25.Bölüm : Kayıp Kız

787K 35.3K 21.8K
                                    


İlk kavuşmamıza, ilk sarılmamıza 5 gün kaldı^^ Heyecandan ölüyorum, heyecanımı dizginlemek için bugün hem Sınırsız'a hem Karantina'ya bölüm yazdım. Bu bölüm Karantina için çok önemli bir bölüm, hikayenin asıl konusu şimdi başlıyor, spoiler vermek istemiyorum, okuyup göreceksiniz, biraz şok edici bir bölüm olacak. İyi okumalar dileriim 13 Kasım 14.00'da görüşmek üzere! :')



25.Bölüm : Kayıp Kız
*Mümkün olabilir mi...*

Onur, Burak ve Mert tarafından eve bırakıldıktan sonra saatlerimi odamda film izleyerek geçirdim. Çünkü bir şekilde psikolojik olarak kendi hayatıma dönmem gerekiyordu. Kendi hayatım odamda oturup film izlemekten ibaretti. Saatlerce yatağımdan kalkmadan art arda üç film izledim. Gone Girl, Inception ve Interstellar. Üstelik Inception'ı üçüncü defa izliyorum. Ama şuanda ilk defa art arda izlediğim filmler arasında en etkilendiğim filmin bir bilim kurgu olmadığını söyleyebilirim. Ben Gone Girl'den etkilendim, Türkçesiyle Kayıp Kız... Sarı saç, güzel bir fizik ve kayıp bir kız. Ne kadar da bizim hikayemize benziyor. Film boyunca cinayeti düşünüp durdum. Bizim Kayıp Kız'ımızı düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Kim yapmıştı bunu? Neden yapmıştı? Bunlara birer cevabım yoktu. Ama bildiğim bir şey vardı, bu işin arkasında sandığımızdan farklı bir hikaye vardı.

Gone Girl müzikleri dinleyerek uyuyakaldığım bir gecenin sonunda alarmımın çalmasıyla saat tam 7'de ayaktaydım. Hazırlanmam, okul için sade bir şekilde giyinmem yarım saatimi aldı. Babam beni okula bırakırken yol boyunca okulda ne yaptığımızı sorup durdu, ona bir sürü yalan anlatmak zorunda kaldım. Güya saatlerce uyumuşum, neredeyse karantinadan çıktığımız an uyanacakmışım. Yalana bak, uykusuzluktan bayıldım!

Okula adım attığım an gergin hissetsem de babamın heyecan dolu sorularını yanıtlamaktan kurtulduğuma seviniyordum. Ama aklımda binlerce soru vardı. Şimdi ne olacaktı? Sınıfa girip, oturup öylece hiçbir şey olmamış gibi devam mı edecektim yaşamaya? Merdiven basamaklarını birer birer hızla çıkarken dersin başlamasına beş dakika vardı. Hızlandım, stresli bir şekilde sınıfa adım attığım gibi başımı kaldırmadan hemen boş gördüğüm en ön sıraya oturdum. Herkesin asosyal olma seçenekleri vardır, kimi herkesten uzak olmak için en arkaya oturur, kimi herkesten uzak olmak için en öne oturur. Sınıfa girdim, Onur'u, Burak'ı ve Mert'i göremedim, ben de en öne oturdum. Bu kadar basit.

''Selam!'' Başımı kaldırıp tepemde dikilen Doruk'u gördüğümde gülümsemeye çalıştım.

''Selam...''

''İlk ders günün kutlu olsun! Çıkışta kutlasak mı ciddi ciddi? Taksim'de güzel bir yer biliyorum. Shotlar benden!''

''Ehe...'' Ehe mi? Ağzımdan böyle bir ses çıktı, ''Teşekkür ederim... Ama alkolle aram pek iyi değil.''

''O zaman... meyve suyu içersin? Baksana, sana daha önce Victoria Justice'e benzediğini söyleyen oldu mu?'' Bu sefer cidden güldüm.

''O olduğumu iddia eden oldu!'' Doruk gülerek baktı yüzüme,

''Gerçekten kardeş filan mısınız? Babanın soyadı Justice olabilir mi?'' Omuz silktim eğlenerek,

''Keşke!'' Doruk eliyle saçlarını kaşıdı.

''Eee, burada tek oturacak değilsin, değil mi? Bak, sınıfın sol köşesi bizim. Şimdi seni oraya davet edeceğim, izin verirsen.''

''Düşünmem lazım...'' dedim eğlenerek.

''Hadi ama! Tek oturmana izin veremem!'' Doruk beklentiyle yüzüme bakarken birden bir el Doruk'un omzuna dokundu. Şaşkınlıkla başımı çevirdiğimde Doruk'un omzuna dokunan Onur'u gördüm? Soru işareti geliyor çünkü şaşkınım!

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin