldığım her nefes daha çok yabancılaşarak bana sıkıntı yaratıyordu. Evet çok beğenmiştim. Çünkü ilk defa böyle bir olay başıma gelmişti. Resmen akıl dengem şaşmıştı.

Kızarmış gözlerim ve utanmanın verdiği reaksiyonla onun mavilerine bakmadan sadece başımı salladım. Fısıldayarak 'Biliyordum' dedi ama makinaların sesinden dolayı tam anlayamamıştım.

Tüylerimi diken diken eden bir sesle "Gerçekten çok yakışıklısın. Ne yalan söyleyeyim. Geçen gün arkadaşınla ilk geldiğin zaman da dikkatimi çekmiştin. Ama yanlış anlarsın diye uzak durdum" böyle söyleyince gözlerimi, gözlerine yaslattım.

Elini çeneme getirdikten sonra baş parmağıyla yumuşacık bir şekilde okşayarak "Bana gelmek ister misin? Hem tanışmış oluruz. Hemde özür mahiyetinde yemek ısmarlayayım!!" dediğinde kafamın içine adeta sevinç bombası atılmış gibi hissettim.

Teklifinin başımı sallayarak kabul ettim. Elini çenemden alarak göz kırptı "İyi haydi bakalım. Gidip çantalarımızı alalım. Sonra da çıkarız" dedi ve gözüyle burnumu işaret etti "Artık mendili burnundan çekebilirsin!" diye ekledi.

Mendili burnumdan aldığımda, onun gibi ayağa kalktım. O da mendili elimden alarak çöp kutusuna fırlattı. Sonra da arkasını dönüp giyinme odasına doğru yürüdü. O gözden kaybolduğunda mendili hızla çöp kutusundan çıkardım. Çöp kutusunda bulduğum bir poşete sarıp tekrar cebime iliştirdim.

***

MANİPÜLASYONWhere stories live. Discover now