47.Bölüm + Part 2

507K 32.1K 6.3K
                                    


Bölümü neden iki part şeklinde yayınladığımı bir önceki partta açıkladım, part 1'i okumayı unutmayın, part 2 için de iyi okumalar dilerim^^


---

47.Bölüm - Part 2

Arkamdaki koridordan duyduğum kahkahayla içimde bir şeylerin eriyip gittiğini, rahatladığımı hissettim. Susmadı. Susmadı! Pes etmedi, etmeyecek. Bu çıkmaz sokağın çıkışını bulacak. Derin bir rahatlamayla birlikte Onur'un kapattığı telefondan gelen bip sesleriyle sarıldı okul. Bu sefer hiçbir cevap veremeyen o oldu. Yüzümde acımaz bir gülümsemeyle aramaya devam ediyordum. Karşı koridordan gördüğüm Mert'e doğru yürüdüm.


''Bir şekilde okulun hoparlörlerine dışarıdan bağlanmış olmalı. Hiçbir yerde yok, kimse bulamıyor. Allah'ın belası, nasıl bir belaya bulaştık biz!'' Derin bir nefes alarak sessizce etrafa bakındım.


''Ben... Ben gidiyorum...'' diye mırıldanarak arkamı döndüm aklıma gelen bir soruyla.


''Nereye?''


''Dışarıda bir işim var.'' Okuldan çıkarken aklımda olan soru telefonun sahibinin kurduğu bir cümleydi. ''İntikamlar, geri alınmak için vardır. Ve sen bu intikamın kurbanı olacaksın.'' Sanki cümle öyle bir kurulmuştu ki intikam Onur'dan değil başkasından alınıyor gibiydi. Sanki başkasından alınan bir intikamın katili oluyordu Onur. Belki ailesinden birinin. Babasının, annesinin... Bir şekilde bunu öğrenebilmemin bir yolu olmalıydı. Ve o an aklımda olan tek şey Onur'un bana günler önce çiftlik evlerinde okuttuğu mektuplar arasında kalan okutmadığı mektuptu. O mektuptan bir şeyler çıkarabilirdim. Tüm umudumla bir cüzdanımı çıkardım, içinde iki yüz küsür liram vardı. Ve sanırım bu Onur'a feda etmeye değerdi. Yolda gördüğüm ilk taksiye atladım. Telefonumun navigasyon sistemini açıp önceden bulunduğum konumlara baktım ve taksiciye o gün bulunduğumuz çiftlik evinin konumunu gösterdim. Yolun iki yüz liradan fazla tutmaması için dua ede ede beklemeye başladım...


''170 lira, dönüş için bekleyeyim mi, buralar tenha olur?'' Hayır beklemeyin taksici bey, dönüş için param kalmadı sonsuza kadar burada kalacağım.


''Yok, teşekkürler.'' Ödemesini yapıp arabadan indiğimde birbirlerine yaklaşık 30 metre mesafeyle dizilmiş 5-6 tane yazlık gördüm. İndiğim yer tam olarak Onur'ların çiftlik evlerinin önüydü. Ağır ağır ilerledim eve doğru. Gözlerim eve kapıyı açmadan girebilmenin bir yolunu arıyordu. Önce evin kapısını açmayı denedim. Kilitliydi. Daha sonra ilerleyip evin camlarını zorladım. Sonra bahçenin cam kapısını... Derken arka tarafın camlarından biri ittirmemle birlikte açıldı! Telaşla içeri girdim. Nedense eve gizlice girme konusunda bir telaş yapmıştım. Fazla oyalanmamak adına hızla yatak odasına doğru ilerledim, aynalı masada duran tahta anı kutusunu aldım.


Hızlı hareketlerle mektupları çıkarıp tek tek açtım. Okudum, okudum, bunu da okumuştum, ve evet! Okumadığım tek mektup. Mektubu elime alıp titreyen ellerimle okumaya başladım.


''Sevgili sevgilim, hayat artık bize engel olmanın sınırlarını zorluyor. Aramıza kocaman bir duvar ördü sanki. Ne sen beni görüyorsun, ne ben seni. Ve biz bu duvarı aşamayız. Çünkü ne sen Ferhat'sın, ne ben Şirin. Oysa benim sevgim o kadar büyük ki elimi savurup yıkmak istiyorum bu duvarı. Görebildiğim kadar görmek istiyorum seni, duyabildiğim kadar duymak istiyorum sesini. Sen benim hayatımın güneşiydin, sen gittin, güneş uzaklaştı benden. Sonsuz bir kışı yaşıyorum şimdi. Elimde tarağından aldığım saçının telleri, güneşin parçaları gibi parlıyor karanlıkta. Sana öylesine aşığım ki, sonsuza kadar saklayacağım bu saç telleri aramızdaki bağın ipleri olacak. Kim bilir, belki bir gün bu saç tellerine bile ihtiyacım kalmayacak. Elimi uzattığımda elimi tutan olman dileğiyle, her sabah günaydın diyeceğim adam olmanı umarak bekliyor olacağım. Sevgilerle, sevgilin.''


Mektubu umutsuzca katlayıp yerine koydum. Hiçbir ipucu yoktu, bir düşmanlıkla bir intikamla ilgili tek bir cümle yoktu. Kutuyu biraz karıştırdım, eskimiş bir parfüm şişesi, inci bir kolye, gümüş yüzükler... hatıralardan başka hiçbir şey yoktu. Mektupları kutuya bırakıp çıktım odadan. Evin içine baktım mutsuz bir şekilde. Her şeyin sona erdiği yer... Bizi tutuklamaya geldikleri, nutkumuzun tutulduğu, hayatımızın mahvolmaya en yaklaştığı o gece... Mutfağa doğru ilerledim. Buzdolabını açıp kendime yarım bardak su koydum. Mutfak tezgahına yaklaşıp suyumu içerken gözüm duvardaki resme takıldı... Onur ve babasının resmi... Kaşlarımı çattım.


Bir dakika...


Elimdeki bardak elimden kayıp giderken bardağın yere düşüp paramparça olmasını umursamadan kırıklara basarak geçtim oradan, duvardaki resmi elime alıp karmakarışık bir ifadeyle baktım resme. Beynimin içinde mektuptan bir cümle yankılandı,
''Elimde tarağından aldığım saçının telleri, güneşin parçaları gibi parlıyor karanlıkta.''


Güneşin parçaları olan saç telleri. Karanlıkta parlayan saç telleri. Gözlerim Onur'un babasının kömür gibi simsiyah saçlarında kaldı, simsiyah sakallarına, gözlerine... Hayır Zeynep saçmalama! Bunlar... bu kömür gibi simsiyah saçlar güneşin parçaları olabilir miydi? Belki gençliğinde sarışındı... Saçmalama Zeynep, bu İbrahim Tatlıses'in gençliğinde sarışın olmasını beklemek gibi bir şey. Adam esmer! Tamam, tamam, sakin ol. Mantıklı düşün, sakin ol, sakin düşün. Bu neyi ifade eder? Bu ne anlama gelir ki?


Telaşla mutfaktan çıktım, yatak odasına dalıp hatıra kutusunun içinden mektupları çıkardım ve hırkamın cebine yerleştirdim. Evin kapısını açıp evden çıktım. Hızlı adımlarla yola çıktığımda bir otobüs durağı bulma umuduyla yürüyordum. Tüm bunları Burak'a ve Mert'e bir an önce anlatmak zorundaydım. Neredeyse koşar adım taşlı yolda yürürken içimde büyük bir korku vardı. Yan evlerin birinden duyduğum köpek sesi iyice gerilmeme neden olurken, gözlerim tam o evin üzerindeyken önümde duran arabanın ani fren sesiyle birlikte kendimi geriye doğru atıp yere düştüm. Kalbim çıkmak üzereydi! Kim olduğunu bilmediğim, göremediğim bir araba önümde ani bir fren yapıp durmuş, öylece bekliyordu şimdi! Hayatımın en korku dolu saniyelerini geçirirken, tam olarak ecelimi bekler gibi bekliyordum...

---

Ve istediğiniz gibi ipuçlarıyla dolu iki part yayınladım size, tahminlerinizi bekliyor olacağım emin olun 1000'e yakın yoruma cevap veremesem de hepsini tek tek okuyorum. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın^^ Bir de her zaman dediğim gibi, beni Instagram'dan takip ederseniz çok mutlu olurum kullanıcı adım beyzalkoc , görüşmek üzere :')

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin