36.Bölüm : Bir Katile Aşık Olmak

669K 35.8K 8.1K
                                    


Bölüm kapağı için Arzu Akçin'e çok çok teşekkür ederim^^ Çalışmalarınızı gönderirseniz hepsini bölümler geldikçe paylaşmaya çalışacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm kapağı için Arzu Akçin'e çok çok teşekkür ederim^^ Çalışmalarınızı gönderirseniz hepsini bölümler geldikçe paylaşmaya çalışacağım. 

NOT : Yeni bölüm 13 Haziran Pazartesi gelecek beklemede kalın, yorumlarınızı bekliyorum, 3 gün içinde tekrar görüşmek üzere :') 

ÖNEMLİ NOT : Eğer istek olursa bölümden önce Onur'un sorgulanma sahnesini paylaşacağım, yoruma yazmanız yeterli^^



36.Bölüm : Bir Katile Aşık Olmak
*Sen gittin, biz seninle ayrı kalmadık, biz seninle mahvolduk.*

Her şey, bir hız treninin aşağı iniş hızında gerçekleşti... Yavaş yavaş yükseldik, hızla düştük. Ne olduğunu bile anlayamadık. İçeri girişlerini hatırlıyorum sadece. Gerisi yok zihnimde, aklımda. Ne gözlerim gördü sonrasında, ne kulaklarım duydu, ne dudaklarım aralandı tek bir söz söylemek için. Bizi aldılar, götürdüler buradan. Ama o an gözüm bizi değil, sadece Onur'u gördü. Bizi değil, sadece onu alıp götürdüler sanki sonsuz bir karanlığa. İçimde ona sakladığım cümleler oluştu sessizce,

''Seni aldılar, götürdüler... Ve bunun adı sözlükte ayrı kalmak olmadı, bunun adı mahvolmak oldu... Sen gittin, biz seninle ayrı kalmadık, biz seninle mahvolduk.''

Şimdi bir masadayım. Bir lambanın tam altında durmuş karşımdaki adamın söylediklerini dinlemeye çalışıyorum, gözüm masada duran boş su bardağında. Adam konuşuyor, anlatıyor, bir şeyler söylüyor. Ama aklım Onur'da. Kalbim, ruhum, bu binanın içindeki bir başka odada. Ne halde olabileceğini tahmin etmeye çalışıyorum, ne tepkiler verebileceğini, ne hissedebileceğini.

''Zeynep... İşimizi zorlaştırıyorsun.'' Adamın kurduğu sabırsız cümleyle gözlerimi su bardağından ayırdım ve karşımdaki adamın masmavi gözlerine baktım.

''Durumun berbat. Farkında değil misin? Başına gelebilecekleri anlamıyor musun? İhbar üzerine bir depoda arkadaşlarınla birlikte bir cesedin başında yakalandın.'' Sustum. Cevap vermedim.

''Okulunuzda bir cinayet daha yaşandı. O suç da bu da sana ve arkadaşlarına kalacak. Ki görünen o ki suçlu zaten sizsiniz.'' Sessizlik.

''İlk ceset ortada yok, ikincisinde tam kalbe saplanmış bir bıçak kesiği var. Bıçak deponun kuytu bir köşesine bırakılmış, şimdi laboratuvarda. Parmak izleriniz alınacak, kimin yaptığı ortaya çıkacak. Ama inan bana, eğer şuan itiraf edersen o parmak izleri sana ait olsa bile işler senin için biraz daha kolay olabilir. Düşünelim mesela, müebbet almak yerine doksan yıllık bir ceza alabilirsin.'' Cevap yok.

''Nasıl yaptın Zeynep? Önce bayılttın mı? Başka hiçbir yere darbe gelmeden, hiçbir yerde kesik oluşmadan tek bir hasar var. Kalpte, bıçak direkt olarak, doğrudan kalbe saplanmış. Kızın boyu 1.72, senin 1.63. Muhtemelen önce kendinden geçmesini sağladın. Arkadaşların sana yardım etti mi?'' Sustum.

''Arkadaşların cinayeti sonradan mı öğrendiler?''

''Onları oraya sen mi çağırdın Zeynep? Taşımana kim yardım etti? Sebep neydi? Bir erkek kavgası mı, kıskançlık mı, intikam mı? Neden öldürdün onu? Zeynep o kızı neden öldürdün? Hayallarini, geleceğini, rüyalarını, sevdiklerini bir kalp darbesiyle neden aldın? ZEYNEP SEN BU KIZI NEDEN ÖLDÜRDÜN?'' Delirmek üzereydim. Beynimin içinde gelip giden, acı çektiren bir ses vardı. Sanki kulağımdan beynime kadar girmiş bir sivri sinek kafamın içinde dolaşıyordu, sesiyle dokunuşlarıyla beni öldürüyordu. Kendimden geçmek üzereydim, gözyaşlarım bir bir akarken yüzümün yandığını hissettim.

''İsmi Ela. Ailesinin iki çocuğundan büyük olanı. Artık ailesinin tek çocuğu var. Bir kız kardeşi vardı beş yaşında, ismi Alya. Ve Alya'nın artık bir ablası yok. Ela öldü. Ela'yı sen öldürdün! Beş yaşındaki Alya, şuan ablası için ağlıyor. Büyüyecek, ablasının kalbine bir bıçak darbesi aldığını ve saniyesinde öldüğünü öğrenecek.'' Masaya vurdu ve öfkeyle devam etti, ''Ela'nın atan bir kalbi vardı, güzelliklerle dolu, hayallerle, mutluluklarla dolu bir kalbi vardı ama o kalp durdu. O bıçağı sapladığın an kalbi durdu, oracıkta öldü. Sen yaptın. Bunu ona sen yaptın! Ela'yı sen öldürdün! Sen, o bıçağı aldın ve acımasızca kalbine sapladın. Sen, bir katilsin Zeynep. Onu sen öldürdün, onu s-'' derken ufak bir acı çığlığıyla ağzımdan tek cümle cümle çıktı,

''BEN YAPMADIM!'' Ellerimle, kollarımla yüzümü sarıp kulaklarımı kapattığımda nefes alamıyordum. Delirmek üzereydim. Karşımdaki kıpkırmızı olmuş, terlemiş, öfkeden deliye dönmüş adama bakmamak için gözlerimi kapattım. Sandalyede bir cenin gibi kollarımla sardım kendimi. Tir tir titriyordum. Nefes alamıyordum, yandığımı hissediyordum. Adam sustu, Masadaki kağıtları aldı ve ayağa kalktı.

''Parmak izini alacaklar.'' Tek cümle, ve odadan çıktı. Hıçkırıklarım bomboş odayı doldurduğunda bağırıyordum. Bağıra bağıra ağlıyordum sessizce. Yere yığılmamak için masanın köşesini tutan elimin acısı umrumda değildi. Kapı açıldı, hıçkırıklarım umursanmadan bir kadın polis geldi yanıma. Parmağımı sertçe tuttu, elimin titreyişine aldırmadan parmaklarımı teker teker toz mürekkebimsi bir şeye batırıp masaya koyduğu kağıda yapıştırdı. Tek tek parmak izlerim alındı. Sonra çıktı odadan, kendimle başbaşa kaldım bir kez daha. Başımı masaya koydum, nefes alışlarımı dinledim. Kesik kesik, titrek nefes alışlarım. Dememeliydim, ben yaptım dememeliydim. Hiçbirimiz dememeliydik, onları bir boşlukta bırakmalıydık. Onlara cevap vermemeliydik. Ama söyledim, ben yapmadım dedim... Güçsüz, zayıf bir insan gibi yapmadığımı haykırdım korkakça. Onur'a bir sessiz kalma borcum vardı, ödeyemedim.

Belki iki saat, belki üç... Hiçbir fikrim yok. Başım gözyaşlarımın ıslattığı masada öylece bekliyorum saatlerdir. Ses yok, haber yok. Kapı birdenbire aralandığında başımı kaldırdım halsizce, mavi gözlerin sahibi, uzun boylu, siyah saçlı polis girdi içeri.

''Gitmekte özgürsün, annen ve baban seni dışarıda bekliyor.'' Kaşlarımı çattım, şok içinde baktım yüzüne.

''Hayır!'' dedim, ''n-ne oldu? Neden gidiyorum? NE OLDU!''

''Parmak izi sonucu geldi, ki gelmeden önce de arkadaşın her şeyi itiraf etmişti. Sizin sonradan geldiğinizi, her şeyi kendisinin yaptığını, sebeplerini... Mahkemeye çıkarılacaksınız, ama mahkemeye kadar serbestsin.'' Dehşet içinde kalbim deliye dönmüş gibi atarken ayağa kalktım titreyen bacaklarıma rağmen.

''K-kim...'' Cevabı biliyordum. Hem de çok net.

''Onur Zorlu. Okulunuzun bir seri katili var artık.''

''Hayır!'' dedim bir kez daha yalvarırcasına, ''o yapmadı! Lütfen, lütfen onu da bırakın, yalvarıyorum!'' Histeri krizine girmiş gibi birkaç adımda polisin kollarını yakalayıp ona yalvardığımda bana anlayışla baktı.

''Zeynep,'' diye fısıldadı aralık kapıdan duyulmamak için gözlerini gözlerime diktiğinde, ''sana bir tavsiye... Bir dahakine, bir katile aşık olma...''

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin